Eskiden beri, insanlar; varlıklarını devam ettirebilmek, karşılaştıkları sorunlara çözüm üretebilmek ve hayat kalitelerini artırabilmek için "eğitim, rehberlik, danışmanlık" hizmeti alma ihtiyacı hissediyorlar. İşte bu yüzden; inandıkları, güvendikleri, ilmine ve irfanına itibar ettikleri eğitimcilerin, uzmanların, rehberlerin, önderlerin, rol model kimselerin peşlerinden gidiyorlar.
Aslında, tevhidi dinlerin tamamı; hayatın bütününü kuşatan, insanlara yol ve yön gösteren bütüncül öğretilerdir. Peygamberler ise; o dinlerin en iyi tebliğcileri ve temsilcileri olarak, ümmetlerine eğitim, rehberlik, danışmanlık hizmeti veren kimselerdir.
Modern zamanlarda, özellikle Batı kültür ve medeniyetinin dünyayı hâkimiyeti altına aldığı çağlarda; din, hayatın dışına itildi. İnsanlar ve toplumlar; Allahsız ve hatta Allah'a karşı hükümran olma hırsına kapılan sahte ilahların ve ideolojilerin kucağına atıldı.
Bu sapmanın ya da fıtrat çerçevesinin dışına çıkmanın oluşturduğu "manevi boşluk"; başka hiçbir şeyle doldurulamadı. Silah ve sermaye gücünü elinde bulunduranların emrine giren "çağdaş bilimler"; insanların ve toplumların sosyal ve psikolojik sorunlarına çözüm bulamadı.
Özellikle savaşlar, doğal afetler, hastalıklar, sakatlıklar, ölümler, iflaslar, itibar kayıpları gibi sebeplerle moral ve motivasyon yıkımı yaşayan, psikolojik travmalar geçirerek ruhen dibe vuran kimselerin; hayat dengeleri ve düzenleri bozuldu. Krizler, anarşiler, bunalımlar arttı; sayısal verilere ve istatistiklere daha fazla akıl ve ruh hastalıkları ile şiddet ve intihar vakaları yazıldı.
Son yıllarda, yeniden; maneviyat ikliminden istifade etme ihtiyacı içine girildi. Eğitim, rehberlik, danışmanlık alanlarında; "ilahiyat" müktesebatı ile "sosyoloji, psikoloji" müktesebatının birleştirilmesi, bütünleştirilmesi yoluyla "manevi rehberlik" sistematiği geliştirildi.
Batı toplumlarında, İkinci Dünya Savaşı sonrası görülen "ruhi çöküntü" ve "yeni bir anlam arayışı" vesilesiyle gündeme gelmişti. Türkiye'de ise; 1950'li yıllarda konuşulup tartışılmış, fakat kurumsal engellemeler sebebiyle orada kalmıştı.
2003 Yılında, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "Aile İrşat ve Rehberlik Büroları" hizmeti ile yeniden gündeme geldi. 2008 Yılında; "camilerin hayatın merkezi haline getirilmesi, dinin camilerden hayatın ve toplumun içine doğru götürülmesi" fikri kurumum görev tanımları içinde yerini aldı.
2011 Yılından itibaren; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın çeşitli bakanlıklarla ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği protokolleri yaparak, "maneviyat eğitimi ve danışmanlığı" süreci içine girdiğini gördük. Hastanelerde, hapishanelerde, yurtlarda, bakımevlerinde; manevi değerler ekseninde, güzel hizmetler verildiğine şahit olduk.
2018 Yılının başlarında; bu konuyla ilgili bir araştırma ve analiz çalışması oldu. SETA, "Türkiye'de Modern Sorunlara Dini Bir Çözüm Olarak Manevi Danışmanlık Uygulaması" konulu raporunu yahut özel dosyasını; ilgili kişilerin, kurumların ve kamuoyunun istifadesine sundu.
Arkasından, Yüksek Öğretim Kurumu da sürece katılma ve katkıda bulunma niyeti, gayreti içine girdi. 2018-2019 Öğretim yılından itibaren; Eğitim Fakülteleri'nin Psikolojik Rehberlik ve Danışmanlık Bölümlerinde, "manevi danışmanlık" konusunu zorunlu ders haline getirdi.
Şimdilerde, bazı üniversitelerde yüksek lisans ve doktora düzeyinde akademik çalışmaların başladığını görüyoruz. İlahiyat formasyonu ile psikoloji formasyonunun sentezi yapılarak, "eğitimci ve danışman" yetiştirildiğine şahit oluyoruz.
Ayrıca, alana ve amaca hizmet için vakıflar, dernekler kuruluyor. Konuyla ilgili makaleler, kitaplar yazılıp; literatür içinde yerini alıyor.
Bütün bunlar; ilim ile hikmetin, akıl ile ruhun, Allah ile kulun yeniden barıştırılması anlamına geliyor. İnsanımız ve toplumumuz, kaybettiği değerleri geri buluyor, alıyor.
Ancak; gelinen noktanın, ulaşılan seviyenin yeterli olduğunu söyleyemeyiz. "Maneviyat ikliminin rahmetinden, bereketinden yeteri kadar istifade ettik, ediyoruz" diyemeyiz.
İnsanın bulunduğu her yerde ve har zaman; bu hizmete ihtiyaç var. Kamu kurumları, özel sektör kuruluşları, büyük ölçekli sivil toplum yapıları; bünyelerinde avukat, doktor, iş güvenliği uzmanı, medya-iletişim danışmanı gibi kadroların yanında "manevi danışman" da bulundurmalılar.
Öte yandan; ilk, orta ve yükseköğretimin tamamında "ortak ders" olmalı. Her meslek erbabı; mesleki formasyonunun yanında, "maneviyat formasyonu" da almalı.
Çünkü; iyi ve kötü günde, "zararı engellemek ve faydayı temin etmek" için gereken "manevi güç", her yaş ve seviyedeki insanın temel ihtiyaçlarından biridir. Dolayısıyla; "maneviyat eğitimi ve danışmanlığı", sadece Diyanet kadrolarının ve kurumlarının değil, tüm ülkenin ve toplumun işidir.
Zekeriya Erdim