(Bu makâlenin üçüncü bölümü geçen hafta neşredilmiştir)
Bir hattat, harfleri -önceki yazılarımızda anlatıldığı gibi- kalıb şeklinde iğneleyerek veya ışıklı masadan faydalanarak istifin içinde sağa-sola veya yukarı-aşağı çekme yoluyla yerine oturtabilir. Hareke ve diğer işâretler istifin boşluklarını doldurmakta kâfi derecede kullanılır. Ancak asl olan, başlıbaşına harflerin istif sâhasına mütecânis görünüşleriyle yayılmasıdır. Bunun için, istif işâretlere boğulmadan evvel, sâdece harflerin dağılışı göz önünde bulundurulmalıdır (Resim 1). İşâretlerin yerleştirilmesi celî sülüsün alemdarı sayılan Mustafa Râkım'da seyrek sûrette başlamışken zamanla sıklaştırılmış, daha sonraki hattatlarda, bilhassa Sâmi Efendi ve ona tâbi olan istif üstadlarında had safhaya erişmiştir. Sıkışık, harfleri birbirine aşırı derecede geçmiş ve bindirilmiş olan istifler için girift sıfatı da kullanılır. Böyle istiflerde harflerin arasına sıkışmak mecburiyetinde kalan ve aslında dört köşeli olan noktaların, sert görünüşünü önlemek için gerektiğinde yuvarlak şekilde konulmalarına da cevaz verilmiştir. Celî sülüs istiflerinin -ifâde hangi dilden olursa olsun- hareke işaretleriyle ve noktasız harflerin altına, yahut üstüne konulan hurûf-ı mühmele rumuzlarıyla doldurulup bezenmesi âdettir. İşaret ve rumuzların konulmasında, asıl hattın yazıldığı kalemin üçte biri (en fazla dörtte biri) kadar kalınlığı olan ve hareke kalemi denilen bir başka kamış kalemin kullanılması uygun bulunmuş; uzatılmaya müsâid görülen fetha (üstün) işâretinin, sâdece gerektiğinde yer doldurmak üzere yazının kendi kalemiyle konulmasına cevaz verilmiştir. Bâzan cezm, zamme (ötre), tırnak veya tenvin işâretleri de zemin doldurmak için hattın kalemiyle kalın olarak konulabilir.
Sülüs veya celîsinde harfi oluşturan çizgiler, bir başka harfin başka bölümüne şekil îtibâriyle aynen uyabilir, yâni bir harfdeki belirli bir parça, ayrı bir harfde de aynen görülebilir ki, bunu ifâde için tetâbuk tâbiri kullanılır. Bu sebeple istiflerde imkân bulunursa, bir harfin sanki öncekinin uzantısı gibi yanındaki harfte de devam ettiği intibāı uyandırılmak istenir (Resim 2) veyâhud tetâbuk gösteren bir harf parçası farklı iki harf için geçerli sayılır (Resim 3). Arada mevcud harf boşlukları, gerektiğinde uzatılma imkânı olan harfler ve mâkûs yâ harfi gibi ters yönlü şekiller, istifin muvâzenesini âhenkli bir sûretde sağlar.
