Arama

Zekeriya Erdim
Haziran 30, 2022
Ümit ve güven iklimi

Âdem ile Havva'nın tüm oğullarının ve kızlarının yeryüzü serüveni, ana rahminde başlar. Dünya hayatının bitiş noktasında ise ahiret âlemine geçiş var.İşte bu yol ve yolculuk sırasındaki en temel ihtiyaçlardan biri "ümit ve güven" içinde olmaktır. En zor,en olumsuz,en tehlikeli şartlar altında bile hayatta ve ayakta kalmaktır.

Söz konusu iki duygu,insanlar ve toplumlar için bir ağacın kökü ve gövdesi gibidir.Kök topraktan, gövde yapraktan aldığı hayat enerjisini hücrelerde, dokularda,organlarda,organizmalarda birleştirir.

Ancak eskiden beri özellikle zor zamanlarda ortaya çıkan bir sosyal ve psikolojik hastalığa şahit oluyoruz.Bazı kişilerin ve kurumların gaflet ya da ihanet içinde topluma ümitsizlik ve güvensizlik telkininde bulunduklarını görüyoruz.

Bulaşıcı hastalıkların sinsice bünyeye sızan mikropları gibi sepetteki sağlam elmaları da çürütmeye çalışıyorlar.Yakın ve uzak çevredeki sivrisinekler, karasinekler,eşek arıları sosyal dokuda açılan yaraların etrafına doluşuyorlar.

Böylece varoluş mücadelesine ve iradesine çelme takılmış,bünye direnci zayıflatılmış oluyor.Pireyi, deve nişastayı,güve yapanlar kendi yalanlarına inanacak ve başkalarını da inandıracak hale geliyor.

Oysa bizim kültür ve medeniyet geleneğimize, genetiğimize göre "çıkmadık candan ümit kesilmez." Görünürdeki gücümüz ve imkânımız sıfırın altındaki seviyelere düşse bile cephe terkedilmez, mücadeleden vazgeçilmez.

Ümitsizliğe düşmek kendimize ve rabbimize olan güvenimizi kaybedip korku ve panik içine girmek, şeytanın işidir.Sisli,dumanlı hava sürüye kurt, çobana dert getirir.

Kaderin ve kalplerin sahibi, Kur'an-ı Kerim'de geçen pek çok ayette "Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin." Tembihinde bulunmuş.Tahta kapılar kapanınca,ümidini ve güvenini kaybetmeyenlere altın kapıların anahtarları sunulmuş.

Uhud savaşı sırasında yaşanan kısmi mağduriyet ve mağlubiyet sebebiyle müminler mahzun olmuştu. Bunun üzerine Âl-i İmrân suresinin 139. ayeti gelmiş, "Gevşemeyin,hüzünlenmeyin.Gerçekten iman etmiş kimselerseniz,üstün olan sizlersiniz." Hitabı ile yaralı gönüller teselli bulmuştu.

Meşhur hadis kitaplarında yer alan bir rivayete göre Hz. Peygamber (SAV) "Bütün insanların bozulduğunu, iyi insanın kalmadığını söyleyen birini görürseniz bilin ki asıl bozulan odur." diyor. Bilge bir zat, her neyi varsa yangında kaybettiğini söyleyen kimseye,ümidini ve güvenini korursa kaybettiklerini geri kazanabileceğini,ümitsizlik çukuruna düşerse hayat enerjisinin biteceğini ve varoluş sürecinin sona ereceğini söylüyor.

Aristoteles'e göre "Ümit, uyanık insanın rüyasıdır." Hayatın bütün alanlarında ve konularında zararı önleyici,faydayı temin edici,verimliliği artırıcı tesiri vardır.

Gençlik yıllarımızda; din,devlet,vatan,millet mücadelesi sırasında yaşadığımız hayal kırıklıkları, "Gönlüm gibi bulutsuz,gözlerim kadar aydınlık bilirdim göğü ve yerin bağlık bahçelik olduğunu sanırdım.Oysa ağlamaklı seherlerde doğuşunu bekleyip, rengine aldandığım ışıklar, yüksek apartmanların pencerelerinden dökülen cam kırıklarıymış. Seline alnımın terini ekleyip, bir kutlu akışa vadilik ettiğine inandığım kısıklar koynunda canavarlar besleyen dağ yarıklarıymış." diye feryat etmiştik. Sonra kendimize gelmiş,toparlanmış; "Rabbim! Biliyorum ya imtihan ediyor yahut cezalandırıyorsun beni. Lâkin, ne gam! Sermayesi bitse de ömrümün, bedenimin sıfırı tüketsem de maldan, mülkten yana etime yapışsa, kanıma karışsa da elem gülün dikenli yaratıldığına kızmaktansa, dikenler arasında gül bittiğine şükredip, bir umut besliyorum." Diyerek, yeniden başlama yahut kaldığımız yerden devam etme sürecine girmiştik.

Bu ilk de değildi, son da olmayacaktı. Her düşüş yeni bir kalkış anlamına gelecek tekerlek tümsekte kalmayacaktı.

Bin kez melül olsak da bu sevda yolundaydık.Ölmeye hakkımız yoktu yaşamak zorundaydık.

Bizim kuşağın "dava" yahut "sevda" serüvenini bilmeyenler engelleri aşma zorluklarla uğraşma konusunda kolay pes ediyorlar. Sahile sonradan gelenler,gemiye kalkarken binenler, fırtınalı havalarda erken terk etme eğilimi içine giriyorlar.

Ahir ömrümüzde birkaç adım geri çekilip, hayatın kıyısında konaklamayı düşünürken çizmeleri çekip yeniden yollara düşme gereği duyuyoruz. Birkaç neslin ömürlerini tüketerek elde ettikleri kazanımların, mirasyedilerin ellerinde küçük ihmaller yüzünden büyük kayıplar verecek şekilde, heder olup gitmesinden korkuyoruz.

Suya sahilden bakmayı bırakıp, dereye yahut denize girmeye, bardağın boş tarafı ile birlikte dolu tarafını da görmeye, mevcudu olabildiğince koruyarak mümkünü elde etme mücadelesine omuz vermeye, bugünün vacibini yerine getirip yarının tezgâhını kurmaya ihtiyaç var. Gönül coğrafyamızın iyilik fideleri ve fidanları, ümit ve güven yağmurları ile sulanıp çiçek açacaklar.

Sözü Milli şairimiz Mehmet Akif'in zor zamanlardaki seslenişi ile bitirelim.Meramımızı,onun bugün de güncel ve geçerli olan mısraları ile dile getirelim;

"Atiyi karanlık görerek azmi bırakmak; / Alçak bir ölüm varsa, eminim budur ancak".

"Gamı-tasayı bırak, iraden canlı ise! / Ümit kaynağı ol, olabilirsen herkese!".

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN