Mehmet Akif'in sürgün yılları
İstiklâl Marşı ve Safahat şairi, millî-dinî hassasiyeti, karakter ve seciyesiyle Türk milletinin gönlünde yer edinen İslâmcılık akımının önemli şahsiyeti… Türkiye'nin "milli şairi" Mehmet Akif Ersoy… O, her mekânda okunan İstiklal Marşı'nın, ilgisizlikten ölen yazarıydı... Nitekim memleketine ihanet etmiş bir adam gibi muamele görmeye tahammül edemedi ve gönüllü sürgüne gitti… Bu araştırılmadı, neden gönüllü sürgün istediği hiç sorgulanmadı. Milli şair hayatının son günlerini de sürgünde geçirdi. İşte sürgün yıllarındaki o fotoğraflar...
Giriş Tarihi: 23.12.2017
19:20
Güncelleme Tarihi: 12.03.2023
14:44
Vatanından ayrı kalmanın burukluğu
Mehmet Akif Ersoy, Mısır hayatının önemli bir bölümünü inziva ile geçirmişti. Onun en yakın dostu Kur'an-ı Kerim'di. Küçük yaşında hafız olan Mehmet Akif, Mısır'da -oğluyla kıldığı hatimli teravihler ve Kur'an meali çalışmalarından - kendi deyişiyle "demir hafız" olmuştu. Mehmet Akif'in Mısır'daki yıllarını verimsiz geçirdiği yönündeki iddialar da asılsızdır. Kendisi Mısır'da bulunduğu zamanda toplam 34 şiir yazdı. Ne yazık ki yayınlanamayan Kuran Meali çalışması üzerine de yıllarca emek verdi.
O, kurtuluşuna öncülük ettiği vatanından ayrı kalmanın burukluğu ile yaşadı. Yıllar 1935'i gösterirken Mehmet Akif hastalığına iyi gelir düşüncesiyle Lübnan ve Antakya (Hatay) gezileri yaptı.
Fakat şifa bulamayınca vatan hasretiyle İstanbul'a geri döndü (1936). Polis korkusu ve Mısır'a geri gönderirler endişesinden Mehmet Akif'i sadece on kişi karşılayabilmişti. Siroz ve kanser teşhisi konulan Akif, kendisine her daim destek olan Abbas Halim Paşa'nın Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı'na yerleşti. Ömrünün son zamanları burada geçti.
Kur'an meali çalışması
Mehmet Akif Ersoy henüz Türkiye'deyken, Diyanet İşleri Başkanlığı ve TBMM'nin ortak teklifiyle resmi olarak Kuran Meali yazması-tercümesi vazifesi verilmişti. Yapılan anlaşmaya göre meal, Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsir çalışmasıyla beraber yayınlanacaktı.
Damadı Ömer Rıza Doğrul'dan öğreniyoruz ki, Mehmet Akif Mısır'a gittiğinde bir "İstiklal Harbi Destanı" öncelikli olmak üzere başka eserler-şiirler yazmak istiyordu. Fakat çevresindeki insanlar, yakın dostları, onun Türkçe ve Arapçaya hakimiyetini bildiklerinden mütevellit Kuran Meali işinde o kadar ısrarcı olmuşlardı ki, Mehmet Akif en sonunda dayanamayıp kabul etmişti.
Fakat çalışmalar ısrarcı dostların tahminlerinin üzerinde yıllarca sürer. Mehmet Akif bu işi aceleye getirmek istemez. En uygun kelimeleri, anlamı ve diğer birçok tercüme-meal meselesini ince eleyip sık dokur. Üzerinde çalışma yaptığı eserin Allah'ın kelamı olduğunun gayet farkında bir şekilde titizlenir. Sabırsızlanıp olduğu şekliyle basılmasını isteyenlere, "uzun süreceğini bildiği halde bu işe girdiğini" söyler.
"DÖNEMEZSEM YAKARSIN"
Mehmet Akif Ersoy, Kuran Meali çalışmasını bitirmeye yaklaştığı zamanlarda Türkiye'de Türkçe ezan uygulanmaya başlanmıştı. Kur'an'ın ibadetlerde Türkçe olarak okunması da gündemdeydi. Bundan kaynaklı olsa gerek Mısır'dan yola çıkmadan evvel Yozgatlı İhsan Efendi'ye "Dönebilirsem üzerine yeniden çalışır neşrederiz, dönemezsem yakarsın" vasiyetiyle meali teslim etmişti.
"Eserin bu halde basılsa da olur" diyenlere ise "Mealin tam anlamıyla bitmediğini" söyledi. Profesör Mehmet İhsan Efendi meali yakamadığı gibi bir kopyasını çıkarmış, oğlu Ekmeleddin İhsanoğlu'na öldükten sonra orijinalinin yakılmasını vasiyet etmişti. Durum Mısır'daki ileri gelen Türkler arasında istişare edilir, son şeyhülislam Mustafa Sabri'nin oğlu İbrahim Sabri masadaki en ağır kişidir ve kararı o verir; orijinal metin de kopya metin de yakılır.
Olaylara şahit olan İsmail Hakkı Şengüler, "bu işi aceleye getiriyoruz, kendimize biraz düşünme hakkı tanısak" gibi bir laf etmeye kalksa dahi büyükleri olan ve sözü geçen İbrahim Bey'in acele ve panikle iki metni de yakmak istediğini ve bunu hep beraber yaptıklarını belirtiyor.