(Bu makâlenin birinci bölümü geçen hafta neşredilmiştir)
Resim 1
Maddi tedâvî ile iyi olamayanlar, şifâyı mânevî tedâvîde ararlar. Meşhur Hekim Calinos'un (Galinus) bu hususta bir kıssası, yine meşhur Hattat Şeyh Hamdullah'ın (1429-1520) sülüs hattı ile, TSMK, E.H. 2084'deki murakkaa içindedir. Tercümesi: "Hekim Calinos, Îsa aleyhisselâm'a bir mektup yazıp, bizzat ziyaret edemediğinden dolayı özür dileyerek diyor ki: Yaşlılığın verdiği dermansızlık yüzünden bu vazîfeyi yapamıyorum. Ey insanlığın tabîbi! Ey Allah'ın Peygamberi! Çok def'a hastalar, vücudlarındaki ârızadan dolayı tabîbe hizmet etmekden âciz kalırlar. Sana, akrabamdan Fûlûs adında birini gönderiyorum. O, benim kardeşimin oğludur. Kendisini tedâvi ettirmek istiyor. (Şifâsı) Peygamberliğinin feyziyledir".
Bu kıssa, her halde eski Yunan kaynaklarının Arapça'ya çevrildiği VIII. asırda, Eflâtun, Sokrat, Aristo, Hipokrat.. gibi fikir ve ilim adamlarının kıssaları arasında intikāl etmiş, sonradan Osmanlılar devrinde yazı san'atımıza mevzû' olmuştur. Ancak, hekim Calinos'un M.S. II. asırda yaşamış olması dolayısıyla Hz. İsa'ya mektup göndermesine imkân yoktur. Kaynakların, gönderen veya gönderilenin isminde bir hatâya düşmüş olması muhtemeldir.
Resim 2
Dinin güzel ahlâk olduğunu, kendisinin de onu tamamlamak için gönderildiğini söyleyen İslam Peygamberi'ne, bu sebeple, 'Yâ Tabîbe'l-Kulûb' (Ey Kalblerin Tabîbi) diye hitâb edilmişdir. Kendilerinden, böyle diyerek mânevi tedâvî bekleyenler çoktur. Bu kalbî hitâbı, Necmeddin Okyay'ın (1883-1976) celî ta'lîkle 1369/1950'de yazdığı levhasında görüyorsunuz. (Tezhib: Rikkat Kunt, 1903-1986, Derman Koleksiyonu).
Resim 3
Tabâbet, zamanımızda bu kadar ileriye gittiği halde, insan vücûdu muammâ olmak vasfını hâlâ muhâfaza etmektedir. Hattat Halim Özyazıcı'nın (1898-1964) tokça sülüs hattıyla 1380/1960 yılında yazdığı Hz. Ali'ye âid şu Arapça kıt'a, tasavvufî mânâsının dışında, tıbbî bir hakîkate de işaret etmiş oluyor. Türkçesi: "Senin ilâcın sendedir, fakat bilmiyorsun! Hastalığın da sendendir, ama görmüyorsun! Sen, kendini küçük bir cisim sanıyorsun, hâlbuki bütün kâinat sende dürülüp bükülmüşdür".
Resim 4
Hakimbaşı Abdülhak Molla (1786-1853) Saraydaki eczahânenin kapısına, Koca Râgıb Paşa'ya (1699-1763) âid şu beyti yazdırıp astırmıştır.
"Turfa dükkân-ı hikemdir bu gühen tâk-ı felek
Ne ararsan bulunur, derde devâdan gayrı".
(Bu köhne dünya, acâib hikmetler meşheridir. Orada, derde devâdan başka ne ararsan bulunur!)
Bu beytin bir eczahâne kapısına asılması ne kadar mânidardır. Yukarda gördüğünüz levha da celî ta'lîk ise 1359/1941 yılında Halim Özyazıcı tarafından yazılmışdır.
Resim 5
Bir operatör, ameliyat masasına yatan hastasının gözünde, çoğu zaman bir korku kaynağıdır; onun canını yakacak, kesip biçecek, dikecektir. Ama bütün bunlar hastayı iyileştirmek için yapılmaz mı? Kimin tarafından söylendiğini bilemediğimiz şu mısra, bu hakikati ne güzel ifadelendiriyor: "Cevri cerrahların, hastaya şefkat gibidir". (Cerrahların can yakarak eziyet etmeleri, hastayı şefkatle okşamak gibidir). Bu levha da Necmeddin Okyay tarafından celî ta'lîk hattıyla yazılmıştır.
Resim 6
Hastasını iyi etmek için çırpınan ve bunun neticesini alamayan bir hekimin ızdırâbını, kime âid olduğunu bilmediğimiz şu beyit ne kadar hakîmâne ifade ediyor:
"İhtiyârımla aceb ben hiç olur muydum tabîb?
Ger bileydim âlemin bunca devâsız derdini!"
(Eğer âlemin bunca devâsız derdi olduğunu bilseydim, ben kendi arzumla hiç tabib olur muydum?)
Necmeddin Okyay tarafından 1376/1956'da yazılan bu celî ta'lîk levhanın aslı Mimar Sinan Güzel San'atlar Üniversitesi Koleksiyonundadır.
Resim 7
Dîvan şâirlerinden Koca Râgıb Paşa'nın (1698-1763) inşâd eylediği "Mizâca göre hikmetli davranmak en doğrusudur. Tabib, yalan da olsa hastaya sıhhatli olduğunu söylemeyi tercih eder" meâlindeki:
"Muvâfıkdır yine elbet mizâca şîve-i hikmet
Tabîbin olsa da kizbi marîzin sıhhatin söyler"
beytini Necmeddin Okyay 1366/1948 tarihinde celî ta'lîk ile yazmış, etrafını kendi ebrûlarıyla bezemiştir.
Resim 8
Sıhhatin her şeyden mühim olduğunu, anlı şanlı, devletlû bir pâdişâhımız Kānûnî Sultan Süleyman (1495-1566), artık darb-ı mesel hâline gelmiş şu mısrâlarında vecîz bir şekilde anlatır:
"Halk içinde mûteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi"
(Halk arasında, varlık sâhibi olmak kadar îtibârlı bir şey yokdur. Lâkin cihanda bir nefeslik sıhhat gibi saâdet olamaz).
Necmeddin Okyay'ın 1360/1942 yılında celî ta'lîkle yazdığı bu levhanın tezhîbi Mihriban Sözer'e (1914-2010) âiddir.
Prof. Uğur Derman