Diplomat değil İsrail militanı
Şam'ın ilk üst düzey batılı misafirleri Alman Dışişleri Bakanı Baerbock ile Fransız mevkidaşı Jean-Noel Barrot Şam'a damladı. Bu ziyaret epey gürültü kopardı. Baştan sona ziyaret batılı iki bakanın üstten bakışına sahne oldu. Sanki tanışma faslı veya nabız tutma ziyareti değil de ayar verme ziyareti gibiydi. Fransız Bakan Barrot 'SGD silahları bıraksın ve Suriye'de terör istemiyoruz' dediğinde yüreğimize su serpildiğini sandık. Adam bilahare telefonla da olsa Mazlum Abdi ile görüşüyor. Terörle ilgili sözleri de rüşvet-i kelam babından. Yeni Şam'ın hakimleri karşısında nüfuz kazanma yarışında ön almak istiyor. Yarın da ökçeleri üzerine ters döner. Fransız kaypaklığına hiç güven olmaz. Avrupalılar bu ziyaretle birlikte kahpeliklerini bir kez daha göstermiş oldular. Alman bakan Baerbock uçaktan zırhıyla birlikte indi ve kıyafeti sokak serserilerinin kıyafetini andırıyordu. Şam'a özensiz bir biçimde gelmişti. Sanki Culani ve yeni yönetimi haşlamak, paylamak ve aşağılamak için gelmişlerdi. Alman bakan kıyafetine ve ev sahibinin muhtemel karşı tavrına zerre kadar aldırmadan elini ona doğru uzattı. Uzattığı el havada kaldı. Sonrasında ziyaretle ilgili bu kare gündem damgasını vurdu. Mısırlı İhvan üyelerinden İsam Tellime gibiler bu meselenin şekliyattan ibaret olduğunu ehemmiyet arz etmediğini önemli olanın yönetimin mahiyeti ve ikili ve çok yönlü ilişkiler olduğunu söyledi. Bir de rahmetli Muhmmed Mürsi'nin bu gibi hallerde misafirlerinin elini sıkmaktan geri durmadığını ifade etti! Şimdi bu sözlerin sırası mı? 'İhvan'ı istemezseniz başınıza 'görgü kurallarından' anlamayan, çakmayan yontulmamış selefiler gelir demek istedi! Culani veya bir başkası, başına sakalına bakmadan şahsiyetini ayaklar altına alıp kendini beğendirme yarışına mı girmeliydi? Densiz misafirin egosunu mu şişirmeliydi?
Bu tarz örnekler dünyada özellikle Yahudi çevreler arasında yaşanmaktadır. İsrail Sağlık Bakanı Yakov Litzman, Fransız mevkidaşı Marisol Turin'in elini havada bırakmıştır. İsrailli bayan şarkıcı Yuval Dayan da elini sıkmak isteyen Amerikan Başkanı Biden'ın elini havada bırakmış; dini ve şahsi nedenlerle elini veremeyeceğini söylemiştir. İslam hukukunda hırsızın eli ile şerefli bir elin değeri aynı değildir. Nitekim bir Arap şiirinde 'bir el için beş yüz altın diyet ödenirken ne oluyor da aynı el, çeyrek dinar (hırsızlık) için kesiliyor?' diye sorulmaktadır. İffet elin değerini artırırken iffetsizlik azaltıyor. Culani ile Baerbock'un elleri aynı değerde değildir. Onun için havada kalmıştır.
Culani geçmişiyle bir militan olmasına rağmen bir centilmen gibi davranmıştır. Ötekisi diplomat olduğu halde konumunu unutarak militan gibi davranıyor. Bazıları daha da ileri giderek kahpece davrandığını söylüyor. Alman bakan bolca azınlıklara ve bu meyanda Hristiyanlara ve Kürtlere gönderme yaptı. Bakan İslami yapılara para ve yardım aktarmayacaklarını daha doğrusu lisanı haliyle kaptırmayacaklarını söylemiştir. Acaba bunu tebliğ etmeye mi geldi? Gamlanmasın! Onlar zaferlerini batılılara rağmen kazandılar. Ülkelerini yine batıya muhtaç olmadan da inşa edeceklerdir. Gölge etmesinler başka ihsan istemez! Bu, İsrail kuyruğu bakan elbette İslami kesimlerden hazzetmez. Ona anladığı dilden koruyup kolladıkları Talib el-Abdulmuhsin gibi ateist teröristler lazım! Ahmet Şara'nın tokalaştığı bakana eşlik eden erkek figür ise eşcinselmiş. Culani keşke onunla da tokalaşmasaydı.
Dini değil emperyalist ilgi
Geziyi takip eden bir gözlemci bu manzara karşısında şöyle demekten kendini alamıyor: Sakın kıyafetten bahsetme! Sadece Alman bakan ve refiki Haçlı Fransız bakanın gazetecilere söylediklerini anla ve yorumla. Ben Fransız bakana Haçlı kafası diyorum zira bize sivil toplumu ve Hristiyanları desteklemek için geldiği intibaını ve mesajını veriyor. Tallahi yalan! Zira Katolik olarak Müslümanlardan ziyade Ortodokslardan nefret eder. Suriye halkının ekserisi de Ortodoks Kilisesine bağlıdır. Dolayısıyla adamların gündemi emperyalist gündemdir. Hristiyanlığı da kullanıyorlar.
Alman ve Fransız bakanlar ülkeleri namına laik bir rejim öneriyorlar. Esat nelerine yetmiyordu? Ne zahmet ediyorlar. Keşke Beşşar Esat'ı kaçırmasalardı ve o arzularına karşılık verir ve kifayet ederdi.
Manzara tam da Akif'in anlattığı gibi
Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!
Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne!
Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!
Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.