Sülüs veya celî sülüsde harflerin yahut harfleri teşkil eden kısımların oluşturduğu çizgiler, istif sâhasına mütecânis nisbet ve biçimde yayılmalıdır. İstif örgüsünün her tarafa aynı kesâfette dağılması, harflerin duruşunda uzvî bütünlüğün sağlanması, çizgiler arasında denge ve âhengin var olması mükemmel bir istifin aslî unsurlarından sayılır. Bunun te'mîni için harflerin birbiriyle kesiştikleri yerlerde istifin umumî denge ve uyumunu aksatacak şekilde ağır ve kesif bir kütlenin oluşturulmaması şarttır. Ayrıca harfin hüviyetini gizleyip bozacak mâhiyetteki kesişmelerin bulunmaması; istifte bir boşluk veya gevşekliğin varlığı kaçınılmaz ise, bunun üst tarafa getirilmesi; elif-lâm gibi dikine yükselen harflerin dengeli olarak dağıtılması ve bu harflerin istifte üst sınıra kadar dayanması gerekir. Anılan harflerin yukarıya uzamadan aşağı katlarda kalması az rastlanan bir hâldir. Genişlik farkından dolayı kāf ve yâ harflerinde çanak; ra, nun ve vav'da kâse olarak adlandırılan gövde kısımlarının bitiş uçları hemen yanındaki harfe mutlaka değdirilmekle, bunların boşlukta kalması önlenmiş olur. Harflerin kesişmelerindeki temel kāide, bunun ancak dirsekler (yâni: harfi oluşturan kısımların keskin dönemeçli yerleri) arasındaki düzlüklerde husûle gelmesi; fe, kāf, mim, vav, he gibi gözlü harflerin baş yahut dirsek bölümlerine tesadüf etmemesidir. Cim, çe, ha, hı, ayn, gayn harflerinin küp denilen gövdeleri, istife nefes aldıran ve bu sebeple rağbet edilen unsurlardır, ancak bunlar da sâhaya dengeli olarak dağıtılmalıdır. Ayrıca bir harfin belirli olan imlâ kāidelerine göre diğerine bağlanma yerinin hâricinde, yeni görüntülerin okuma güçlüğü doğurmadan yakalanması da istifde rastlanan hususlardandır. Bir harfin istife uydurulabilmesi için, bâzan alışılmış şeklinin dışına çıkıldığı bile vâkîdir, (Resim 4)'deki aşırı yatık kef sereni, (Resim 5)'in sağ üst tarafında görülen kırık lâm elif buna birer misâldir.
İstifin herhangi bir bölümü diğer kısımlardan ayrı veya kopuk görünmemeli, vahdet sağlanmalıdır. Boşlukları doldurmada kullanılan hareke ve diğer işaretlerin yerleştirilmesi de rastgele olmayıp, bu da istif gibi mütecânis olarak dağıtılır. İşaretlerin bir kısmı harflerle kesişebilir. Yalnız, bunlar birbirlerine değebilirlerse de kesişmezler. Bâzan istiflenecek olan ibârenin harf yâhud kelime îtibâriyle uyumsuzluğu veya yetersizliği yüzünden elverişli istif gerçekleştirilemezse, hattatın bu şartlarda harfleri mükemmel yazmak dışında başarabileceği şey yoktur. Bu sebeple eski hat üstadları, kendilerine husûsiyle bir siparişte bulunulmadıkça ancak istife uygun gelen âyet, hadîs ve güzel sözleri seçip yazmayı tercih etmişlerdir.
Aynı ibâre ile birbirinin benzeri olmayan müteaddid istifler yapmak mümkün olur; bu, hattatın san'at karîhasına bağlı bir keyfiyettir (Resim 6). Celî sülüs istiflerinde, ağzı farklı genişlikte kalemler kullanılarak terkibler çıkartmak âdeti yoktur. Ancak Mustafa Râkım gibi celî sülüsün alemdarı sayılan bir hat dehâsının bu hususta bâzı câzip denemeleri de gözardı edilemez (Resim 7). Şunu da belirtelim ki, Râkım Efendi, celî sülüsün hangi yüksekliğe konulacağını önceden sorup buna göre harf ölçülerinde bâzan değişiklik yapacak kadar menâzır (perspektif) ilmine de vâkıftır. Celî ta'lik yazmadaki sür'atiyle tanınan Yesârizâde Mustafa İzzet Efendi de (ö.1849), kitâbenin konulacağı yerin irtifaına göre harf ölçülerini büyük tutmak yoluna giden üstâdlardandır.
