Fatma Bayram ile Elmalılı Hamdi Yazır’dan Fatiha tefsiri okumaları-1
Kur'an-ı Kerim'in ön sözü niteliğinde olan Fatiha suresinin barındırdığı derin muhtevanın daha iyi anlaşılması için yazarımız Fatma Bayram, Ramazan ayı boyunca her Perşembe 17.30'da Fikriyat Instagram canlı yayınında Elmalılı Hamdi Yazır'dan Fatiha Tefsiri Okumaları ile sizlerle olacak. Bayram, ilk derste Fatiha suresinin isimlerinden, Allah ile mahlukat arasındaki rububiyet ilişkisini hiçbir eksik bırakmadan tasvir ve ifade ettiğinden bahsetti.
Giriş Tarihi: 18.04.2021
18:22
Güncelleme Tarihi: 18.04.2021
19:13
📌Bir sonraki bölümde, insanların ürettiği sanatsal metinler ile Kur'an'daki edebi zevkin ve kudretin mukayesesi yapılacak:
Kelâm-ı ilâhînin nazm-ü fasılası ile kelâm-ı beşerin sec-i kafiyesi arasında fitrat ile san'at arasındaki büyük farkı görmemek kabil değildir .
➡ Mesela bahar ayındayız. Bir çiçek bahçesi ile buranın resmi arasında ne kadar fark varsa Kur'an ile insan kelamı arasındaki fark odur.
Malûmdur ki, hendese-i fıtrat namütenahi (yaratılışın geometrisi), hendese-i san'at mütenahidir ve bunun için eseri fıtrat canlı, eseri san'at cansızdır.
➡ Sanatın ile yaratılışın imkânlarını mukayese edildiğinde sanattaki imkânlar ne kadar da sınırlıdır.
Fıtratta herhangi bir binanın, herhangi bir zihayatın (hayat sahibinin) âza ve eczası (bütün organları) namütenahi bir tegayyür ve tenasübün hasılasıdır.
➡ Anne karnındaki insanı veya toprağa ekildiği andan itibaren bir tohumu düşünün. Her an değişim halindedir . Hem de bu değişim büyük bir uyum içerisinde devam ediyor.
Fatiha suresinden ilk ders: Hamd etmek…
Biz herhangi bir ağacın yaprakları arasında hüsn-i tecanüsü (uyumu) ifade eden tenasüp ve temasül-i kâmilini fark ederken her yaprağın diğerlerinden ancak namütenahi bir ölçü ile ölçülebilecek bir tegayür-i kâmil arz ettiğini ve bu tegayürün hiçbir lahza tevakkuf etmeyip her an nümüv ile değiştiğini de görürüz. Ve bunların şekl-ü budi hendesîlerini kesirsiz ölçmemiz hiçbir zaman mümkin olmaz .
➡ Yaprakların büyükleri ve küçükleri arasında ya da yeni çıkan ile dalından düşmek üzere olan yaprak arasında bile öyle bir uyum var ki baktığımızda gözümüzü hiç rahatsız etmez. Bu değişim ve dönüşüm hiçbir orantısızlık yoktur. Bu ölçekte yaratılıştaki sanatın eşsizliğini Kur'an-ı Kerim'de de görüyoruz.
➡ İnsanların geliştirdiği bir ölçü Kur'an'ın her yerini açıklayamaz. Aynen bilimin bütün mahlûkatı tam anlamıyla açıklayamayacağı gibi. Bu anlamda hiç kimse Kur'an ile baş edemez.
Onun fasılalarında san'atın külfet-i kesbini andıran hiç bir şaibe-i tekellüf yoktur (zorlama da yoktur) ve bu sebepledir ki, nazmı Kur'an mevzun ve mensur her ikisinin meziyeti beyanını maaziyadetin camidir.
➡ Kur'an'ı okurken kulağı tırmalayan, zorlama ya da yorumlamak zorunda hissedeceğiniz bir yapmacıklık yoktur. Şiirin ve nesrin bütün avantajlarının toplamının daha fazlasını görürsünüz Yüce Kitabımızda.
Ve bu cemiyettir ki, onun vücuhi icazından birini teşkil etmişdir. Ve yine bu sebepledir ki, Kur'an'ın fasılaları tevkifîdir, yani nakil ve semaa mevkuftur, biddiraye tayin olunamaz. Çünkü ayet başına varmadan da ahenk ifade eden bazı harflere tesadüf edilir .
➡ İkisinin artılarını bir araya getirmesi onun bir benzerini ortaya koymaktan insanın aciz kalmasını gösterir. Ayetlerin nerede bittiği Cebrail aleyhisselam tarafından söylenmiştir. Dolayısıyla ayet sonları gramerle ilgili içtihadi bir durum değildir.
📚 Kur'an ayında, Kur'an'ın ilk suresi Fatiha'daki sırlar…
Bizim kelâmlarımızda elfaz (kelimeler), meaninin (mananın) bir kisve-i arızasıdır, meani ile elfaz arasındaki nisbet (uyum), bir endamın elbisesine nisbeti gibidir. Binaenaleyh yekdiğerinden kabili tecrittirler ve ekseriya o endamı daha güzel veya müsavi bir elbise ile techiz etmek mümkün olur. Ve çok vakit tasannuat ile biz bu endamın hüsnü fıtrîsini ihlâl da ederiz. Kelâmullahta ise meani üzerinde elfaz bir simayı dilberin cildi gülgûnü gibi mazmunun ensacı teşrihiye ve ruhiyesine ezelî bir alâka ile merbuttur.
➡ Biz manaları lafız kisvesine büründürerek ifade ederiz. Çok güzel bir vücut ile ona giydirdiğiniz elbise arasındaki uyum gibidir insanların etkili sözlerinde gördüğümüz güzellik. Bunlar beden ve elbiseye benzetildiği için yekdiğerinden ayrılabilir. Bir manaya size hoş gelen kelimeler ile ifade edersiniz. Fakat bir başkası aynı düşünceyi çok daha güzel kelimelerle ifade edebilir. İşte edebiyat dediğimiz de budur. Bazen lafızda o kadar sanata kaçarız ki manadaki güzelliği kaybetmiş oluruz.
➡ Kelamullah'ta ise manaları taşıyan lafızlar bir güzelliğin gül kokan teni, cildi gibidir. Yani siz cilt ile o güzel bedeni nasıl ki birbirinden ayıramazsanız, Kur'an'da da lafız ile mana bu şekilde birbirine bağlanmıştır. Manayı öne çıkartıp lafzı feda edemezsin . Çünkü o lafızdan birçok yorum çıkarılır.
➡ Dolayısıyla Kur'an söz konusu olduğunda, güzel bir bedenin güzel bir cildi gibidir. Ama insanların ürettiği metinler, lafızlar ise bedene giydirilmiş elbise gibidir.