Çin’de İslam’ın asırlık öyküsü
İslam öncesinde kurulan deniz yolu temaslarının tabii bir neticesi olarak İslam'ın Çin'deki varlığı, artarak yükseldi. Bugün İslam, Çin'deki çoğu etnik grup arasında benimsenmiş durumda. Osmanlı Devleti de Çin ile siyasi ilişkiler kurdu. Bu etkileşimler, Sultan Abdülhamid 'in İttihad-ı İslam politikası çerçevesinde gelişti. Çin'deki Müslüman topluluk, hicri birinci yüzyıldan günümüze kadar, 1350 yıl boyunca kesintisiz varlığını sürdürdü.
Giriş Tarihi: 21.01.2020
16:06
Güncelleme Tarihi: 21.01.2022
10:11
İslam âleminin Çin ile ilişkilerine dair pek çok İslami kaynak mevcuttur. Bu kaynakların en eskilerinden biri, Hz. Ömer'e gönderilmiş bir belge olup, o yılın Ramazan veya Şaban ayında Utbe b. Gazvân'ın Übülle'yi fethinden sonra buraya Uman, Bahreyn, Fars, Hindistan ve Çin'den yelkenlilerin geldiğini bildirir. İslamiyet bugün Çin kontrolü altında olan Doğu Türkistan bölgesine ise 10. ve 11. yüzyıllarda yayılmaya başlamıştır.
İbnü'l-Kelbî Uman'daki panayırlardan bahsederken Arabistan'ın iki büyük limanından biri olan Daba'da bir panayırın bulunduğunu, Sind, Hint ve Çinli tacirlerle doğu ve batı milletlerinin hep oraya geldiğini söyler. Mes'ûdî'nin Mürûcü'z-zeheb adlı eserinde de Çinli tüccarların mallarını yelkenlilerle Doğu Arabistan'a kadar getirdikleri, Uman limanlarını ziyaret ettikleri ve oradan Basra'ya kadar gittikleri kaydedilir.
Çin tarihi kayıtlarına göre, İslamiyet bu bölgeye 7. yüzyılda Tang ve Song hanedanlıkları döneminde ulaşmıştır. Yüzyıllar içerisinde diplomatların ve tüccarların gidiş gelişiyle Çin'i ve Arabistan'ı birbirine bağlayan ekonomik ve kültürel bir köprü kurulmuştur. Bu köprü ile antik Çin medeniyeti tüm dünyaya ulaşma fırsatı bulurken, İslam dini de Çin'de yayılmaya başlamıştır.
876'da meydana gelen Huang-ch'ao ayaklanması sırasında çok sayıda Müslüman, katliamdan kaçarak Çinhindi yarımadasına veya daha önce orada yaşayan dindaşlarıyla buluştukları Malaya limanlarına doğru yayılmışlardır. Bu hadiseden sonra Müslüman tüccarlar Çin'de Sung hânedanı kuruluncaya kadar fazla bir ticaret teşebbüsünde bulunmamışlar; hükümetin yabancı tüccarları koruyan tedbirler alması ve ticaret politikasına belirli bir sistem getirmesiyle Müslüman tüccarların Çin'e akın etmeleri yeniden hızlanmış; zaman zaman Kore ve Japonya'ya kadar gitmişlerdir; ancak bunlar son durak olarak daima yine Çin'i seçmişlerdir.
14. yüzyılın başlarında bölgeye gelen İbn Battûta , Güney Sung devrinden beri Zeytun'un dünyanın en büyük limanı olduğunu, burada yüzden fazla büyük gemi bulunduğunu ve küçük gemilerin de sayılamayacak kadar çok olduğunu kaydeder.