Katar Dünya Kupası etkinlikleri bitti ama gürültüsü ve tantanası bitmedi. Hala ardınca değerlendirmeler devam ediyor. Kimileri Katar'ın etkinlikleri yönetmekte çok mahir hareket ettiğini ve bunun Suudi Arabistan gibi ülkelere ilham kaynağı olduğunu ifade ediyorlar. Suudi Arabistan'ın da Dünya Kupası etkinliklerine ev sahibi olmaya heveslendiği görülüyor. Bununla birlikte Katar ile Suudi Arabistan arasında mahiyet farkı olacaktır. Katar etkinliklerde sahve kültürünü ve İslami duyarlılığı öne çıkarmaya çalıştı. Suudi Arabistan ise aksine Sahve kültürü (İslami uyanış) yerine terfih yani eğlence kültürünü yerleştirmeye ve ikame etmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede bir ev sahipliği düşlediği izahtan varestedir. Batılılar da elbette eğlence kültürüne düşkünler. Merhum Mısırlı yazar ve araştırmacı ve özellikle de Batinilik üzerine yoğunlaşan ve bu alanda derin çalışmaları bulunan Enver Cündi, Batı medeniyetinin daha doğrusu Hıristiyanlığın yerini alan maddeci ve materyalist medeniyetin iki ayak üzerinde durduğunu söylüyor. Materyalizm ve cinsellik. Enver Cündi nabzı İslam atan gani ve yüce gönüllü yazarlardan birisi idi. Şan ve şöhrete metelik vermeyen kuşe-i uzletine çekilmiş birisiydi. Lakin tarihin damarlarında geziniyor, derinliklerini eşeliyor ve günümüze yansıyan hastalıklarını deşifre ediyordu. Bunlardan birisi maddiyat diğeri de ibahiyye eğilimidir. Bütün asırlarda bu tür eğilimler vardır. Lakin günümüzdeki gibi zirveye yerleştiği dönemler azdır. Esasen Batılılar Katar'da yapılan Dünya Kupası etkinliklerini zevklerine alet etmek istemişler ve buransı hedonizm (zevkperestlik) panayırı haline getirmek istemişlerdi. İsrail Müslüman halklar nezdinde normalleşmek için burada görücüyü çıkmış ve nabız tutmuştu. Tepkiler İsrail'i şaşırtmıştır. Kimi Batılılar da Katar etkinlikleri hedonizm (gülamperestlik) panayırına çevirmek istemişlerdi. Lakin Katar buna izin vermemiştir. Arzuları kursaklarında kalmıştır. Günümüzde hedonizm/zevkperetsliğin çeşitli kademeleri ve türevleri vardır ve bunlar belirli mahfillerce sistematik olarak teşvik görmektedir.
Esasen gerek pedofili gerekse eşcinsellik insanın fıtratında olan bir şey değildir bir özentidir, eğilimdir ve sosyal zeminde özendirme üzerinden bulaşıcılık hali kazanmaktadır. Dolayısıyla bu akımlar vesvese gibidir ve toplumların uyanıklığı sayesinde savuşturulabilir. Duyarsızlık veya nemelazımcılık yoluyla uyuşturucu illeti gibi toplumu çepeçevre sarabilir. Batılı toplumlarda teşvik gördüğü için bu gibi eğilimlerin büyüdüğünü ve yaygınlaştığını görebiliyoruz. Bununla kalmıyorlar ABD gibi ülkeler gülamperestiğin ve emretçiliğin yayılmasını resmi politika haline getiriyorlar. Buna göre ülkeleri cezalandırıyorlar. Sözgelimi Cezayir'i misyonerlere kucak açmadığı ve cinsellikte fıtratın dışına çıkılmasını müsade ve izin vermemesini veya bu eğilim ile mücadele etmesini adeta suç kabul ediyorlar. Toplumları ve maneviyatlarını böyle çökertmek istiyorlar. Bu konuda daha esnek olan Fas gibi ülkeleri hedef almıyorlar.
Cezayir gibi ülkeleri ise bu eğilim ve akımlar karşısında yumuşatmaya çalışıyorlar. Bu akımın öncüleri 'öncü cinsi eğilime' teşne olmaları nedeniyle taltif görmektedir. Burada temel sapmalardan birisi bu eğilimi benimseyenler bedenlerinin kendilerine ait olduğunu ve ilahi kurallara uymadan veya kullanma kılavuzuna riayet etmeden kendi başlarına istedikleri gibi kullanabileceklerini öngörüyor ve savunuyorlar. Burada cevap makamında sufilerin bir sözü aklıma düşüyor: "Vucuduke zenbun la yukasu bihi zenbun aher." Varlığın zaten en büyük kusurdur üzerine başka kusur ilave etmek gerekmez veya başka kusurla kıyas edilmez. Burada varlığı benlik olarak algılamak gerekir. Bu benlik günahı üzerine başka günah yüklenmez. Aksi halde kul ittiba makamından iddia makamına düşer.
Batı'dan gelen hastalıklardan birisi NLP akımıydı. Kişisel gelişim furyası olarak biliniyordu. Nefisleri terbiye değil azdırma güdüsü taşıyordu. Bir moda olarak geldi geçti. Bununla birlikte bazen tortular ve izler bırakıyor. Sözgelimi, Scientology, Amerikalı bilim kurgu yazarı L. Ron Hubbard tarafından geliştirilen bir akım ve buna bağlı uygulamaların bulunduğu bir inanç kümesi ve manzumesidir. Başlarda Hubbard tarafından kişisel gelişim için hazırlanan bir felsefe iken daha sonra bir dinî akıma dönüşmüştür.
Belli ki NLP gibi felsefeler azma menzillerinin ilkidir ve nefsi kabartarak onu inkar vadilerine atar. Ayette belirtildiği gibidir: Gerçek şu ki, insan kendini kendine yeterli görerek azar! Amerikalılar adeta kendilerini tanımlayarak şöyle demişlerdir: Güç insanı azdırır mutlak güç mutlak azdırır. İnsanı cebbar haline getirir. Bu süreç ayetin uyarsını pekiştirmektedir. Cinsel eğilimler konusunda tabunun kırılması mahzurun normalleştirilmesini sağlayacaktır. İnsan Arapların maaliye'l umur dedikleri ya ulvi meselelerle uğraşacak ya da sefasifi'l umur dedikleri sufli meselelerin pençesine düşecektir. Bir sünnet giderse yerini bir bidat alır ya da bir bidat kalkarsa yerine bir sünnet gelir denmiştir. Günümüzde TikTok ya da Netflix gibi araçlarla bu akımlar körüklenmekte ve özendirilmektedir. Amerikan hariciyesi de bu akımlara devlet şemsiyesi tutmaktadır.
Katar gülamperestlere göz açtırmamış, onlara karşı geçirmez bir bariyer olmuştur. Bununla birlikte nihai kertede fertler olarak sırça ve geçirgen evlerde oturuyoruz ve kırılgan bir ortamda bulunuyoruz. Mahremiyetimiz geçirgen ve dışarıdan müdahaleye açıktır. Bu arzın merkezinde dolaşımda olan sistematik taarruza karşı koruyucu zırha ihtiyacımız var. Bu sosyal aşınmayı ancak muvakkaten Zülkarneyn ve Seddi durdurabilir. Bu seddin günümüzde yeniden ikame edilmesi gerekiyor.
Mustafa Özcan