Görünen o ki; bu yıl, buruk bir Ramazan ayını ve bayramını idrak edeceğiz. Hayatımızın diğer alanlarında ve konularında olduğu gibi, bu konuda da "olağanüstü hal" şartlarına uyum sağlama yoluna gideceğiz.
İnsanlar, eskisi gibi davetten davete koşturup; toplu iftar programlarına katılamayacaklar. Dostlar yahut akrabalar arasında, "iftarlar doldu ama sahurlarda boşluk var" muhabbeti yapılamayacak; hanımefendiler çok gezen beyefendilerine, "bir akşam da bize buyursaydın" diye takılamayacaklar.
Ancak, bu gelen; her şeye rağmen, azami derecede istifade edilmesi gereken bir "rahmet ve bereket ayı". Gönül dünyamızın gökyüzünde parlayan ve karanlık gecemizi nuruyla aydınlatan "ayların sultanı" yahut "on iki ayın dolunayı".
Virüs salgını hangi safha ve süreçte olursa olsun; yeni bir "huzur ve güven iklimi" içine girmiş oluyoruz. Yakın gelecekte oluşacağı ve gelişeceği söylenen "yeni dünya düzeni" günlerine; daha arınmış, durulmuş, donanmış olarak ulaşmayı ümit ve temenni ediyoruz.
AKLANMAK, PİŞMEK, BİLENMEK
Bilindiği gibi, tüm ibadetlerin; iç içe geçmiş kaplar yahut peş peşe açılan kapılar misali bir "lafzı", bir "manası", bir de "maksadı" var. Allah'ın âbit (ibadet eden) kulları; cevizin içini yiyebilmek için önce yeşil kabuğunu soydukları ve sonra tahta kabuğunu kırdıkları gibi, ibadetlerin de lafzını geçip manasına, manasını aşıp maksadına ulaşmaya çalışıyorlar.
Bu açıdan baktığımızda; "Ramazan" kelimesinin üç ayrı köke dayandığını yahut oralardan ilham alınarak tercih edilip kullanıldığını görüyoruz. Ayrıca ve ilaveten; birbirini tamamlayan ve takviye eden üç ayrı mananın, birleşip bütünleşmesinden meydana geldiğini biliyoruz.
Birincisi; yaz sonu yahut güz öncesi yağıp yeryüzünü yıkayan, temizleyen ve "yağmur" anlamına gelen "ramda" kelimesi. Yağmurun yeryüzünü kirlerinden temizlemesi gibi, Ramazan'ın da müminleri günahlarından temizlemesi.
İkincisi; taşları ve toprakları ısıtıp, insanların ayaklarını yakacak kadar kızdıran "güneş" anlamındaki "ramad" kökünden çıkması. Kızgın güneşin ayakları yakması gibi, Ramazan'ın da müminlerin günahlarını yakması.
Üçüncüsü; bıçakların yahut kılıçların ağızlarını, okların uçlarına takılan demirleri sivriltip keskinleştiren ve "bileyi taşı" anlamına gelen "ramd" sözcüğünden alınmış olması. Bileyi taşının silahları yahut bıçakları bilemesi gibi, Ramazan'ın da müminlerin imanlarını bilediğinin vurgulanması.
Sonuç olarak, anlaşılan o ki; "Ramazan" ayı ve orucu ile bu vesileyle icra edilen diğer ibadetler bizim için "aklanmak, pişmek, bilenmek" anlamına geliyor. Onun içindir ki; özgün dualardan bir dua olarak "Ömrünüz Ramazan, ölümünüz Bayram olsun" deniyor.
MANİLERLE MAKSUDA YÖNELMEK
Bizim, Ramazan aylarında tazelenen güzel bir geleneğimiz vardı. Mahalle bekçileri yahut Ramazan davulcuları; müminleri uyandırıp sahura kaldırmak için, adına "Ramazanname" denilen maniler söylüyorlardı.
Şüphesiz, doğaçlama üretilen bu manzumeler; muhteva olarak zamanın ruhuna uygun şeyler oluyordu. Semtler, mabetler, çarşılar, pazarlar, yerel ve genel konular, bir de kişiye özel mesajlar yahut nükteler yer alıyordu.
Önceleri, sözlü edebiyat ürünleri olarak nitelendirildi. Sonraları ise, muhtelif kitaplarda ve diğer kaynaklarda toplanıp, yazılı hale de getirildi.
İnşallah, giderek unutulmaya ve yok olmaya doğru giden bu gelenek; yeniden ihya edilir. Geniş alanlardan çekilip dar mekânlara girdiğimiz, aile efradımızla birlikte yuvalarımızı yurt edindiğimiz şu günlerde; sahurlarımıza ayrı bir zevk ve neşe getirilir.
Biz, kendi adımıza; koronavirüs günlerinin sahurlarında, bekçiler yahut davulcular hangi manileri söyleyebilirler diye imâl-ı fikreyledik. Biraz da "muhabbet olsun" diye, ürettiğimiz mısraları sizlerle paylaşmak istedik.
Kör dünyada gezer idik; / Yeri, göğü ezer idik. / Her elde bir kazma, kürek; / Kabir, kuyu kazar idik.
Hayat bizim sanıyorduk; / Hilesine kanıyorduk. / Kar dönüştü kor ateşe; / İçin için yanıyorduk.
Ekin, nesil ifsat oldu; / Fıtrat çöktü, fesat oldu. / Terk-i diyar etti gerçek; / Yalan, dolan pusat oldu.
Çin elinden çitil çıktı; / Diyar diyar bela aktı. / Azrail'in ayak sesi; / Aslanı inine tıktı.
Süper güçler, sıfırlandı; / Cümle kullar, kahırlandı. / Bir zerrenin ziyasından; / Âlem kızıla boyandı.
Ramazan'ın öncesinde; / Kutlu kandil gecesinde; / İtikâfa giriverdik; / Sinsi kovit gölgesinde.
Yuvamızı yurt edindik; / Koronayı dert edindik. / Bulaşmasın diye virüs; / Peçe taktık, maske giydik.
Şimdi rahmet ayındayız; / İftar, sahur toyundayız. / Tövbe, dua zamanıdır; / Hüsn-ü kabul köyündeyiz.
Gelsin gayri seherimiz; / Çiçek açsın baharımız. / Huzur, güven ikliminde; / Sükûn bulsun ruhlarımız.
Ramazan'ın rahmeti var; / Oruçlunun zahmeti var. / Duaların arkasından; / Sabah olur, güneş doğar.
Yağmuruyla pak olalım; / Güneşiyle kavrulalım. / İmanımız bileylensin; / Rahmeti daim kılalım.
Oruç bitsin, bayram olsun; / Âlem bize hayran olsun. / Açılsın hâcet kapısı; / Cümle kullar felah bulsun.
Ha bu bize ders olacak; / Salgın kula kurs olacak. / Yeni dünya düzenleri; / Eskisine ters olacak.
Zekeriya Erdim