Arama

Prof. Uğur Derman
Mayıs 19, 2023
Hat san’atında murakkaalar - 2

(Bu makâlenin birinci bölümü geçen hafta neşredilmiştir)

Şimdi de, asıl mevzûumuz olan, albüm tarzındaki murakkaa'lara gelelim. Dikkat buyurduysanız, şimdiye kadar murakka' imlâsıyla yazdığımız kelimenin sonuna bir 'a' harfi daha ekledik. "Albüm" karşılığı kullanılan bu Arapça kelime, Türkçe ve Farsça'ya ilk yazdığımız şekliyle galat olarak geçmiş. Kavram kargaşasını önlemek için bu mânâya alırken doğru imlâsını tercih ettik. Bu Arapça kelime مرقعه, müfred (tekil) hâliyle Osmanlı kaynaklarına galat olarak Farsça'dan مرقع (murakka') şeklinde girmiş; cemi' (çoğul) hâli ise, olması gerektiği gibi مرقعات (murakkaât) imlâsıyla alınmıştır. Kâğıdların üst üste yapıştırılmasına mahsus murakka' (مرقع) germek tâbirindeki kullanılış şekli esâsen doğrudur. (bkz. Şemseddin Sâmi, Kāmûs-ı Türkî, İstanbul 1317, s. 1226).

Bir murakkaanın içine girmesi istenen bütün kıt'alar, usûlüne göre gerilip yapıştırıldıkdan ve tezyîn edildikden sonra, bunların hepsi aynı eb'âdda kesilerek sırt sırta getirilir ve üç kenarından ince bir deri veya bez şeritle birbirine tutdurulur (Resim 1, 2, 3). Bu şeritler aynı zamanda kıt'a kenarlarının yıpranmasını önler. Sonra bu ikili kıt'a, yine deri veya kumaş bir şeritle dibinden bir başka ikili kıt'aya bağlanır. Bütün kıt'alar böylece biraraya getirildikden sonra, murakkaa klâsik uslûbda cildlenir. Bu tarz murakkaalara düz murakkaa, kitab murakkaa veya sâdece murakkaa denilir (Resim 4).

Eğer sırt sırta gelen iki kıt'a, yalnız boğaz tarafından birbirine bağlanır ve bu, diğerlerinde de aynen tekrarlanırsa, bütün kıt'aları aynı anda açıp görmek ve sonra zigzaglı olarak katlamak mümkün olur (Resim 5). Sâdece birinci kıt'asından cilde bağlanan bu nev'e körüklü murakkaa adı verilir (Resim 6). Körüklü murakkaaların, üstündeki kabından ayrılarak, bütün kıt'aların yukarıdan aşağıya seyredilebileceği şekilde camlı bir çerçeveye konulması, son yüzyılda âdet olmuştur.

En eski örnekleri onbeşinci asır sonlarına âid olan murakkaanın kitab şekline tercîh sebebi, hem yıpranmadan daha uzun asırlar kalabilmesi, hem de değişik san'at mahsûllerinin –farklı zamanlara âid de olsalar- bir araya toplanmasına imkân vermesi olsa gerekdir. Muhtevâsına göre az veya çok kıt'aların biraraya gelişiyle teşekkül eden murakkaalar, bâzan minyatür ve tezhîb albümü olarak yapılmışlarsa da, en fazla hüsn-i hat için kullanılmışlardır.

Bilhassa tek harfleri ve iki harfin bitişmesini gösteren müfredat meşkı (elifbâ), yâhud kelime ve cümle terkibini öğreten mürekkebât meşkı (kasîdeler, duâlar, âyetler ve hadîsler..) olarak sıralı bir sahîfe düzeni içinde, murakkaalardan çok münâsib ve mütenâsib istifâde şekilleri mevcûddur. Eğer kıt'alar, böyle bir meşk murakkaası için bilhassa yazılmışsa, hattatının imzâsı sâdece sonda bulunur. Eğer meşkde harflerin eb'âdını târîf eden noktalamalar varsa böyle olanlarına tâlimli meşk denilir (Resim 2).

Eski murakkaalarda hat nev'i olarak en ziyâde aklâm-ı sitte ve ta'lîke rastlanır. Aklâm-ı sittenin büyük cinsleri olan sülüs,muhakkak,tevkî' yazılarından biriyle yazılan bir satırın altına ince kalemle yazılan cinslerden (nesih,reyhânî,rık'ā') birinin kullanılması teâmül hâline gelmişdir. Bir sıra dâiresinde yazılmış murakkaa kıt'alarında her yazı cinsi ayrı olarak (meselâ sülüsler ayrı, nesihler ayrı...) devâm edegelir. Müteselsil murakkaa adını alan bu tarz murakkaalardaki kıt'aların ibâreleri (âyet, hadîs, bir söz v.b.g.) yarıda kalmış olabilir; bu takdirde bir sonraki ve devâmı olan kıt'alarda tamamlanır. Buna mukābil, geçen yazımızda bahsedilen müstakil kıt'aların biraraya getirilmesiyle hazırlanan murakka'larda –ki bunlara toplama murakkaa ismi verilir- herbiri müstakil ve hattatı tarafından ayrı ayrı imzâlanmış, hattâ muhtelif hattatlarca yazılmış kıt'alara tesâdüf olunur. Çeşitli kıt'aların toplandığı murakkaalarda, bir kıt'anın ölçüsü diğerine uymuyorsa, sadece karşılıklı gelen iki kenarın iç pervazı daha geniş tutularak, yâhud takoz adı verilen iki taraflı ayrı bir ara pervaz eklenerek, eb'âdın uyumu sağlanmış olur.

Merhûm üstâdımız Hattat Necmeddin Okyay'dan (1883-1976) şifâhî ve tecrübî olarak uzun yıllar boyunca derleyip kısaca kâğıda aktardığımız şu malûmat ile, san'at tarihi kitablarında "albüm" ismiyle tanıtılıp geçiştiriverilen murakkaaları kalemimizden geldiğince tanıtmanın zevkıni duyuyoruz. Sanki, kütübhâne ve müzelerimizde meraklılarını sabırla bekleyen sayısız murakkaalardan görmediğimiz bir yenisini ziyâret etmişcesine...

Prof. Uğur Derman

Resimaltları


R. 1- Kādıasker Mustafa İzzet Efendi'ye (1801-1876) âid kıt'alardan mürekkeb bir sülüs-nesih murakka'. Görüldüğü gibi, kıt'alar tezhîb edilmeden altın cedvelle iktifa olunmuş; iç pervaz düz renkli kâğıdla yapılıp, dış pervaz zer-efşân olarak süslenmişdir.


R. 2- Hulûsi Efendi'nin (1869 - 1940) ta'lîk müfredat meşkı murakkaası (A. Uveys Koleksiyonu, Şarıka/BAE).


R. 3- Şekerzâde Mehmed Efendi'nin (ö. 1753) sülüs-nesih murakkaası (SK, Hamidiye, Murakkaat-37).


R. 4- Şeyh Hamdullah'ın (ö. 1520) nesih murakkaasından iki kıt'a (SK, Hamidiye, Murakkaat-20).


R. 5- İbrahim Bîzebân'ın (ö. 1741) sülüs-nesih murakkaası (SK, Hamidiye, Murakkaat-29).


R. 6- Kādıasker Mustafa İzzet Efendi'nin sülüs-nesih körüklü murakkaasının dışardan görünüşü (Sakıp Sabancı Koleksiyonu).

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN