Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın akıbeti konusunda hala şüpheler olsa da öldüğü / öldürüldüğü ihtimali gün geçtikçe artıyor. Suud Konsolosluğuna girip bir daha çıkmaması da Suudlu yetkilileri olağan şüpheliler konumuna taşıyor. Varlığından haberdar olduğumuz ve fakat içeriğini bilmediğimiz ses kayıtları da en önemli kanıt olarak duruyor. Türk ve Suudi yetkililerin konsolosluk binası ile konut aramaları formel süreçlerden ibaret.
Bu tablo artık olayın istihbari boyutunun kapandığını gösteriyor. Erdoğan-Selman arasında gerçekleşen telefon görüşmesi, Trump-Selman-Muhammed Bin Selman (MBS) görüşmesi ve Pompeo'nun sırasıyla Suudi Arabistan, Türkiye ziyareti meselenin büyük oranda uluslararası siyaset düzlemine geçtiğinin işareti. Artık mesele bu andan itibaren büyük ölçüde Türkiye-Suud-ABD arasında bir tartışma/müzakere konusu olacak.
Bu ülkelerin pozisyonları da netleşiyor.
Türkiye 2 Ekim'den beri meseleyle en üst düzeyde ilgilendi. Teknik olarak Suud toprağı sayılan bir yerde gerçekleşse de olayın Türkiye'de gerçekleşmesi bunu gerektirmekteydi. Gerekli istihbari çalışmaları yaparak krizin kendi kucağına bırakılmasının önüne geçti. İletişim stratejilerini de etkili bir düzeyde kullandı. Meselenin mahremiyetine halel getirmeden ve fakat maliyet üretecek operasyonlara karşı medyayı iyi kullandı. Daha önemlisi topraklarında siyasi operasyon yürütülmesine razı bir profil çizmedi. Ve fakat krizi kendisi yaşıyormuş gibi bir görüntü de vermedi. Bir kriz yönetimi olarak oldukça başarılı bir sürece imza attı.
Ve bütün bunları yaparken hem uluslararası hukuk hem de diplomatik teamülleri elden bırakmadı. Meselenin kriminal boyutunu incelerken siyasi bağlamını gözden kaçırmadı. Kısacası krizi sahiplerinin kucağına bıraktı.
ABD Dışişleri Bakanı Türkiye'ye gelme ihtiyacı hissettiyse sebebi tam olarak budur.
Şimdi dikkat edilmesi gereken en önemli şey Pompeo'nun ziyaretinin yol açacağı muhtemel sonuçlar. Bu ziyaretin yürütülen başarılı sürece halel düşürmesinin önüne geçilmeli. Yani şimdiye kadar izlenen stratejinin Pompeo ziyareti ile değiştiğine dair bir algının oluşmaması gerekiyor.
Cemal Kaşıkçı henüz ABD'de iken kendisine karşı yürütülecek bu veya benzeri bir operasyondan haberdar olması ABD'yi alenen suç ortağı yapıyor. Uluslararası medyaya düşen haberlere göre olaydan haberdar olduklarında Suudluları bu veya benzeri bir operasyon yapmaktan alıkoymak üzere değil, ABD'de yapılmaması için telkinlerde bulunmuşlar. Olay gerçekleştikten sonra da hem bu gerçeğin üzerini örtmek hem de Suud'a karşı kullanma odaklı bir strateji izliyor. Bu Trump'ın tipik ikircikli tavrının bir yansıması: Yaptırım uygulama tehdidinde bulunurken olayın üzerini örtecek çeşitli hamlelerde de bulunuyor.
Krizin faturasını ise tabi ki Suudi Arabistan ödeyecek. Her şeyden önce Trump yönetiminin eline bir koz daha vermiş oldu. Trump'ın yaptırım uygulamasına karşın kendilerinin de benzer yöntemleri devreye sokacaklarına dair haberler dolaşıma girdi ve fakat birkaç saat içinde bu ifadeler düzeltildi. Pompeo'nun ziyaretinin ilk dakikalarında –kameralar kayıtta iken- Prens MBS'nin kullandığı ifadeler de dikkat çekiciydi: İki ülkenin stratejik boyutunun büyük testlerden geçtiğini her iki ülkenin de bu ilişkinin öneminin farkında olduğunu vurguladı. ABD nezdinde maliyeti düşürmeye çalışırken aslında bu meselede de ABD'nin merkezi rolünü üstü kapalı bir şekilde kabullendiğini gösterdi. ABD de bunu sonuna kadar kullanacak. Pompeo'nun ziyaretlerinin amacı da bu bağlamda okunmalı.
ABD ile birlikte meselenin üstünü kapatma gayreti de bunu açıkça gösterdi. "Cinayeti" kabullenmeye hazır olduğuna dair yayılan haberler ile Trump'ın olaydan Suud yönetiminin değil, "serseri görevlilerin" sorumlu olduğunu söylemesi birbirini tamamlar nitelikte. Bu "serseri görevliler" de büyük ihtimalle üst düzey birkaç istihbarat görevlisi ile Türkiye'ye gelen ekibin bir kısmı olacak.
Krizin üstü bu kadar kolay örtülecek mi göreceğiz. Bununla birlikte Suud yönetiminin çatırdamasını beklememek gerekir. Çatırdayacak olsa Mısır'da ya da Körfez'de olan bitenden, Yemen'in bataklığa dönmesinden dolayı çatırdardı. Ancak MBS'nin milyarlarca dolarlık harcama yaparak çizdiği imaj temelden sarsıldı. Para ile satın alınan güvenliğin de oluşturulan algının da kırılganlığını bir kez daha gördüler. Ders alınır mı, onu da sanmam. Petrol parası ile oluşan bağımlılık artarak devam edecek.