Deprem bölgesinde en çok merak edilen dini sorular
6 Şubat'ta gerçekleşen 7,7 ve 7,6 şiddetindeki Kahramanmaraş depremleri sonucunda ülkemizin ciddi bir kısmı afet bölgesi haline geldi. İnsanlar bu zor durumda dini vecibeleri öğrenmek ve uygulamak için Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'na onlarca soru sordu. Bu soruların içinden en çok merak edilenleri cevaplarıyla beraber sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 22.02.2023
11:15
Güncelleme Tarihi: 23.02.2023
18:17
◾ Ölen kişinin arkasından ağlamanın ve yas tutmanın hükmü nedir?
➡ Ölen kişinin arkasından ağlamak, Allah'ın lütfettiği merhamet duygusunun bir tezahürüdür. Hz. Peygamber (s.a.s.) de oğlu İbrahim ölünce ağlamış, yine ölmek üzere olan bir torunu kendisine haber verilince, gözlerinden yaşlar gelmiştir. Sebebi sorulunca da "Bu, Allah'ın rahmetidir, onu kullarının kalplerine koymuştur. Allah, ancak merhametli olan kullarına merhamet eder" (Buhari, Cenaiz, 43; Müslim, Cenaiz, 11, 12; Ebu Davud, Cenaiz, 28) buyurmuşlardır. Ancak ölüm olayından sonra arkada kalanların bağırıp çağırarak, üstlerini başlarını yırtarak ağlamaları caiz değildir. Hz. Peygamber (s.a.s.), "Musibete uğradığında yakasını-paçasını yırtan, yüz ve yanaklarına vuran, cahiliye işlerine çağıran kimseler bizden değildir" (Ebu Davud, Cenaiz, 29); "Elleri ile yüzüne vuran, yüzünü tırmalayan, yakasını-paçasını yırtan, kendisinin helak olması ve belaya uğraması için dua eden kişiyi Allah rahmetinden uzak etsin" (İbn Mace, Cenaiz, 52) buyurmuştur.
◾ Kişi öldüğü yerden başka bir yere götürülüp defnedilebilir mi?
➡ Kişinin, öldüğü yerin kabristanına defnedilmesi müstehaptır. İstisnalar olmakla birlikte sahabe-i kiram genellikle vefat ettikleri yerlerde defnolunmuşlardır. Ancak, cesedin bozulmasından endişe edilmiyorsa cenazenin başka bir şehre veya memlekete taşınmasında ve oraya defnedilmesinde dini açıdan bir sakınca yoktur. Nitekim ashaptan Sa'd b. Ebi Vakkas ve Said b. Zeyd'in (r.a.) Medine'nin dışında bulunan Akik denilen yerde vefat ettiği ve Medine'ye defnedildiği rivayet edilmiştir (Muvatta, Cenaiz, 31; Aliyyü'l-kari, Fethu babi'l-'inaye, 1/457).
◾ Yıkanıp kefenlendikten sonra cenazenin yüzünü açıp bakmak caiz midir?
➡ Cenaze yıkanıp kefenlendikten sonra yüzünün açılarak yakınlarının ve dostlarının ona son kez bakmaları veya öpmeleri caizdir. Nitekim Hz. Peygamberin (s.a.s.) Osman b. Maz'un (r.a.) ve oğlu İbrahim vefat ettiğinde böyle yaptığı bilinmektedir (Ebu Davud, Cenaiz, 40). Aynı şekilde Hz. Peygamber vefat ettiğinde Hz. Ebu Bekir'in (r.a.) de onun yüzünden örtüyü kaldırdığı, sonra da üzerine kapanıp, iki kaşının arasını hürmetle öptüğü ve ağlamaya başladığı hadis kaynaklarında nakledilmektedir. Kadın cenazenin yüzüne mahremi olan erkeklerle, kadınların bakmaları caiz ise de mahremi olmayan erkeklerin herhangi bir zaruret bulunmadıkça bakmaları mekruh görülmüştür. Erkek cenazenin yüzüne kadınların bakmasında bir sakınca yoktur (Kasani, Bedai', 1/304-305; Şirbini, Muğni'l-muhtac, 1/531-532).
◾ Adetli kadınların cenazenin yanında bulunmaları ve kabir ziyareti yapmaları caiz midir?
➡ Adetli olsun veya olmasın kadınların cenazenin yanında durmaları, açıp yüzüne bakmaları ve kabir ziyaretinde bulunmaları caizdir (İbn Nüceym, el-Bahr, 2/283; Haskefi, ed-Dürrü'l-muhtar, 1/488).
◾ Adetli kadınlar cenaze yıkayabilirler mi?
➡ Adetli kadınlar cenaze yıkayabilirler.
◾ Adetli veya lohusa kadın camiye girebilir mi?
➡ İslam âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre, kadınların adet veya lohusalık hallerinde camiye girmeleri caiz değildir (Mevsıli, el-İhtiyar, 1/73-74; Mevvak, et-Tac, 1/552; Şirbini, Muğni'l-muhtac, 1/119). Hayız ve nifas halleri, dinimizce hükmen kirlilik sayılmakta ve ibadetlere engel kabul edilmektedir. Camiler de ibadet mekânıdır. Hz. Peygamber "Ben hayızlı ve cünüp kimsenin mescide girmesini/mescitte bulunmasını helal görmüyorum." (Ebu Davud, Taharet, 94; İbn Huzeyme, Sahih, 2/284), "Mescit, hayızlı ve cünübe helal değildir." (İbn Mace, Tahara, 126) buyurmuştur. Bazı âlimler ise ihtiyaç halinde örneğin, camideki bir eşyayı almak için, adetli kadının camiye girmesini veya camiden geçen yolun daha yakın olması gibi bir sebeple caminin içinden geçmesini caiz görmüşlerdir (İbn Kudame, el-Muğni, 1/166; Şirbini, Muğni'l-muhtac, 1/119). Hanefiler de ihtiyaç olması halinde cünüp kişinin, teyemmüm yapmak şartıyla mescitten geçebileceğini ve orada ihtiyaç oranında kalabileceğini caiz görmüşlerdir (Kasani, Bedai', 1/38). Hanbelilerden bir görüşe göre cünüp, adetli veya lohusa kimseler bu durumda iken namaz abdesti almaları şartıyla mescitte bulunabilirler (Merdavi, el-İnsaf, 1/347). Zahirilere göre ise adetli kadın camiye girebilir ve orada durabilir (İbn Hazm, el-Muhalla, 5/196). İhtiyaç halinde bu görüşlerle de amel edilebilir.
Adetli veya lohusa olan kişiler hakkındaki bu hükümler, duvar veya başka bir şeyle çevrilip mescid olarak inşa edilmiş ve içerisinde itikâfın yapılmasının sahih olduğu yerler için geçerlidir. Bu nedenle mescidlerin avlusu ve müştemilatında bulunup da duruma göre imama uyulabilen yerler mescidden farklı değerlendirilmiştir. Bu yerler Hanefi, Maliki ve Hanbelilerden gelen sahih görüşe göre bu konuda mescidin hükümlerine tabi değildir (Bkz. el-Mevsuatü'l-fıkhiyye, 5/224).