Celî dîvânî hattı da sonu yukarıya yükselen kanal şeklinde farklı bir satır uygulamasıyla yazıldığı cihetle, bu kanalın içinde mecburen istif uygulamasına gidilir. Celî dîvânînin nâdir görülen resmiyet dışı örneklerinde de (Bursa Ulucâmii'nde Şefik Bey'in celî dîvânî büyük levhası gibi) aynı teâmül geçerlidir.
Sâdece satır nizâmına göre yazılan ta'lîk hattı ile celî istifler tertiplenmesi enderdir. Çünkü bu yazı, hareke ve zemîni dolduran sair işaretler kullanılmadan yazıldığı için, asıl îtibâriyle istifin gereğine uymamakta, arada aşırı boşluklar kalmaktadır. Ayrıca birbirini keserek istiflenmek de ta'lîk harflerinin yapısına yakışmadığı cihetle, sâdece bu şartlara sâhip sınırlı sayıda bâzı örnekleri mevcuddur (Resim 8).
Klâsik yazı çeşitleri arasında sayılan ma'kılî (diğer isimleri: satrançlı veya hendesî kûfî, bennâî) yazısı da istiflenerek ortaya çıkartılır (Resim 9). Ancak anılan yazı kalemle yazılmayıp hendesî bir uygulamayla hazırlandığı için, istif bahsinde bunun îzahına gerek yoktur.
İstifte, kesişen harflerden birinin diğerini delerek geçişi, delen harfin kıyısında çok ince bir açıklık bırakılarak belirtilmiş olur (Resim 3, 10). Celî sülüsün kemâle erdiği XIX. yüzyılda bu uygulama Kādıasker Mustafa İzzet Efendi Mektebi'ne bağlı bulunan Şefik Bey, Abdullah Zühdi Efendi, Muhsinzâde Abdullah Hamdi Bey (1832-1899), Çırçırlı Ali Efendi, Alâeddin Bey (ö.1887) gibi namlı hattatlarda gelenek hâlini almış; Mustafa Râkım Efendi Mektebi'ne mensûb olanlardaysa ancak zarûret hâlinde nâdiren kullanılmıştır.
Görülüyor ki, celî dîvânî dışında kalan diğer celî nevileri, esas kalıb bir hattat tarafından yazılmış olmakla beraber, ortaya çıkarılışı birçok san'atkâra da hüner gösterme imkânı bahşeden feyizli bir san'at dalıdır.
Prof. Uğur Derman
RESİM ALTLARI
Resim: 1 – Celî sülüs istifinin Halim Özyazıcı hattıyla aynı levhanın harekeli ve harekesiz olarak beyzî sâhaya dağıtılması (1346/1927).
Resim: 2 – Sâmi Efendi'den harflerin birbiriyle uzvî bağlarını gösteren celî sülüs istifli satırlar (1319/1902).
Resim: 3 – Celî sülüsde tetâbuk keyfiyetini gösteren, Şefik Bey'in bir istifi (1275/1859).
Resim: 4 – Kasım Paşa Câmii kubbesindeki Kādıasker Mustafa İzzet Efendi'ye âid celî sülüs istif.
Resim: 5 – Kahverengi kâğıda zırnık mürekkebiyle yazılıp is mürekkebiyle tashîh edilmiş Çırçırlı Ali Efendi'nin celî sülüs istifi: "Rabbi yessir..."
Resim: 6 – Aynı ibârenin Halim Özyazıcı tarafından farklı olarak tertiblenmiş iki sülüs istifi: "Türkiye Cumhuriyeti"
Resim: 7 – Farklı kalemlerle Mustafa Râkım'ın bir celî sülüs – sülüs istif uygulaması (1213/1798).
Resim: 8 – Sâmi Efendi'nin istifli celî ta'lîkle zerendûd bir levhası (1283/1866).
Resim: 9 – Satrançlı kûfî (ma'kılî, bennâî) hattıyla Besmele'nin istiflenmesi.
Resim: 10 – Harflerin kesişirken birbirini yarıp geçmesine örnek olarak Şevkı Efendi'den bir celî sülüs uygulaması (1284/1867).