Âlemlerin ve içindekilerin rabbi olan Allah (CC), insanlık tarihi boyunca, "kelam" sıfatı ile kullarına hitap edip; dünya hayatının ana ilkelerini ve temel değerlerini beyan eden, belirleyen "sözler" göndermiş. Güzelce tebliğ ve temsil edilerek, uygulamaya geçirilmelerini sağlamak için; kavimlerinin seçkin simalarından olan peygamberler görevlendirmiş.
Dolayısıyla; her birinin, içinde bulunduğu topluma söyleyecek sözü vardı. Onlar; tahrif edilmiş değerleri yeniden ihya ve inşa etmek için konuşmuşlar, çalışmışlar, önder olmuşlardı.
Hz. Muhammet (SAV) son elçi, Kur'an-ı Kerim "son ilahi söz" idi. İlim, iman, amel, tavır ve ahlak unsurlarından oluşan "tevhit" dininin; artık tekâmül ettiği, tamamlandığı bildirildi.
Asırlardır; "itikadı sabit, içtihadı hareketli" bir hayat yaşıyoruz. Dünyanın dört bir yanına; "kelime-i tevhit" lügatinden, gittiği yeri kandiller gibi aydınlatan ve düştüğü yeri bire yedi yüz veren tohumlar gibi yeşerten sözler taşıyoruz.
Onun için; bizim medeniyetimiz, "söz medeniyeti" olarak tanımlanmıştır. Zümer suresi ayet 18'de, müminlerin özelliklerinden bahsedilirken; "sözü dinleyip, en güzeline uydukları" vurgulanmıştır.
Hadis rivayetleri arasında; "Ya hayır söyle, ya sus" uyarısı vardır. "Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır" şeklinde kalıplaşan kelam-ı kibar ise; sözün, kavli ve fiili dua denkleminde olduğu gibi, söylem ile birlikte eylemi de ihtiva ettiğini anlatır.
Bu anlayış ve yaşayış; insan ve toplum hayatımızın, ana eksenini oluşturmuş. Atasözlerinde, vecizelerde, şiirlerde, makalelerde, romanlarda, hikâyelerde vücut bulmuş.
Hakka ve hakikate olan itibarımızı ifade etmek için; "doğru söze can kurban" diyoruz. Sözünde durmaya, sözünün eri olmaya, sözümüze sahip çıkmaya özen gösteriyoruz.
Yunus Emre, sözün tesir gücüne dikkati çekerek ve üslubuna vurgu yaparak ; "Söz ola, kese savaşı; söz ola, kestire başı; söz ola, ağulu aşı; bal ile yağ ede bir söz" demiş. Mevlana, manaya ve muhtevaya işaret ederek; "Sesimizi değil, sözümüzü yükseltmemiz gerektiğini; çünkü, çiçekleri yeşertenin gök gürültüleri değil, yağmur taneleri olduğunu" söylemiş.
Ancak, bütün bunlara rağmen; söz medeniyetinin mensupları olarak, çok önemli bir sorunumuz var. Bugün, bu damarı devam ettirmek isteyenler; yol ve yöntem bulmakta, ismi ile müsemma olmakta zorlanıyorlar.
Çünkü; "sözlerin en doğrusu, en güzeli" olan Kur'an ile irtibatımız zayıflamış. Tevhit tohumunun ekildiği bağları, bahçeleri, tarlaları, ovaları; ayrık otları işgal etmiş, deve dikenleri kaplamış.
İnsanlık âlemi; beşeri düzenlerin ateş çemberinde, kıvrım kıvrım kıvranıyor. Allah'ın aciz ve günahkâr kulları; tutununca güven verecek dal, yürüyünce huzura götürecek yol arıyor.
Gel gör ki; biz onu hakkıyla temsil ve tebliğ edemiyoruz. Efradını cami, ağyarını mani bir şekilde ve bir yerlerde yaşanmakta olan canlı örneklerini göstererek; "işte yol, işte yöntem" diyemiyoruz.
Birileri, dünyayı yap-boz tahtasına dönüştürdüler. Yeryüzü nimetlerini; kimilerini açlıktan, kimilerini tokluktan öldürecek şekilde bölüştürdüler.
Milyarlarca mazlum ve mağdur; şeytani tezgâhların ve tuzakların içinde kaybettiği aklını, ruhunu, bedenini arıyor. Fakat, onlara kan kusturanlar ile çanak tutanlar; hep aynı hain mihraklar oluyor.
Geçtiğimiz günlerde, Mavera Vakfı tarafından organize edilen 5. deneme yarışmasının ödül töreni vardı. Dereceye giren 13 genç; anlamlı ve değerli sözlerin dile getirildiği özel bir programda, ödüllerini aldı.
Artık geleneksel hale gelen yarışmanın birincisinin konusu, "Kudüs"; ikincisinin konusu, Aliya İzzetbegoviç anısına "Küresel Barış ve Adalet"; üçüncüsünün konusu, Nurettin Topçu anısına "Fıtratın Çağırısı: İnsan Aslına Dön"; dördüncüsünün konusu, Akif Emre anısına "İyilik Bende Başlar" şeklinde idi. Beşincisi için; Malcom X anısına, "Dünya Yeniden Kurgulanırken, Sözümüz Var" konusu tercih edilmişti.
Mütevelli Heyeti Başkanı Mehmet Koca, bu yarışmanın anlamı ve amacı ile ilgili konuşmasında; "söz medeniyetinin müşkülatı" meselesini, veciz bir şekilde özetledi. En sonunda, mealen; "dünya yeniden kurgulanırken, huzur ve güven arayışı içinde bulunan insanlık âlemine, bizim de söyleyecek sözümüz olmalı" dedi.
Öyle bir söz ki; kişisel, kurumsal, toplumsal, evrensel dertlere deva olsun. Tüm sorular cevaplarını, cümle sorunlar çözümlerini bulsun.
Düştüğümüz yerden kalkıp, yeniden yürüyüşe geçelim. Sesini yükseltip gürültü kirliliği oluşturanlara karşılık; bir kez daha, sözümüzü yükseltelim.
Aksi takdirde, genç yaşta şehit edilen Malcom X'in Amerika'nın geleceği hakkındaki öngörüsü gibi; ülkemizin ve toplumumuzun, dünyamızın ve insanlı âleminin geleceği için "rüya" değil, "kâbus" görürüz. Geçmiş asırları ve nesilleri olduğu gibi; gelecek asırları ve nesilleri de körü körüne "kurban" veririz.
Zekeriya Erdim