Areda Survey'in yaptığı araştırmaya göre Türk halkının yüzde 72'si babasına her konuda güvenirken, sadece yüzde 2,2'sinin hiç güvenmediğini belirtilmiş. Yıllara göre yapılan karşılaştırmalı analizde ise babalara duyulan güvenin 2023 yılında yüzde 10,9 oranında arttığı görülmüş.
Araştırmaya göre kadınların yüzde 74,8'i babalarına her konuda güven duyarken, erkeklerin yüzde 69,1'i her konuda güven duyduğunu görülmüş. (17.06.2023, Gazeteler)
Baba vazgeçilmez önemde
Çocuğun cinsiyetine uygun bir kişilik kazanabilmesi için, rolünü kabullenmiş ve statüsü belirlenmiş bir baba modeline ihtiyacı vardır. Çocuk erkeksi davranışları çalışarak öğrenemez. Günlük hayatta birlikte yaşadığı babayı izleyerek ve onun davranışlarını taklit ederek öğrenebilir.
Freud, "Hayatta çocuğun babasının korumasına ihtiyacı olduğu kadar hiçbir şeye ihtiyacı yoktur." derken haklıydı.
Kendisini koruyan güçlü ve bilgili bir babaya sahip olduğunu bilmesi çocuğa güven duygusu verir. "Benim babam senin babanı döver." övünmesi bunun en belirgin göstergesidir. Babası olmayan çocukların ezik ve mahzun olmaları boşuna değildir. Çocukların büyüyecekleri en sağlıklı ortam, rollerini bilen ve bu rollere uygun sorumlulukları yerine getiren anne ve babanın olduğu sıcak bir aile yuvasıdır.
Bazı anne babalar modern eğitim uyguladıklarını zannederek çocuklarına sınırsız bir cinsel serbesti tanımaktadır. Çocuklar anne ve babanın yatak odasına istediği saatte, izin almaya gerek duymadan, girebilmektedir. Bunun modern eğitimle ilgisi yoktur ve yanlıştır. Babanın silik olduğu bir evde anne disiplin sağlamakta zorluk çekmektedir. Çocuklar şımarık davranışlarıyla ve kaba sözleriyle annelerini rahatsız ederler. Annenin, "Bu çocuklarla baş edemiyorum" demesi, babanın ağırlığının yetersiz olduğunu gösterir. Baba otoritesini kullanarak bu davranışa izin vermemelidir.
Baba, çocukların annelerini haksız yere üzmelerine engel olmalı; gerekirse bu konuda otoritesini kullanmalıdır.
Diğer taraftan baskıcı bir anneye karşı da çocuğu savunmalıdır. Bazı anneler çocukların büyüdüğünü kabul etmek istemezler. Büyüdükleri halde onlara çocuk muamelesi yapmaya ve aşırı korumacılığa devam ederler. Aşırı korumacı sevgi, psikolojide hastalıklı sevgi olarak nitelendirilir.
Aşırı koruma, aşırı müdahale demektir. Çocuğuna devamlı olarak neyi nasıl yapacağını empoze eden bir anne, onun bütün hürriyetlerini elinden almakta, kişiliği silik, köle zihinli, gölge bir tip yetiştirmektedir. İşte burada baba devreye girmeli ve çocuğa yalnızca korumaya yönelik değil, özgürlük ve kişilik kazandıran bir sevgi sunmalıdır. Anne çocuğa sevilmeye layık biri olduğunu ve kendisine değer verildiğini telkin ederken, baba da her türlü zorlukta kendisini destekleyeceğini söyleyerek onun güven duygusunu güçlendirmelidir.
Genelde erkek çocukları daha az baskı altında yetiştirildikleri için daha şanslıdır. Kız çocukları baba ile rahat diyalog sağlayamadıkları için güçlü bir kişilik geliştiremezler. Araştırmalar babaları ile rahat konuşan ve her türlü problemini ona açan kız çocuklarının ergenlik dönemini rahat karşıladığını ve cinsiyetine uygun sağlıklı bir kişilik geliştirdiğini göstermektedir.
Çocukların özellikle üç tehlikeli alanda babaya ihtiyaç duyduğunu görüyoruz. Dış dünyadan gelebilecek tehlikelere, iç dünyadan kaynaklanan korkulara ve annenin fazla baskılarına karşı çocuklar korunmak isterler.
Küçük bir çocuk için dış dünya yabancı ve tehlikeli bir alandır. Çocuk yabancısı olduğu dış dünyaya karşı koruma altında olduğunu bilmek ister. Mahallenin kabadayı çocuklarına, karanlığa, sokak köpeklerine, motorlu araçlara, elektrik çarpmasına, kısacası korku veren her şeye karşı çocuk babanın korumasına muhtaçtır. Çocuk, babasını yanında hissettiğinde kendine güveni artar ve dış dünyaya karşı başı daha dik olur.
Rahmetli annem ve babamla
Kızgınlık dolu veya korkutucu fantezilerden ve isteklerden kurtulabilmek için de çocuğun babaya ihtiyacı vardır. Çocuğun fantezileri vahşice olabileceği gibi rüyaları da kâbusa dönüşebilir. Rüya ile gerçeği birbirinden ayıramadığından çok korkabilir. Henüz korkutucu düşüncelerin gerçekleşmeyeceğini bilmez. Bu durumda babaya önemli bir görev düşer. Çocuğun korkularını, endişelerini, kızgınlıklarını ve düş kırıklıklarını dinlemeli ve onu teselli etmelidir: "Korkma oğlum bu ürkütücü hayallerin ve rüyaların gerçekleşmesine izin vermeyeceğim," demelidir.
Babanın çocuğuna ne zaman, nasıl ve hangi şartlarda güven duygusu vereceğine gelince, bu tür destekler ve telkinler her zaman ve her şart altında verilebilir. Bunları hissetmek için kişinin üstün yeteneklere sahip olması gerekmez. Yeter ki çocuğunu sevsin, ilgi göstersin ve zaman ayırsın.
Sonuç olarak, anne ve baba çocuğunu cinsiyetinden memnun olacak şekilde yetiştirmelidir. Sağlıklı anne baba ilişkisi, çocuğa farklı iki cinsiyetin birbirine ihtiyaç duyduğunun en güzel kanıtı olacaktır.
Eğer anne ve baba, çocuklarına iyilik etmek, onları ruh sağlıkları en uygun şekilde yetiştirmek istiyorsa, öncelikle karı ve koca olarak birbirlerine saygı duymalı ve birbirini sevmelidir. Çocuklar, sevgiyi ve saygıyı onlardan öğreneceklerdir. Büyük bir düşünür diyor ki; "Sevgi ve saygı istenilmez, verilir." Çocuğun ruhen sağlıklı büyümesi ve sosyalleşmesi için sıcak bir aile ortamına ihtiyacı vardır. Sağlıklı, mutlu ve kendisiyle barışık nesiller ancak sevgi dolu, birbirine saygılı çiftlerin oluşturduğu ailelerde ortaya çıkar.
Bütün babaların babalar gününü kutluyoruz….
Sefa Saygılı