Türkiye’nin yarım kalan hikayesi: Devrim otomobili
Türkiye'nin ilk yerli otomobil projesinin nasıl ortaya çıktığını biliyor musunuz? Peki ya, "Devrim" adı verilen bu otomobilin nasıl "yarı yolda" bırakıldığını? Sürüş testi sırasında neden "benzin konulmadığını" ya da halen çalışan bu yüzde yüz yerli otomobilin üretiminin hangi güçler tarafından engellendiğini? Bundan 59 yıl önce başlayan "Devrim" serüvenini sizlerle buluşturuyoruz.
Giriş Tarihi: 16.06.2019
13:57
Güncelleme Tarihi: 29.10.2020
08:26
UMUDA YOLCULUK VE 'DEVRİM'
129 günde sıfırdan yepyeni bir otomobil üretmek hayal gibiydi. Basit bir vinç ve küçük el aletleri dışında, otomobil yapmak için gerekli özel bir makine, tesisat, alet, edevat hiçbir şey yoktu.
Olmadığı gibi, hesapta devlet eliyle yapılan projeye devletin daha doğrusu devlet bürokrasisinin, basının, yani o gün dördüncü kuvvet gibi görülen medyanın tamamına yakını muhalifti.
Daha proje bütçesi onaylanırken bile, "alt tarafı bir otomobil için" denilerek, bütçenin yarısı kırpılmış, "ilk yerli otomobil" için 900 bin lira uygun görülmüştü.
ZOR ŞARTLAR ALTINDA BELİRLENEN TARİHE YETİŞTİRİLDİ
Projeyle ilgili hemen her gün, gazetelerde olumsuz haberler çıkıyordu. Ekip türlü imkânsızlıklar ve karşı çıkmalara rağmen durmadan çalıştı. Karşılarına çıkan teknik sorunları, üretimle ilgili sıkıntıları pratik çözümlerle, şartları zorlayarak aştılar.
Ve o gün geldi. Türkiye'nin genç, pırıl pırıl gözlerinden ateş saçan, "Biz imkânsızı da yaparız" diyen mühendisleri, başardılar. Onca ayak bağına, onca engelleme girişimine rağmen verdikleri sözü tuttular. Yerli tekerlekler üzerinde giden, yerli motorla çalışan, modeli yüzde yüz yerli, tüm parçaları el işçiliğiyle üretilmiş 4 silindirli bir otomobil yaptılar.
Türkiye'nin ilk yerli ve milli arabasını, "Devrim" i, söz verdikleri güne, 28 Ekim 1961 sabahına yetiştirdiler.
CUMHURİYET KUTLAMALARI İÇİN EŞKİŞEHİR’DEN TRENE YÜKLENDİ
Araç Eşkişehir'den trene yüklenerek, Ankara'ya, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'e ve halka gösterilmek üzere yola çıktı. Artık her şey tamamdı, hazırdı. "Devrim" çalışıyordu.
Meclis binasının önünde tören alanı kuruldu. Araç orada tanıtılacaktı. Sadece halk, bürokratlar, milletvekilleri değil, gazeteciler de hazır kıta bekliyordu. İşler yolunda gibi gözükse de kötüler de iş başındaydı.
DEPODAKİ BENZİNİN TAMAMINA YAKINI BOŞALTILDI
Türkiye'nin gelişmesini, kendi ayakları üzerinde durmasını istemeyenler, bugün olduğu gibi dün de vardı. Birileri nasıl ki, Nuri Demirağ'ın başlattığı ilk yerli uçak hamlesini engellediyse, Devrim arabasını da engelleyecekti.
Bir plan yaptılar ve o planı devreye soktular. Plana göre trenle Ankara'ya götürülecek araçta çok az benzin bulundurulması gerekiyordu. Güya protokol ve güvenlik kuralıydı bu. Öyle söylüyorlardı ama gerçek başkaydı.
İşte bu plan, kötülüğün ilk habercisiydi. Depodaki benzinin tamamına yakını boşaltıldı.
Cemal Gürsel, araca bindi, araç bir süre gitse de az ileride tekledi ve yolda kaldı. Aksilik nedeni belliydi, giderilebilirdi ama dinlemedi Cumhurbaşkanı. O bilinen cümleyi kurdu; "Batı kafasıyla otomobil yaparız ama Doğu kafasıyla yakıtını unuturuz."
Pusuda bekleyenler yani gazeteciler hemen fotoğraf makinelerinin deklanşörüne bastı. Akıllarınca büyük bir balık, "flaş haber" yakalamışlardı. Akıllarınca bu bir rezaletti, utançtı. Ve o hazin görüntü yani "rezalet" yıldırım baskıyla Türkiye'ye ve dünyaya birinci haber olarak duyuruldu.