Dünyayı şoke eden ağız dalaşı
(NOT: 'Trumpnâme' başlıklı önceki yazımın sonunda, sonraki yazımın ülke içi meseleleri etrafında olacağı ümidimi dile getirmiştim. Ancak, Amerikan Başkanı Donald Trump ile Ukrayna Başkanı Volodimir Zelenky arasındaki ve dünyayı şoke eden müthiş ilginç tartışma dolayısıyla, söz konusu yazıyı erteleyip, bu yeni duruma dair birkaç paragrafı karalayayım.)
3 Mart sabaha karşı ajanslara düşen gelecekte insanın iradesini bertaraf edeceğinden dehşetle anlatılan bir 'yapay zekâ' oyunuyla hazırlamış bir kavga sahnesini görenler, herhalde, 'gerçeği de ancak bu kadar gerçekçi olabilirdi' demekten kendilerini alamamışlardır. Çünkü, Zelensky, Trump ile tartışırken, Trump'a karşı giriştiği dehşetli bir kavga sahnesi ve devreye girmeye çalışan Başkan Yardımcısı Vance ve diğer yardımcılarının her birisine karşı da müthiş bir performans sergilemesi dakikalarca tekme-silleli bir kavgaya dönüşmesi ve sonunda da, Zelensky tarafından Trump'ın suratına arka arkaya indirilen sert darbelerle, Trump'ın nakavt olması gibi sahneler.
Evet, 'yapay zekâ' tarafından hazırlanmış bir sahne. Ama, gerçeğiyle sahtesi arasındaki farkı ortaya koyabilene aşk olsun...
*
Meselenin özü ne miydi?
75 yıllık Sovyet Rusya Komünist İmparatorluğu ve önceki asırlarda da, yüzlerce yıl, Çarlık döneminde Rusya'nın tabiî bir parçası olan Ukrayna'nın, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin Ağustos 1991'de dağılıvermesi ve o kocamaaan coğrafyanın, -sınırları 1952 yılında Stalin Sovyet Rusyası tarafından belirlenmiş 16 ayrı Sosyalist Cumhuriyeti'nden birisinin coğrafyasını teşkil eden Ukrayna'nın Rusya'dan sonraki en güçlü ikinci devlet olması.
Ancak, bu devletin kendisini Rusya'ya karşı koruyacak büyük bir askerî gücü yoktu.. Ve, 2014 yılında Rusya, Kırım Yarımadası'nı , bir demokrasi oyunuyla ilhak edivermişti. Çünkü Ukrayna'nın olan Kırım Yarımadası'nda, Ukrayna iç hukukuna göre kanunî /legal olmayan bir şekilde, bir referandum yaptırmış ve buna göre Kırım halkının ekseriyeti Rusya'ya iltihak etmek, katılmak istiyordu ve Rusya da o sonucu lûtfen kabul edivermişti ve dünya bu 'ilhak'a seyirci kalmıştı.
Putin, daha sonra o durumu izah ederken, 'Sovyetler Birliği dağılırken, zayıftık, ve Kırım'ın elden çıkması karşısında yutkunmakla yetinmiştik.. Ve fırsatı ele geçirdiğimz zaman, o durumu düzelttik.' diyecekti. Yani, Kırım bir saldırı ile Rusya'ya bağlanmıştı; ama, karşı koyacak kimse yoktu.
Ukrayna, bundan dolayı, AB ve NATO'ya girmek istedi. Putin ise, bu iki istek ve teşebbüsün de Rusya'nın batısından kuşatılması olduğunu ve buna seyirci kalmayacağını söyledi. Ve bu yüzden, Ukrayna'yı kuzeyden güneye ikiye bölen Dinyeper nehrinin doğusunda, yani Rusya tarafında olan bölgelerinde yaptırdığını söylediği illegal / kanunsuz referandumlarda, o yörelerdeki, Donbass bölgesindeki halkın Rusya tarafına katılmak istediğini söyledi ve 23 Şubat 2022 tarihinde, Putin Rusyası, söz konusu bölgelere asker sokarak, yeni bir 'işgal ve ilhak'ı gerçekleştirdi. Ukrayna'dan 7 milyon insan Avrupa ülkelerine kaçtı. Ve, Avrupa ülkeleri de, Suriye ve Filistin'den Avrupa'ya kaçan 1 milyon insana bile kapılar kapatılırken, 40 milyon kadar nüfusundan beşte bir kadarı, 7-8 milyona yakın Ukrayna'lının kabul edilmesi bir problem oluşturmadı, çünkü, Ukrayna halkı da Hristiyan ve beyaz idiler.
