Arama

Mustafa Özcan
Aralık 30, 2022
Kubeysiyat: Baciyan-ı Şam

Âşıkpaşazâde'nin Gāziyân-ı Rûm, Ahîyân-ı Rûm, Abdalân-ı Rûm ile birlikte zikrettiği dinî cemaat ve sosyal zümrelerden biri de Bâciyân-ı Rûm'dur. Bu esrarengiz bir kadın yapılanmasıdır. Mikail Bayram, 'Fatma Bacı ve Bacıyan-ı Rum - Anadolu Bacıları Teşkilatı' adlı bir kitap kaleme almıştır. Tartışmalı bir konu bile olsa böyle bir kadın yapılanmasından haberdar olduk. Ahilik ve Ahi Evren nasıl bir esnaf yapılanmasını akla getiriyorsa ve hala Mudurnu gibi ilçe ve yörelerimizde bu gelenek canlı olarak yaşamaya devam ediyorsa keza Baciyan-ı Rum günümüzde yaşamasa da bu teşekküllerin kadın ayağını temsil etmektedir. Elbette günümüzde Anadolu'da böyle kadınlara has bir teşekkül bulunmuyor. Bununla birlikte Suriye'de Kubeysiyat olarak anılan bir kadın cemaati ve teşekkülü vardı. İşte bu teşekkülle birlikte anılan eğitimci Münire el Kubeysi 93 yaşında rahmetli oldu. Vefatıyla birlikte grup yeniden tartışmaya açıldı. Bunun nedeni, cemaat özelliklerinden ziyade rejime destek vermesiyle tanınmasıydı. Tartışmaya açık olan yönü usulü değil daha ziyade siyasi duruşu idi. Bu nedenle de vefatı üzerine taziye edenleri iki grubu ayrıldı. Taziyeye karşı çıkanlar, buna onların rejime duruşlarıyla ve tutumlarıyla katkı sunmalarını gerekçe gösteriyor. Bu nedenle dualarını esirgediler, belki arkasından beddualarını eklediler.
1950'li yıllardan beri Suriye'de cemaatler ile alimler iki kısma ayrıldı. Rejim yandaşları ve rejim karşıtları. Devletin İslamlaşmasını savunanlarla İslam'ın devletleşmesini savunanlar arasında toplum iki kesime ayrıldı. Müslüman Kardeşler gibi gruplar, devletin İslamlaşmasını savunuyorlardı. Ahmet Keftaro gibi rejime yandaş isimler ise aksine İslam'ın devletleşmesini savunuyorlardı. İlginçtir, Müslüman Kardeşler Suriye kolu başkanı olan Mustafa Sıbai, 'İslam Sosyalizmi' adlı eserinde mülkiyet alanda devletleştirmeyi (te'mim) savunuyordu. Buna mukabil, İslam'ın devletleştirilmesine karşı çıkıyordu. Aksine devletin İslamlaşmasını savunuyordu. 1950'li yıllardan itibaren Müslüman Kardeşlere karşı Ahmet Keftaro ve onun çizgisindekiler cephe alıyordu. Hem Muhammed Said Ramazan el Buti (babası Molla Ramazan eksenli) hem de Ahmet Keftaro, Kürt kökenli olmalarının ötesinde Nakşibendiliği de temsil ediyorlardı. Siyasal İslam adı verilen yapıya da zinhar karşı çıkıyorlardı. Sonraki yıllarda Suriye, bu iki kanat arasında sıkıştı kaldı ve kilitlendi. Keftaro Ebu'l Nur olarak anılan bir şer'i medrese işletiyordu ve onlarca ülkeden talebesi bulunuyordu. Son yıllarında Muhammed Habaş gibi ya reformcular ya da işbirlikçiler üretiyordu.
İşte bunlardan birisi de Ahmet Kaftaro ekolünün kadınlar kolunu ya da orijinal adıyla Kubeysiyat adlı kadın kolunu kuran ve işleten Münire El Kubeysi'den başkası değildi. Nakşibendilik daha doğrusu Ahmet Keftaro anlayışı üzerinden kadınlara mahsus benzeri olmayan bir yapılanmaya gidiyor ve model inşa ediyordu. Bu adla anılan kadın cemaati veya kadın kolları cemaati zamanla gelişti, serpildi, Kubeysiyat olarak ete kemiğe büründü ve bu adla anılmaya başlandı. Zamanla cemaat, rejimle iç içe geçmiştir. Bu nedenle rejim tarafından tezkiye edilen cemaat, ülke içinde yeni zeminler kazandı. Bunlar, Muhammed Said Ramazan el Buti, Ahmet Keftaro ve Cevdet Said çizgisinde veya ortalamasında bir yapı olarak anılıyordu.
Son yıllara kadar Münire el Kubeysi, kitle önüne veya ekranlara pek çıkmadı. Gözlerden gizlendiği veya saklandığı nispette onlarca yıl zihinlerde efsane olarak kaldı. Sadece rejimle münasebetlerinde değil aynı zamanda eğitim serüveninde de Muhammed Said Ramazan el Buti'yi hatırlatıyor. Hem medrese eğitimi hem de modern eğitim almıştır. Üniversitede Fen Bilimleri'ni okumuştur. Yine Şam Üniversitesi'nde Şeriat Fakültesi'nden mezun olmuştur. Onun ötesinde Buti gibi ulema halkalarında ve klasik medreselerde eğitim aldı. Halka eğitimi aldığı hocalarından birisi de Fas asıllı Muhammed Muntasır Kettani'dir.

