Sezai Karakoç’un medeniyet tasavvurunda ''Peygamber''
Sezai Karakoç, Cumhuriyet döneminde sanat ile fikir dünyasını baş başa götüren önemli isimlerinden birisiydi. Bir sanatkar ve düşünce adamı olarak da tanıdığımız Karakoç için peygamberler, yalnızca Allah'ın insanlara gönderdiği bir yol gösterici değil medeniyetin temelinde duran varlık ışıklarıydı. Peki, eserlerinde Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e kadar pek çok nebi hakkında düşüncelerine yer veren Sezai Karakoç, nasıl bir peygamber tasavvuruna sahipti? Sizler için ikinci vefat yıl dönümünde Sezai Karakoç'un eserlerindeki peygamber imgesinin izini sürdük.
Giriş Tarihi: 16.04.2022
12:28
Güncelleme Tarihi: 16.11.2023
16:59
🔹 "Kahramanın halkına gösterdiği yol, diriliş yoludur. Hazreti İsa'nın ölüleri diriltişi gibi peygamberler ve onların yolundaki kahramanlar ölü gönülleri diriltirler, ölü ruhları ayağa kaldırırlar, düşmeye yüz tutmuş halklarının başlarını yeniden yükseltirler."
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç şiirinde Batı ve modernizm eleştirisi
🔹 "Kalk ey Örtülere bürünmüş peygamber (…) Sen arıtacaksın Bu kelimelerin lavlarıyla Lanet volkanlarını Sen devşireceksin menekşelerini En yüce dağ doruklarında Gözlerin kanatların Gece secdelerinin Muştu siperlerinin İlk günlüğünü sen yayınlayacaksın Sen kuracaksın Seher çocuklarının Tek kentini Sen bildireceksin Dünya geldi geleli En önemli haberi"
Sezai Karakoç
Nedim'in teklifine Sezai Karakoç'tan alternatif: "Cuma namazına gidelim onun yerine"
🔹 "Nuh Peygamber'in, Salih, Hûd, Lût, Yunus peygamberin gönderildiği kavimler bu durumdaydı. Körleşmişlerdi, ruhları kararmıştı. Zekeriya Peygamberi, hakikat sistemini unutturmamaya, Yahya Peygamberi de diriltmeye çalıştığı için öldürdüler. Bu toplumlar ruhça tam donmuş, ölü hale gelmiş toplumlardı. Bu yüzden kendilerine hakikati söylemekten başka bir şey yapmayan ve böylece de kurtuluşlarına yardım eden yol göstericileri öldürmekle karşıladılar! İşte böylesine körleşmiş ve sağırlaşmış, gerçeklere ruhunun kulaklarını tıkamış ve kapamış toplumlara ilahî ceza gelmekte ve onlar tabiat aracılığıyla korkunç bir şekilde cezalandırılmaktadır. Belki de tabiatın aracılığı bile görünüşten ibarettir. Ses şeklinde, rüzgâr şeklinde, ateş ve deprem şeklinde, yükselen su şeklinde görünen ceza, belki de keyfiyetini bilemeyeceğimiz bir mahiyet taşıyor. Görünüşler böyle, ama gerçeklerini ancak Allah bilir."
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç'a göre şair kimdir, şiir neye denir?
🔹 "Nuh'un bir işçisiydim Günlüğümü biriktirdim tahta aralarında Bulursanız Nuh'un gemisinden bir parça bir kalas İçinde altın vardır işte bu işarettir sana Altının üstünde Nuh'un mührü Dünyanın en ilkel yazısıyla İlkel ama sade ilkel ama canlı İlkel ama güzelliğiyle çarpar insanı"
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç'un Lili şiirinin öyküsü
🔹 "Maksat, ilâhî kudretin karşısında yaratılmışların aczini en beliğ bir şekilde canlandırmaktır. Dünya kudreti bakımından bir eşi bulunmayan bir hükümranlığa ermiş bulunan Süleyman Peygamber bile, üstelik manen de insanlık mertebelerinin en yükseği olan peygamberlik mertebesine de erdiği halde, efsaneleşmiş kudretiyle Allah'ın minicik bir yaratığının burgu gibi oyduğu dayanağını yitirerek devriliyor. O bir yandan öylesine bir ihtişam içindedir ki, öldüğünü bile bilmemektedirler. İhtişam içinde yalnızlık. Bir bakıma öldüğünü bildirme aczi. Ölü, ölümü bile anlatmaktan mahrumdur.
Bu ölü isterse Süleyman Peygamber olsun. O ölmüştür ve ölüsüne bile kimse yaklaşamamaktadır. O anda bir değneğe dayalıdır. Onu da gözle bile zor görülebilecek bir kurt yavaş yavaş yemiş, içten çürütmüştür; bir anlık bir dengenin bozuluşu: koca peygamber yere yıkılmıştır. Gözle görülmesi güç kurt ve Süleyman Peygamber'in hükümranlığı ve saltanatı… Aradaki uçurum düşünülünce, ilâhî kudret ve sembolik ifadenin mutlak yücelik ve derinliği anlaşılır hemen. Süleyman Peygamber'in ölümü etrafında örülen imaj, gerçekte bu metafizik temele dayanıyor."
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç hatıralarında Necip Fazıl'ı nasıl anlattı?