Askerî açıdan ise, dünya, Rusya'nın saldırılarına karşı yine seyirci kaldı ve Amerika, asker vermeksizin, Ukrayna'ya en gelişmiş silahları vererek, savunmasını güçlendirmeye çalıştı. Aynı şekilde, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeler de tank ve savaş uçakları verdiler ve amma, asker vermediler. Ayrıca, Avrupa ülkeleri, Ukrayna'nın yenilmesi halinde, Rusya'nın, Avrupa'yı istilâ etmesinin engellenemeyeceği korkusundaydılar.
Bu arada hem Amerika ve hem de Avrupa ülkeleri Ukrayna'ya askerî teçhizattan ayrı olarak, 100 milyar doları aştığı sanılan malî yardımlar da veriyorlardı.
Bu arada, Biden zamanında Ukrayna'ya, Rusya'nın içlerine kadar uzanabilecek uzun menzilli füzeler verdi. İngiltere ve Fransa da benzeri destekleri sağladı. Yani, maksad, Ukrayna'nın savunulması değil, Rusya'nın zafer kazanmasını engellemekti. Bu durumda, Ukrayna, elbette ki kendi vatanını savunmak isterken, öte yandan da, üyeliğine alınmadığı NATO dünyasının 'fedaî'si durumunda oluyordu. Bu ise, bizdeki yorumcuların bir çoğu bu geçmişi göz önüne getirmeden, Ukrayna'nın ve hassaten Zelensky'nin ülkesini ateşin içine attığını, savaşa soktuğunu ileri sürüyorlar, hâlâ da... Halbuki, bunun karşı tarafında söylenmek istenenin, her işgal ve saldırıya karşı teslim olsunlar demek olduğu gözden ırak tutuluyor. Yani , Ukrayna teslim olsun du...
Bu arada, Amerika'da, 5 Kasım 2024'de yapılacak seçimlere, 2016-2020 arası Amerikan Başkanı Donald Trump'ın yeniden Başkan olmak için Cumhuriyetçiler'in aday-adaylarını saf dışı atmaya başladığı görülüyordu. Ve o, seçilirse, dünyada barışı sağlayacağını iddia ediyordu.
Bu geçmişin hatırlatılması, niçin mi yapılıyor?
Çünkü, bizdeki yorumcuların pek çoğu, bu geçmişi bilmeden, Ukrayna'nın Rusya'ya karşı niçin savaştığını sordular- soruyorlar...
Amerika'da, Trump, 4 yıl aradan sonra tekrar seçim kazanıp, 20 Ocak 2025 günü Beyaz Saray'a gelerek, dünyada savaşları durduracağı iddiasını gerçekleştirmek için işe koyuldu, ama, sadece Ukrayna barışı üzerinde duruyordu. Ve bunu da, Putin'in memnun olacağı şekilde sağlamak istiyordu. Yani, 'Teslim ol, barış olsun' şeklindeki 'Pax Romana'nın (Roma usûlü barış) yerine, 'Pax Americana' ve 'Pax Russica' devredeydi.
Filistin konusunda ise, aynı Trump, Siyonist İsrail rejiminin başındaki Netenyahu'ya, 'Ben işbaşına gelinceye kadar yapacağın her şeyi yap.' diyordu.
Ve işte böye bir durumda Trump, Ukrayna Başkanı Zelenky'yi Washington'a davet etti.
Trump, Ukrayna'ya 500 ve bir başka deyimle 350 milyar dolarlık yardım yaptıklarını ve bunun geri alınacağını ve bunun için de Ukrayna'nın sahib olduğu nadir metal kaynaklarının işletilmesinin kendilerine bırakılmasına dair bir belgeyi imzalamasını istiyordu, Zelensky'den... Zelensky de buna istekli olmadığı hissettirince, Trump, Zelensky'yi hemen, 'diktatör' olarak nitelemiş, Zelenski'nin 2 gün sonra Washington'a geleceğinin açıklanması üzerine, o sözü hatırlatılınca ise, aynı Trump, umursamaz bir tavırla, 'Öyle mi demişim?' diye karşılık verilmişti.
*
Ve... Zelensky, Washington'a uçtu, 28 Şubat günü... Zelensky, Rusya'yla savaşlarının başından beri, kravat takmayan, takım elbise giymeyen birisi olarak Trump'la görüşmeye gitti ve Beyaz Saray'da Başkan'ın makam odasına verilen isimle, Oval Ofis kapısında Trump tarafından karşılandı. Zelensky, yine takım elbise giymemişti, ama, askerî eğitim elbiselerini hatırlatan biraz daha yeni bir kıyafetle gitmişti.
Bu durumu gören Trump, -emrinde, ayak işlerini gördürmek için çalıştırdığı işçisinin giydiği biraz daha yeni bir elbisesine takılmasında olduğu gibi,- üstenci bir dille, 'Şuna bakın, tam takım giyinmiş" diyerek Zelensky'nin askerî kamuflaj kıyafetini hafife alır bir tavır takınmıştı.
Oval Ofis'te, 'medya elemanları karşısında ve canlı yayınla bir görüşme' başlamıştı.
Real America's Voice'un Beyaz Saray muhabiri Brian Glenn, Zelensky'ye,"Birçok Amerikalı, sizin ABD'ye saygı göstermediğinizi düşünüyor; neden takım elbise giymiyorsunuz?" diye sorduğunda, Zelensky, bu soruya, "Savaş bittikten sonra takım elbise giyeceğim. Belki sizinki gibi bir şey giyerim, belki daha iyisini." diye cevap veriyordu. Halbuki, Amerikan Başkanı'yla görüşmek için gelen başka devlet adamlarının kıyafetine müdahale olmazdı. Suûdî rejiminin veliahtı, 'Muhammed bin Selman'ın veya geçen ay görüştüğü Hind Başbakanı Modi'nin mahallî kıyafetine hiç bir itiraz söz konusu olmamıştı.
Bizdeki tv ekranlarındakilerden niceleri, 'Oraya elbette takım elbiseyle gidilmesi gerektiği'ni söylerken, bazıları da 'diplomasi tarihinde böyle bir rezaletin görülmediği'ni ileri sürüyorlardı.
Diplomaside böyle şey görülmedi mi, sahi?
Biz bu konuda 1-2 örneği hatırlatalım...
*
'Hind Ayaklanması' sırasında, görüşmeler için davet edilen Hind lideri Mahatma Gandhi, Londra'da İngiliz Parlamentosu'na gittiğinde, o kendine özgü kıyafetiyle oturunca yoğun gülüşmeler başlamış, bunun üzerine o da derhal orayı terk etmiş, 'Siz davet ettiğiniz misafirinizin kıyafetine bile müdahale edecek kadar anlayışsız bir topluluksunuz' diye oradan ayrılmış ve İngiliz parlamenterleri ondan sonra özür dileyip, onu geri getirmişlerdi.
*
Diğeri ise, 1930'lu yıllarda, Mısır büyükelçisinin, başında fes olarak, itimadnâmesini / güven mektubunu vermek üzere gittiği zaman, serpuş /şapka devrimi yapmış bir Devlet Başkanı'nın, o büyükelçinin başındaki 'fes'i başından çıkartıp attırması, daha mı az bir diplomatik falso ve kabalık idi?
Nitekim, o davranış yüzünden, Mısır'la ve halkı Müslüman olan diğer ülkelerden nicelerinin de, bu davranışı saygısızlık sayarak, o kişinin kurduğu rejimle aralarında 80-90 yıla yakın bir soğukluğa yol açtığını hatırlatmakla yetinelim.
*
Zelensky'nin kıyafetine takılarak başlayan görüşmenin ileri safhalarında ise müthiş tartışmalar yaşanıyor ve özellikle, Ukrayna'ya verdiklerini iddia ettikleri 350 milyar doların karşılığı olarak, Ukrayna minerallerinin ABD tarafından işletilmesi anlaşmasını imza etmesi konusuna gelince... Zelensky'nin, 'Gelecek nesillerin istikbalini ipotek altına atamam' diye imzalamak istemeyince, Oval Ofis'e saygısızlık gösterdiğini belirten Trump, Zelensky'yi, 'Saygısızlık etme, saygı göster!' diye azarladığı görülüyor ve onun, 'Saygı gösteriyorum' demesi üzerine, Trump'ın, 'Herkesin gösterdiğinden daha fazla göstereceksin' gibi laflarını, 'Biz olmasak, en bir hiçsin!' şeklindeki aşağılamalar takip ediyor ve Putin'le iyi ilişkiler içinde kurduğunu ve barışı sağlamaya kararlı olduğunu söylüyordu.
*
Başta, Avrupa'nın nükleer güç sahini iki ülkesi Fransa Başkanı Macron ile İngiltere Başbakanı Sir Keir Starmer başta olmak üzere, -Macar Başbakanı Victor Orban dışında- hemen hemen bütün etkili Avrupa liderleri Zelensky'i savunmaya koştular.
Zelensky ise, 'Putin'e güvenilemeyeceğini' ifade ediyordu. Daha ilginç olan ise, Trump- Zelensky tartışmasına, Başkan Yard. Vance de diplomatik açıdan muhatab olmamasına rağmen, Zelensky'ye saldırgan sözler söylüyor, Zelensky de, 'Benim bir katil olan kişi'yle uzlaşma yapmamı beklemeyin.. Siz de bir kaatille hiçbir uzlaşmaya varmayın..' diyordu. Trump ise, 'Rusya ile ilişkileri iyileştirmek ve Ukrayna'yı desteklemek için harcanan parayı geri almak istediğini' açıklıyordu.
Zelensky- Trump tartışmasına, Başkan Yardımcısı Vance'in de katılması (ing.) The Guardian tarafından, 'Sahibini korumaya çalışan buldog' diye niteleniyordu. Rusya'nın eski Devlet Başkanı ve hâlen de Putin'in çalışma arkadaşlarından olan Medvedev ise, 'Küstah domuzun, efendisi tarafından esaslı şekilde dövüldüğü' dile getiriliyordu.
Zelensky, toplantıyı ve Amerika'yı terk ediyor ve buna karşı, Trump da, "Zelensky'nin barışa hazır olmadığını belirledim, Zelensky'nin savaşı kaybettiğini anlaması gerekiyor. Barışa hazır olduğunda geri dönebilir. Ukrayna'da barış yapabilecek bir muhatap istiyorum' diyordu. Bu, Zelensky'nin istifa etmesinin veya darbeyle düşürülmesinin işareti olarak değerlendirildi.
Zelensky'ye, "İyi bir konumda değilsin. Şu anda kartların yok. Ama, sert oynuyorsun." diyen Trump, Zelensky'den 'Oyun oynamıyorum, çok ciddiyim Sayın Başkan.' cevabını alınca, Trump, "Oynuyorsunuz. Milyonlarca insanın hayatıyla kumar oynuyorsunuz, Üçüncü Dünya Savaşı'yla kumar oynuyorsunuz. Bu anlaşmayı imzaladığımızda, çok daha iyi bir konumda olacaksın. Ama hiç de minnettar davranmıyorsun ve bu hoş bir şey değil. (…) Umarım barış elçisi olarak hatırlanırım" diyor, 'Nasıl olursa olsun, barışın iyi olacağını' tekrarlıyor ve 'Ukrayna'ya verilen ABD desteğini çekmek'le tehdit ediyordu.
Bu satırların yazıldığı saatlerde, 3 Mart sabah vaktine doğru, Zelensky'nin ABD ile sözkonusu mineral yataklarının işletilmesi konusunda anlaşma imzalamaya hazır olduğunu açıkladığı belirtiliyordu.
Bütün bu anlatılanlardan sonra belirtelim ki, Amerikan Başkanı Trump ile Ukrayna Başkanı Zelensky arasındaki ve diplomaside çok nadir rastlanan ağız dalaşında her iki tarafda da kusur aranırsa bulunabilir; ama, ne kadar güçlü zorba olunursa olunsun, ezilmek istenen Zelensky, temsil ettiği halkı için bir iftihar âbidesi oluşturmuştur.
*
Ama, açıktır ki, 'Âdil olmayan dayatma bir barış, dayatma bir savaştan daha tehlikelidir.' Çünkü, adaletsiz bir savaşa karşı, mukabil bir savaşla karşılık verilebilir; ama, zorla boyun eğdirilerek, dayatma bir barış yapıldığı zaman, ona karşı tedbir nedir?
Selahaddin Eş Çakırgil
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.