Haaretz gazetesi yazarlarından Gili Melnitcki çiçeği burnundaki dini Siyonizmin lideri Bezalel Smotrich'in vizyonundan bahsediyor ve İsrail'in onunla ve siyaset alanında sivrilen yerleşimcilerin lideri Itamar Ben-Gvir ile birlikte 2050 yılına kadar sürecek yeni bir döneme girdiğini varsayıyor. 2022 yılından itibaren İsrail'in üçüncü İsrail dönemine girdiğini ve bu döneme dini Siyonizm ile yerleşimciler bileşkesinin damgasını vuracağını tahmin ediyor. Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir isimleriyle birlikte Netanyahu'yu saymazsak olmaz. Bu sürecin önemli mimarlarından birisi Netanyahu'dur. Dini sağ veya Siyonist sağın (Yahudi Gücü) potansiyel ortaklarından birisidir. Laik kesimle dinci kesimin kaynaşma noktasını temsil ediyor. Netanyahu'nun kuracağı kabinede Bezalel Smotrich'in adı Maliye Bakanı olarak geçiyor. Itamar Ben-Gvir'in adı ise İçişleri Bakan namzedi olarak geliyor. Son dönemlerinde ismi tacizci ve tecavüzcüye çıkan eski İsrail savunma bakanlarından İzak Mordehay gibi Itamar Ben-Gvir de Iraklı daha doğrusu Irak'ın kuzeyinden Kürt bölgesinden geliyor.
Israil Parlamentosu'nun yarısı artık Arapları idare etme döneminin bittiğine, geçtiğine ve sarahat ve kararlılık döneminin gelip çattığına inanıyor. Bu çerçevede artık Üçüncü Süleyman Tapınağı'nı inşa etmenin önünde bir engel kalmadığı düşünüyorlar. Buna göre Kubbetü's Sahra Harem-i Şerif sınırlarından başka bir yere taşınacak ve Harem-i Şerif'e de Süleyman Tapınağı dikilecek, kondurulacak. İsrail'in yeni yöneticileri ya da sahipleri Arapları idare etme değil kararlı davranma döneminin gelip çattığını düşünüyorlar. Buna, 1967 yılı sonrası oluşturulan statüko döneminin sonu da diyebiliriz. Haaretz gazetesinde yapılan bir değerlendirme de bu ülkenin 2050 yılına kadar sürecek üçüncü dönemine girdiği ifade ediliyor. Bunu göre İsrail 2022 yılıyla birlikte son dönemine ya da üçüncü dönemine girmiş durumda. Bilindiği gibi Fransa Napolyon Bonapart'tan itibaren muhtelif cumhuriyet dönemlerine bölünmüştür. Beşinci Cumhuriyet (Fr. Cinquième République ya da Vème République), Fransa'da, 4 Ekim 1958'den bu yana devam etmekte olan cumhuriyet yönetimidir. İran ile Türkiye gibi ülkelerde de gayri resmi tasniflerle cumhuriyet aşama ve dönemlere bölünmüştür. Mısır için de böyle tasnifler yapılmaktadır. Sözgelimi Abdulfettah Sisi, Mürsi sonrasında Mısır'ın yeni bir cumhuriyet dönemine girildiğini ileri sürmektedir. Halbuki, soldan sağa kayan Mısır, Sedat ile birlikte ikinci cumhuriyete girmiştir. En münasip tasniflerden birisi budur. Halk ayaklanmasıyla birlikte Mısır üçüncü cumhuriyete ya da yeni cumhuriyete girdiği de varsayılabilir. Bunun önünü kesen Sisi ve birinci cumhuriyetçiler olmuştur. Sisi Mısır'ı Nasır dönemindeki yapısına geri döndürmüş ve birinci cumhuriyete geri götürmüştür. Kulağa hoş gelmesinden olsa gerek kendi dönemini ikinci cumhuriyet veya yeni cumhuriyet olarak isimlendirmekte ve tanımlamaktadır. Bunlar züğürt tesellisi olsa gerek. Olsa olsa Sisi dönemine ara rejim ve ara dönem demek mümkündür.
Haaretz gazetesindeki ilgili makale "A Third of Israeli Jews Will Be ultra-Orthodox by 2050" başlığını taşımaktadır. Makale, İsrail tarihini üç parçaya veya devreye ayırıyor. İlgili tasnife göre, 1948 yılında kurulan İsrail, 1977 yılına kadar birinci devresini idrak etmiştir. İkinci devresi ise 1977'de başlayıp 2022 yılına kadar sürmüştür. Üçüncü dönemi ise 2022 yılında dinci ve yerleşimci Yahudilerin İsrail siyasetinin dümenine geçmesiyle şekillenmeye başlamıştır. Gili Melnitcki'nin kaleme aldığı makalede günümüzde 9.2 milyon olan İsrail nüfusunu 2050 yılında 16 milyona fırlayacağı tahmin ediliyor, bunların üçte birisi aşırı Ortodoks Yahudilerden teşekkül edecek.
