İstanbul'un hafızasında yer edinen beş önemli olay
İstanbul'da ilk fuar fikrinin Sultan Abdülaziz tarafından düşünüldüğünü ancak Prens Fazıl Mustafa Paşa tarafından hayata geçirildiğini biliyor muydunuz? Peki, Sultanahmet Camii ve Süleymaniye Camii inşasının yedi yılda tamamlandığını? Sizler için İstanbul'un hafızasında yer edinmiş beş önemli olayı listeledik.
Giriş Tarihi: 27.05.2019
09:08
Güncelleme Tarihi: 27.05.2019
10:26
Geçmişte yalnız Müslümanlar için bir gurur ve huzur makamı olarak ibadete ve seyre koşulan bu ihtişamlı ve güzel eser, günümüzde İstanbul'un en fazla yabancı ziyaretçi çeken yapılarından biri durumundadır. Bu, mükemmel mimarisi yanında, içinde 21 binden fazla muhteşem İznik çinisi kullanılmasından da ileri gelmektedir.
2 Haziran 1616 günü, İstanbul için yine önemli bir gündür. O gün, tıpkı Süleymaniye'nin açılışında olduğu gibi bir kalabalıkla, devlet ricali ve İstanbullular Sultanahmet Meydanı'nı doldurarak bu tarihi günü birlikte yaşamıştır.
BÜYÜK CİBALİ YANGINI (2 Eylül 1633)
İstanbul tarihinin en büyük yangınlarından biri olan Cibali yangını , 2 Eylül 1633'te bir kalafatçı dükkanında başlayarak etrafa yayılmış ve üç gün boyunca devam ederek şehrin önemli bir kısmını mahvetmiştir. Bir gemi kalafatlanırken yakılan ateş, şiddetli poyraz nedeniyle önce civardaki kayıkhaneleri tutuşturmuş, sonrasında evden eve, sokaktan sokağa, mahalleden mahalleye atlayarak Küçükmustafapaşa Çarşısı, Zeyrek, Unkapanı, Atpazarı, Aşıkpaşa, Fatih, Küçükkaraman ve Büyükkaraman semtlerini, yani İstanbul'un önemli bir kısmını harabeye çevirmiştir. Başka bir ifadeyle Suriçi İstanbul'unun yüzde yirmisini ortadan kaldırmıştır.
Binden fazla evin yandığı bu büyük afetin bir başka yönü daha vardır. Dönemin padişahı IV. Murad'ın, o yıllarda İstanbul'da asayişsizlik nedeniyle yaşanan kargaşa dönemini bu yangını kılıf ederek koyduğu şiddetli yasaklarla sona erdirdiği söylenir. Yangının ne şekilde başladığı iyi bilindiği halde, padişah yangına tiryakilerin sebep olduğu gerekçesiyle tütünü yasaklamış, şehrin asayişini bozan ve öteden beri işsiz güçsüz serserilerin barınağı haline gelen kahvehane ve meyhaneleri kapattırmıştır. Evlerinden olan insanlar kahvehanelere sığındığından bu tip mekanlarda önemli miktarda kalabalıklar oluşturmuş ve padişah buralarda bir fitne doğar diye bu tip mekanlara müsaade etmeyerek devrin şartlarına göre gayet makul bir yol izlemiştir.
Çok kısa bir süre önceye kadar, elde kesin bilgiler bulunmamasına rağmen İstanbul'da ilk yerleşimle ilgili yaygın düşünce, şehrin bir Megara kolonisi olarak kurulduğu şeklindeydi. Efsanelere göre, M.Ö. 658'de Trak kökenli komutanları Bizans önderliğinde yola çıkan Megaralılar, daha önceleri kurulmuş olan Kalkhedon'un (Kadıköy) karşı kıyısında, bugünkü Sarayburnu'nun olduğu yerde bir kent kurmuştu. Yine efsaneye göre, Delfi Tapınağı'ndaki kahinin öğüdüne uyarak burayı seçmiş olan Megaralılar, komutanlarının adından hareketle, kente ''Bizantion'' adını vermişlerdi. Buna göre, bugün Topkapı Sarayı ve Ayasofya'nın kapladığı alanda kurulan şehir, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde gelişmiş ve zamanla yaklaşık olarak bugünkü Fatih ilçesinin bulunduğu alana yayılmıştır.