İctimâî hayatımıza dergâh terbiyesinin hükümran olduğu geçmiş yüzyıllarda, hat san'atı mahsulleri de bu anlayışı nazarlardan gönüle aktaran bir vazîfeyi üstlenmiştir. Bir tarîkat mensubunun gözü önünde duran ism-i pîr levhası "Mürşid önünde mürîd, gassâl (ölü yıkayan) önünde meyyit (ölü) gibidir" telakkîsine bağlı olanlar için, herhalde mânevî râbıtayı sağlamakda rehberlik edecektir.
Osmanlı tarihinde hattı san'at ve meslek olarak kabullenmiş kimselerin çoğunun bir tarîkate intisâbları vardır. Tuhfe-i Hattâtîn, Devhatü'l-Küttâb gibi, hattatları konu alan kaynak eserler üzerinde kısmen yaptığımız bir tarama, onların tercîh ettikleri tarîkatler hakkında bizi fikir sâhibi kılmaktadır. Bunları harf sırasına göre yazarsak: Bayrâmî * Bektâşî * Eşrefî * Eşrefî-i Kādirî * Gülşenî * Halvetî * Halvetî-i Şemsiyye * İdrisî * Kādirî * Mevlevî * Nakş-bendî * Raûfî * Rifâî * Sa'dî * Sa'diyye-i Şeybiyye * Sühreverdî * Sünbülî * Şa'bânî * Uşşākî * Zeynî ... isimleriyle karşılaşırız.
Dergâhlardaki pîr isimlerini hâvî levhalardan zamanımıza kadar gelebilenler, celî sülüs ve celî ta'lîk nevilerindedir. Her iki hat çeşidiyle de yazılmış levhalar, celî yazının tekâmüle erdiği XIX. yy. başlarından bu yana kalan örneklerdir. İstifler, umumî kāide olarak alttan üste doğru tertiplenir ve buna göre okunurlar. Tarîkatin tâcı biçiminde istif tertîbine de hattatlarca ehemmiyet verilmiştir. Ayrıca tuğra şeklinde pîr isimleri de yazılacaktır. Uzaktan okunabilecek kadar iri yazılarda mükemmeliyet, celî sülüs için Mustafa Râkım (1758-1826), celî ta'lîk için Yesârîzâde Mustafa İzzet (1770?-1849) efendilerle başlayıp devam eder.
Levhaların bir kısmı açık renkli zemîne is mürekkebiyle yazılmakla beraber, daha gösterişli olanları zer-endûd (sürme altın) veya yapıştırma altınla koyu renkli zemîn üstüne hazırlanmıştır. Bunların tezyînatında da -devir iktizâsı- Batı üslûbu hâkimdir. Verdiğimiz örneklerin bir kısmı da siyah kâğıda sarı zırnık mürekkebiyle yazılıp -yeni nüshalar çıkartabilmek için- harflerin kıyıları iğnelenmiş olan kalıp yazılardır. İs mürekkebi dışındaki yazılma usûlleri eserlerin îzahında belirtilmiştir.
Daha da genişletilebilecek olan bu çalışmamızda harf sırasıyla yer alan ve dâimâ "Yâ" hitâbıyla başlayan "pîr" yâhut "evliyâ" isimleriyle, yaşadıkları tarihler mîlâdî hesapla şöyledir:
Hz. Abdülkādir Geylânî (1077-1165)
Hz. Ahmed Bedevî (1200-1276)
Hz. Ahmed Rifâî (1118-1182)
Hz. Azîz Mahmud Hüdâyî (1541-1628)
Hz. Hacı Bektâş Velî (ö.1271?)
Hz. Hasan Sezâî-i Gülşenî (1669-1738)
Hz. İbrahim Kuşadalı (1774-1846)
Hz. İsmail Rûmî (ö.1631)
Hz. M. Fenâyî Cennetî (ö.1664)
Hz. M. Muhyiddîn Üftâde (1477-1580)
Hz. M. Bahâüddîn Nakş-bend (1318-1389)
Hz. Merkez Mûsa Muslıhüddîn (1460?-1552)
Hz. Mevlânâ M. Celâlüddîn Rûmî (1207-1273)
Hz. Niyâzî-i Mısrî (ö.1693)
Hz. Sa'd bin Ebî Vakkas (600?-678?)
Hz. Sa'deddînü'l- Cibâvî (XIII.-XIV.y.y.)
Hz. Sehl bin Abdullahi't-Tüsterî (815-896)
Hz. Üveysi'l-Karanî (ö.657)
Hz. Yûnus Emre (XIII.-XIV.y.y.)
Hz. Yûsuf Sünbül Sinan (ö.1529)
Bunların dışında muhtelif evliyâ isimleri de levha şeklinde yer alır.
Vereceğimiz örnekler içinde "pîr" isimlerinden başka o zât-ı akdes veya tarîkı hakkında söylenilmiş, yâhud bizzat "pîr" tarafından kaleme alınmış şiir veya manzûmeler de vardır. Bundan başka İsmail Zühdi'nin enfes sülüs hattıyla eski bir tarîkat silsilesi eklenecektir. Tarîkat silsilesinde makāmı bulunan bir "pîr" olmamakla beraber, sâir sebeplerle ismi levha hâline getirilen iki şahsiyet de örnekler arasında olacaktır. Aynı "pîr" için verilen birden fazla şekli farklı levha örneğinde -şayet biliniyorsa- hattatların yazdığı tarihe göre bir sıralamaya gidilmiştir.
1925 yılına kadar faaliyetini sürdüren dergâhlarda, bu makālenin sınırlı örneklerini oluşturan "pîr" levhalarından pek çoğu mevcuddu. Dergâhların kapatılmasıyla, bunların bir kısmı vakıf teberrükât ambarlarına taşınmakla beraber, diğer eşyânın yanısıra yok olanları da haylı yekûn tutmaktadır. Örneklerde görüleceği üzere Cumhuriyet yıllarında da yazılan pîr isimleri az değildir. Bunu, dergâhların kapanışından sonra evlere çekilen "intisab" anlayışının bir tezâhürü olarak kabul etmek gerekir, kanaatindeyiz.
Makalede yer alan siyah-beyaz örneklerin çoğu ebrû ve cild üstâdı Mustafa Düzgünman (1920-1990) tarafından 1940-1960 arası çekilen film camlarından alınmıştır, kendisini rahmetle anarız.
Resimaltı îzahlarında sırayla şunlar yer almaktadır:
Hat nev'i (celî sülüs, celî ta'lîk ....) ve eser biçimi (kıt'a, levha....).
Biliniyorsa yazıldığı tarih: (Hicrî/Milâdî).
Okunuşu: (Türkçe olanların mânâsı gerektiğinde verilmiştir).
Hattatı: (İsmi ve yaşadığı devir, husûsiyeti olan imza şekilleri).
Eserle ilgili notlar: Burada kısaca îzahat verilmiştir.
(Biliniyorsa, hâlen bulunduğu koleksiyon).
Hattatlar, tarîkat pîrleri için yazdıkları levhalara XIX. yüzyıldan başlayarak çoğu zaman manzum bir mısra şeklinde imzâ atmışlardır: "Hâk-pây-ī evliyâ Mehmed Şefîk-ī pür-hatâ", "Sâye-ī Pîr'de alsın nâmı * Eser-ī kilk-i Mehemmed Sâmi", "Feyz alır dergeh-i Mevlânâ'de * Eser-ī kilk-i Yesârîzâde" gibi... Bununla beraber "Ketebehû" (Bunu yazdı) fiiliyle başlayan klâsik imzâ cümlelerine de rastlanır. Pîr isimleriyle kāfiyeli olan duâ cümleleri de levhaya çoğu zaman eklenmiştir.
Anadolu hâricinde yetişen pîr isimlerinde geçen Muhammed lafzı metinde aynen yazılmakla beraber, Anadolu evliyâsı için Türkçe'deki Mehemmed söylenişi tercîh edilmiştir. Manzum hattat imzalarında ise arûzun iktizâsına göre Mehmed veya Mehemmed kullanılmıştır.
Resimaltı îzahlarında geçen kısaltmalar ve mânâları:
Hz. = Hazret-i .... (hürmet ifâdesi olarak kullanılmaktadır)
K.A.S. = Kaddesallahü Sırrehû (Allah sırrını takdîs etsin)
K.A.S.Â. = Kaddesallahü Sırrehu'l-Âlî (Allah onun yüce sırrını takdîs etsin).
K.A.T.B.S.A. = Kaddesallahü Teâlâ Bisırrehu'l-Azîz (Yüce Allah onun yüksek sırrını takdîs etsin)
K.S.= Kuddüse Sırrehû (Sırrı takdîs olunsun)
K.S.A.= Kuddüse Sırrehü'l-Azîz (Yüce sırrı takdîs olunsun)
K.S.Â.= Kuddüse Sırrehu'l-Âlî (Yüce sırrı takdîs olunsun)
K.S.M.= Kuddüse Sırrehü'l-Muîn (Yardım edici sırrı takdîs olunsun)
K.S.S.= Kuddüse Sırrehü's-Sâmi (Yüksek sırrı takdîs olunsun)
R.A.= Radıyallahü Anh (Allah ondan râzı olsun)
R.T.A.= Radıyallahü Teâlâ Anh (Yüce Allah ondan râzı olsun)
Resim 1
Celî sülüs levha (1287/1870)
Okunuşu: "Yâ Hz. Şeyh Sultân Seyyid Abdülkādiri'l-Geylânî, K.S."
Hattatı: Hâk-pây-ī evliyâ Mehmed Şefîk-ī pür-hatā (Şefik Bey,1815-1880)
Eserle ilgili notlar: Usta hattat Şefik Bey'in, şânına yaraşır bir istifle Hz. Geylâni'yi bu levhada ebedîleştirdiğine şâhid oluyoruz. Sağda üstüste getirdiği uzantılı harfler, soldaki olağanüstü tertibde "Sultan" kelimesi bu görünüşün câzibesini artırmıştır (Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonu).
Resim 2
Celî sülüs levha (1292/1875)
Okunuşu:
Kuddûs-i Subhânî, Mahbûb-ı Rabbânî
Sultan Abdülkādiri'l-Geylânî
Hattatı: Hâk-pây-ī evliyâ Mehmed Şefîk-ī pür-hatā (Şefik Bey,1815-1880)
Eserle ilgili notlar: Şefik Bey'in satır nizâmındaki kalem hâkimiyetini gösteren bir levhasıdır.
Resim 3
Celî ta'lîk Levha (1285 / 1869)
Okunuşu: "Yâ Hazret-i Sultân es-Seyyid Abdülkādir Geylânî K.S."
Hattatı: Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi
Eserle ilgili notlar: Yesârîzâde'nin hangi tarihde yazdığı belirlenemeyen bu levhası celî ta'lîkde fazla uygulanmayan istif keyfiyetine çok başarılı bir örnekdir. Kendisinin 1265/1849 yılındaki vefatından 20 yıl sonra bu kalıbı eline geçiren bir usta müzehhib, herhalde Kādirî tarîkati mensûbu bir zâtın isteği üzerine, zer-endûd olarak işlediği yazının etrâfını boş bırakmayı tercih etmiş, altın cedvellerle yetinmişdir.
Resim 4
Celî ta'lîk Levha (1302 / 1885)
Okunuşu: "Yâ Hazret-i Pîr Seyyid Abdülkādir Geylânî K.S.A"
Hattatı: Sâmi Efendi
Eserle ilgili notlar: Sâmi Efendi'nin satır ortasına keşîdeli harf getirerek sağladığı hat muvâzenesi levhanın güzelliğini arttırıyor. Pîr isimlerinin altına bâzı hattatlar manzum olarak imzâ koyarlar. Sâmi Efendi de burada "Sâye-i Pîr'de alsın nâmı / Eser-i kilk-i Mehemmed Sâmi" imzâsını manzum olarak atmışdır. Levhanın zer-endûd olarak yapılışı -târihi îtibâriyle- herhalde Hüseyin Hüsni Efendi'ye âid olmalıdır.
Resim 5
Celî sülüs Levha (1327 / 1909)
Okunuşu:
Dâirevî kısım: "Kutb-i aktâb-ı zamân Seyyid-i sâlâr-ı ümem / Şeh-i şâhân-ı cihân Hazret-i Gavsü'l-a'zam / Şeref-i rütbesi, gör, olma vâlâ güherin / Kademeyninde olup cümle velî ger hamden"
Orta kısım: "Yâ Hazret-i Şeyh Seyyid Abdülkādir Geylânî K.S.Â"
Hattatı: Hacı Nazif Bey (1262/1846 - 1331/1913)
Eserle ilgili notlar: Devrinin en büyük hattatlarından olan Hacı Nazif Bey, mânâ âleminin sultanlarından Hz. Abdülkādir Geylânî'yi tuğrasıyla yerleştirdikden sonra etrâfını yukarıda verdiğimiz dört mısrâlık bir manzumeyle çevreliyor.
Resim 6
Celî sülüs levha (1319/1901)
Okunuşu: " Yâ Hz. Pîr Sultan Şeyh Seyyid Abdülkādir Geylânî K.A.S.Â."
Hattatı: Cemil (Eyyûbî, ö.1917)
Eserle ilgili notlar: Gevşek olarak tertiplenmiş bulunan bu istifin ortasında, üstüste getirilen iki keşîdeli harf dengeli bir biçimle yerleştirilmiştir. Hattat Cemil, Şefik Bey'in talebesindendir.
Resim 7
Celî ta'lîk levha (1372/1952)
Okunuşu: "Yâ Hz. Pîr Seyyid Abdülkādir Geylânî"
Hattatı: Necmeddin Okyay (1883-1976)
Eserle ilgili notlar: Satır hâlindeki Hz. Geylânî ismi -keşîde ortaya getirildiği için- muvâzeneli bir levha görünümü kazanmıştır.
(Yazının devamı gelecek hafta…)
Prof. Uğur Derman