İslam'ın bayraktarlığını üstlenen 4 mücahit
İslam coğrafyası çok büyük direniş hareketlerine tanıklık etti. Müslüman halklar işgale uğradığı anda tekkeleriyle, müritleriyle ayağa kalkan mücahit mürşitler, bu hakikatin en önemli delilleridir. Bineğinin eyeri tahtı olan mücahit Abdülkadir El-Cezâirî, Şeyh Şamil, İzzettin el-Kassam ve İtalyanları durduran çöl aslanı Ömer Muhtar, direnişin akla gelen büyük isimlerindendir. Hepsi var oldukları kadim topraklarda İslam'ın bayraktarlığını üstlendiler ve sömürgecilere karşı durdular.
Giriş Tarihi: 17.09.2019
09:16
Güncelleme Tarihi: 17.09.2019
10:04
Cenazesi Hayfa'ya götürülerek ertesi gün defnedildi. Bu çatışma İngilizler'e karşı yürütülen silâhlı mücadelenin başlangıcı olmuş, daha sonra 19 Nisan 1936 günü patlak veren ve ilk intifâda sayılan Filistin ayaklanmasında Kassâmcılar önemli rol oynamışlardır.
İzzeddin el-Kassâm'ın hareketi, İngiliz idaresine karşı cihad fikrinde birleştiği diğer hareketlerden, özellikle Mısır'daki İhvân-ı Müslimîn'den daha çok askerî tarafı ağır basan bir hareket olmasıyla ayrılır.
Rus işgaline karşı direnişi ile tanınan Dağıstanlı lider ve mücahit Şeyh Şamil, Rusların, Kafkasya'da ortadan kaldırmak istediği İslâmiyeti, tekrar ihya etmek, yaymak için uğraştı. Kafkas-Rus mücadelesinin en unutulmaz sîması ve düzenli Rus ordularını dize getiren büyük mücahit Şeyh Şamil, 1212 (miladî 1797) senesinde Dağıstan'ın Gimri köyünde dünyaya geldi. Babası Muhammed, ona Ali ismini verdi. Küçük yaşta ağır hastalığa yakalanan Ali'ye adetlerine göre Şamil ismini de verdiler ve o isimle çağırmaya başladılar. Otuz yaşına kadar tefsir, hadis, fıkıh gibi zahirî ilimleri, edebiyat, tarih ve fen bilgilerini öğrenerek, büyük bir alim, gönül sahibi bir veli oldu.
İmam Şamil daha önce Rusların esaretini kabul etmiş kabileleri de saflarına katarak, düzenli küçük bir ordu kurdu. Bu küçücük ordu ile tam yirmi beş sene, İslâmiyeti yok etmek, Müslümanları kahretmek isteyen, Ruslara kan kusturdu. Nice generallerini harb meydanlarında öldürüp, nicelerini de çarlarına karşı küçük düşürdü. Onları aciz bıraktı. Eşsiz bir mücadele ile hayatını geçiren Şeyh Şamil 1287 (M. 1876) senesinde Medine-i Münevvere'de vefat etti.
Şeyh Şamil'in çocukluk arkadaşı olan Gazi Muhammed Ruslarla yaptığı Gimri muharebesinde şehid olmadan önce:
"Kardeşim Şamil bu savaşda şehid olsam gerekdir. Benden sonra Hamzat başkan olacak, onun kısa süren idaresinden sonra sen başa geçecek, senelerce Kafkasya'ya hüküm edeceksin. Namın cihanı tutacak. Çar ordularını perişan edeceksin. Bu savaştan sonra Gimri'den gitsen bile yine kurtarıb mezarımı düşman çizmeleri altında bırakmazsın inşaallah" demişti…
Şeyh Şamil büyük bir itina, bütün şartlarına azami titizliği göstererek haccını yaptıktan sonra, onun sünneti seniyyesini yaymak için uğraştığı, bu uğurda ölümü göze aldığı, iki cihanın Efendisi (sav)'ne gitmek için, nurlu Medine yollarına düştü. Medine-i Münevvere görünmeye başladığında oldukça heyecanlanan Şeyh Şamil toprağa kapanarak hocası Halid-i Bağdadî hazretlerinin şu şiirini terennüm ediyordu:
Serveri alem sana aşık olub da yanarım Her nerede olsam, o güzel cemalin ararım.
"Kaabe-kavseyn" tahtının sultanı Sen, ben hiçim Misafirinim demeği saygısızlık sayarım.
Her şey cihanda, senin şerefine yaratıldı. Rahmetin bana da yağsa o an olur baharım.
İyilik kaynağısın, dermanlar deryasısın Bir damla lütfen bana, derde devasız kaldım.