Esat rejimi, bu yapıları yumuşak güç olarak değerlendiriyor ve onlar üzerinden esnaf ve halk kesimleriyle köprü kuruyordu. Bazılarına göre Kubeysiyat üyeleri, Nuseyri grubuna bağlı kesimlerle ve Baascılarla evlendiriliyor, böylece karma bir yapı elde ediliyordu. Bu da bize geçmişte yaşanan Yugoslavya Modeli'ni hatırlatıyor. Eski Yugoslavya günlerinde Bosna-Hersek, en fazla karma evliliklere sahne olan cumhuriyet idi. Sırp ve Hırvatlarla Boşnaklar sınırsız bir biçimde evleniyorlardı. 1992 yılında patlak veren savaşa kadar sosyal düzen ve yapı bu vetirede devam etti. Bununla birlikte karma evlilikler hususunda Suriye'nin Bosna-Hersek ile mukayesesi yine de mübalağalı olur.
Son yıllarda Kubaysiyat Cemaatı içinde çatlaklar oluştu. Hüda Habaş ve Esma Keftaro gibi isimler ayrı baş çekmeye başlamışlardı. Son yıllarda Münire Kubeysi efsanesi ve sembolizmi dış etkiler nedeniyle dağılmaya başladı. Vakıflar Bakanlığı'nın gedikli isimlerinden ve İran borazanı olan Muhammed Abdussettar Seyyid, 2018 yılında yaptığı bir açıklamada ülkede Kubeysiyat adında bir dini grup olmadığını bilakis Vakıflar Bakanlığı çatısı altında görev yapan bazı davetçi hanımlardan bahsetmenin daha doğru olacağını belirtmiştir. Bu da Kubeysiyat ya da Şam Bacıları olarak anılan grubun, devlet tarafından yok sayıldığını gösteriyor. Belki bu grup 2011 yılından itibaren erimeye başladı ve savaş yıllarında buharlaştı gitti. Bunun nedeni de sık sık Esat'la ortak karede poz vermeleridir. Sözgelimi 8 yıl önce Halep'in rejim tarafından bombardımana tabi tutulması sırasında rejim lehine tezahürat yapmışlardı. Rejimle ilgili eski bir slogan da onlara mal edilmektedir: Talepna minallahi'l medet! Ersele ileyna Hafız el Esed! Allah'tan yardım diledik, Bize Hafız Esat'ı yolladı!
Nuseyri rejimi, azınlıklar ittifakını daha genişletmek için Sünnilerden de bir grubu yanına çekmek istemiştir. Bunu Ahmet Keftaro, Muhammed Said Ramazan el Buti ve Kubeysiler vasıtasıyla icra etmiş ve Sünnilerin bir kısmını devletin safına çekebilmiştir.
Tartışmaların odağındaki isim, Münire Bacı.
Hadis alimlerinden ve Mescid-i Emevi eski hatiplerinden Mu'tez el Hatip'in kardeşi Ahmet Muaz el Hatip, Münire el Kubeysi'nin vefatı üzerine bir taziye mesajı yayınladı. Mesajda 'faziletli mürebbiye' ifadesini kullanması, arı kovanına çomak sokma etkisi meydana getirdi. Bunun üzerine 'işbirlikçilerinin tümünün canı cehenneme' mealinde retweetler paylaşılmaya başlandı. Ahmet Muaz el Hatip'in bazı eski mesajları hatırlatıldı. Bunlardan birisi de 'Şam güneşi Moskova'dan doğacak' sözleriydi. Onunla ilgili olarak Lavrov'un sözleri de hatırlatıldı: Siyasi tecrübesi eksik. Çaylak, henüz reşit değil. Uzak görüşlülüğe ihtiyacı var.
Reyyan Aslan adlı takipçi ise şöyle yazıyor: " Kubeysilerin en zararlı tarafı işlevsel bir grup olarak rejimin Sünni kitleye ulaşmasını ve uzanmasını sağlamaları ve onların yönetimlerini meşrulaştırmak için köprü olarak kullanılmalarıdır. Onlar dalalat ve bidatlarla dolu bir kitledir."
Muhammed Galul ise Kubeysilerin rejimi veliyyi emr ve meşru otorite olarak tanıdıklarını ifade ediyor. Kimileri de onları Lübnan'da varlık gösteren Ahbaş'a ( Abdullah Habeşi/ Hereri grubu) benzetiyor. Kimileri de onu Teresa Ana ile birlikte anıyor. Birileri Muaz el Hatip'e, şebbiha zümresinin dindarı ile olmayanı arasında bir farkın olup olmadığını soruyor. El Cezire'den Faysal Kasım ile birlikte Ebu Basir et Tartusi gibiler Münire el Kubeysi hakkında taziyede bulunmanın yanmışlığına dikkat çekiyor. Bununla birlikte Ebu Basir et Tartusi sürgündeki Suriye Müftüsü olan Üsame Rüfai'nin Münire el Kubeysi hakkında taziye yayınlamasını makul karşılıyor. Onların dışında Buti ile ilgili onlarca makale yazan ve aynıca Kubeysiler hakkında yazılı bir eseri (El Kubeysiyat: el Cuzur el Fikriyye ve'l Mevakıf es Sülükiyye) bulunan Filistin asıllı Muhammed Hayr Musa da Münire Bacı hakkında olumlu taziye mesajı paylaşanlardan birisi. Bununla birlikte Suriyeli Ahmet Muvaffak Zeydan ile birlikte Cenin'den Mudar Ebu'l Heyca ise taziye sunulmansa kesinlikle karşı çıkanlar arasında yer alıyorlar.

Belki araya bu kadar kan girmeseydi ilk kareye dönüş daha kolay ve ilgili değerlendirmeler de farklı olabilirdi.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN