Mübarek geceleri nasıl değerlendirmeliyiz?
Manevi güzelliklerle dolu olan mübarek gün ve geceler, müminler için bir rahmet ve mağfiret kapısıdır. Bu kıymetli zaman dilimini ibadet ve iyiliklerle geçirmek; Kur'an-ı Kerim okuyarak, kaza veya nafile namaz kılarak, kurtuluş beratını alarak zaman ve mekan cennetine doğru yol almaya vesile olur. Peki bu mübarek geceleri nasıl değerlendirmeliyiz?
Giriş Tarihi: 25.02.2020
13:53
Güncelleme Tarihi: 13.02.2021
09:04
Tefekkürde bulunulmalı. "Ben kimim, nerden geldim, nereye gidiyorum, Yüce Allah'ın benden istekleri nelerdir?" gibi konular başta olmak üzere hayati meselelerde derin düşüncelere girilmeli.
Rahman'ın nazargâhı olan müminin kalbi, dünyevi kederlerle hastalanmaz. Tam tersine o kalp, Rabb'ini tefekkür ettiği her an, O'nun kelamını okuduğu her vakit, şifa bulur. Böylece Mevla'mızın, "Ey insanlar! İşte size, Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve müminler için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur'an) geldi." (Yunus 10/57) ayetinin hikmeti gerçekleşmiş olur.
"Göklerin ve yerin melekûtu hakkında düşünmezler mi?" (el-A'râf 7/185); "Bakmıyorlar mı deveye, nasıl yaratılmış!" (el-Gāşiye 88/17) mealindeki ayetlerde "bir şey hakkında düşünmek" ve "bir şey hakkında gözlemde bulunmak" anlamları ile nazarî çabanın önemi açıkça vurgulanır.
Kur'an'da düşünmenin anlamına en çok yaklaşan terimler tefekkür ve akıldır. "Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gündüzle gecenin art arda gelişinde akıl sahipleri için alâmetler vardır. Onlar ayakta, otururken ve yaslanmışken Allah'ı zikredip göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler." (Âl-i İmrân 3/190-191) meâlindeki âyette akıl sahipleri, Allah inancıyla fikrî araştırmayı bir arada götüren, entelektüel faaliyetlerini tezekkür ve tefekkürün birbirini takip ettiği ve bütünlediği bir aklî yapıyla gerçekleştiren insanlardır.
Mümin kardeşlerimize dua etmek
Dünya ve ahirete ait dileklerimiz için dua ederek, diğer mümin kardeşlerimize de dualar etmeliyiz.
Müslümanlar için büyük önem arz eden üç aylarda, Peygamber Efendimiz daha çok ibadet etmiş, ibadetin artırılmasını ve haramlardan sakınılmasını istemişti. Peygamber Efendimiz, üç aylarda şöyle dua etti: "Allahümme barik lenâ fi Recebin ve Şaban. Ve belliğnâ Ramazân." "Allah'ım! Recep ve Şaban'ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259)
Üç ayları dua ve ibadetle geçirmek oldukça önemlidir. Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur: "Doğrusu Allah'a göre ayların sayısı, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına uygun olarak on ikidir; bunlardan dördü haram aylardır." (Tevbe Suresi, 36. ayet)
Yoksullar, kimsesizler, yaşlılar ziyaret edilmeli
Yoksul, kimsesiz, öksüz yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilerek, sevgi, şefkat, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli, sevindirilmelidirler.
Dinimiz yetimlerin korunup gözetilmesine büyük önem vermiş, bakımları konusunda birinci derecede velilerini sorumlu tutmuştur. Velinin görevi, yetimi koruyup gözetmek, onun şahsi ve mali menfaatini kollamaktır. Peygamberimizin, haklarının korunması hususunda üzerilerine en çok eğildiği kesimlerden biri de yetimler olmuştur.
Kendisi de yetim olarak büyüyen sevgili Peygamberimiz, içinde yetiştiği toplumda yetimlere yapılan kötü muamelelere tanıklık etmiş biri olarak onların haklarının korunması hususunda son derece titiz davranırdı. Belki de toplum kesimleri içerisinde üzerilerine en çok eğildiği kesim dul ve yetimlerdi. Sehl b. Sa`d'ın rivayetine göre Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde, "Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız" Buhârî, "Talâk", buyurmuş ve işaret parmağıyla orta parmağını aralarını biraz aralayarak göstermiştir.
Yakınların hayır duası alınmalı
Eş, dost ve yakınlarımızla tebrikleşerek, hayır dualarını almalıyız.
Dargın ve küskünleri barıştırarak, bu geceyi değerlendirebiliriz. Gönüller alınmalı, kederli yüzler güldürülmelidir. Dargınlıklarımızı gidermeliyiz.