Kimilerine göre İsrail bunlar tarafından kaçırılmış ve hatta işgal edilmiştir.
Bu tasnife benim çekincelerim var.
İsrail'in ikinci döneminin 1967 yılında başlaması daha uygun bir seçim olurdu sebebi şudur: 1967 yılında İsrail Araplara karşı tartışmasız bir askeri zafer kazanmıştır. Daha da önemlisi toplumsal zeminde büyük bir değişim yaşanmıştır. Hem Arap cephesinde hem de İsrail cephesinde laik kesimlerin yerine dini kesimler yükselişe geçmiştir. Araplar, Arap milliyetçiliğinin yenildiğini fark ederek dine sarılmışlardır. İsrail'de ise zafer havası Yahudileri dini zeminlerine geri götürmüştür. Araplar yaşadıkları hezimet nedeniyle Yahudiler de zafer nedeniyle dine sarılmışlardır. Zafer ve hezimet iki kesimde ters etki meydana getirmiştir.
İsrail gerçekten de 2022 seçimleriyle birlikte yeni bir döneme girmiştir. Bu dönem, sağın değil sağın da sağının yükseldiği bir döneme şahit olacaktır. İsrail'de kalıntı ve artık hale gelen sol-laik düşünce ve akımlar tehlike altına girmiştir. Hatta kimi yerde en alttakiler olarak Filistinlilerin kaderiyle sol/laik kesimlerin kaderi örtüşmektedir. Aşrı sağ dini ve ideolojik zemini, mecrayı değiştirmek istiyor. Bu üçüncü dönemde Filistin yönetimi Rabin'in öngördüğü gibi tam anlamıyla taşeron bir yapıya büründürülecektir. Filistinlilerin siyasi kimlikleri veya devlet kimlikleri asla olmayacaktır. Devlet yerine özerklik zemininde İsrail'in emrinde bir Filistin otoritesi teşekkül edecek ve İsrail namına Filistinlilerin çoğunlukta olduğu beş altı şehri idarece edecektir. İsrail Filistin halkına karşı maşa kullanacaktır. Filistinlileri bu suretle gözetim altında tutacaktır. Devlet seçeneğine veda edeceklerdir. Mescid-i Aksa ile Harem-i Şerif boşaltılacak tamamen İsrail'in kontrolü altına girecek ve yerine Süleyman Tapınağı inşa edilecektir. Yeni koalisyon ortakları Siyonizmin dini ayağını temsil eden Smotrich ile yerleşimcilerin siyasi kanadının lideri Itamar Ben-Gvir, Filistinlileri istemedikleri gibi İsrail'i kuran laik kesimleri de istemiyorlar. Kimlik siyaseti güdüyorlar. Netanyahu'yu da ilave ettiğinizde karşınıza mahşerin üç atlısı çıkıyor. Dini Siyonizmin lideri Bezalel Smotrich üçüncü İsrail diliminde Yuşa bin Nun'un yasalarını uygulayacaklarını ilan ediyor. Hazreti Musa'nın genci veya gölgesi olan Yuşa bin Nun Peygamber olmasına rağmen Yahudilere göre Süleyman Aleyhisselam gibi bir cengaver ve hükümdardır. Onların putperestlere uyguladığı rejimi Bezalel Smotrich Araplara ve Filistinlilere uygulamayı tasarlıyor. Onlara üçlü bir seçenek sunmayı planlıyor. Birinci seçenek, teslimiyet. Yani kayıtsız şartsız İsrail'e teslim olmaları. Siyasi düzeyde bir varlıkları olmayacağını kabullenmeleri. İsrail de birey olarak var olmayı içlerine sindirmeleri. Bunu kabul etmezlerse tehcire tabi tutulmaları. Yani gönüllü bir şekilde ülkelerini ve ana vatanlarını terk etmeleri. Bunu da kabul etmezlerse yok edilmeleri ve öldürülmeleri.
Dini Siyonistlerle, yerleşimci siyasetçiler Filistin'i yeni bir Endülüs yapmaya niyetli ve kararlı görünüyorlar! Başarsalar da tökezleseler de bu bildik İsrail'in sonu olacaktır.
Mustafa Özcan