Dünya tarihine yön vermiş Müslüman bilim insanları
Batı'nın kendi icadı veya çalışmaları olarak aksettiği birçok yenilik, aslında adeta güneşin doğuşu gibi şarktan kendini göstermişti. Birçok İslam bilim adamının yaptığı çalışmalar, keşifler ve icatlar hem şaşırtıcı hem de hayranlık uyandırıcı nitelikte. Üstelik Batı medeniyetlerinde de kendilerine hatırı sayılır şekilde yer edinmişler. İslam bilim dünyasının parlayan güneşlerini ve bize bıraktıklarını sizler için derledik.
İbn Havkal, Sûretu'l-Arz adlı eserini İstahrî'nin eseri üzerine oluşturmuş, coğrafî bilgiler yanında haritalara da önem vermişti. Bu kitap, Arap coğrafya edebiyatının zirvesini temsil eder. Kitabına yer ve yeryüzünün fiziki coğrafyası hakkındaki bir mukaddime ile başlar. Bundan sonra Arap Yarımadası, Fars Denizi, Mağrib, Endülüs, Sicilya, Mısır, Şam, Akdeniz, el-Cezire, Fars, Kirman, Sind, Doğu Anadolu, Azerbaycan, Cibal, Kafkasya, Hazar Denizi, Horasan ve Mâverâünnehr bölgelerini sırayla anlatır.
Coğrafi bilgilerden başka, şehirlerdeki sosyal hayata, önemli binalara, madenlere, ticarete, sanatlara, zirai mahsullere, fiyat hareketlerine önemli yer verir. Endülüs, Kuzey Afrika ve Sicilya'dan ayrıntılı bir şekilde bahseder. Bu eserden 10'uncu yüzyıldaki İslam dünyasını ve İslam kültürünü ayrıntılı bir şekilde öğrenmekteyiz.
Tam adı Ebû Abdullâh Muhammed İbn Muhammed İbn Abdullâh İbn İdrîs eş-Şerîf es-Sebtî olan İdrîsî, İslam dünyasında yetişen önemli coğrafyacılardan biridir. Coğrafya ve kartografya konularında kaleme aldığı önemli yapıtlarla hem İslam dünyasının bilgi birikimini zenginleştirmiş, hem de Müslüman bilginlerin elde ettiği coğrafi bilgilerin Batı'ya aktarılmasında etkin rol oynamıştır.
Gençliğinde İspanya'yı, Portekiz'i, Fransa'nın Atlas Okyanusu kıyılarını, Güney İngiltere'yi, Kuzey Afrika'yı gezen ve henüz 16 yaşındayken Anadolu'ya da gelen İdrîsî, bu araştırma gezileri esnasında değerli bilgiler toplamıştı. Yaklaşık 1145'te Sicilya'daki Norman Kralı II. Roger'in hizmetine girmiş ve yaşamının geri kalan kısmını onun Palermo'daki sarayında geçirmişti. Eskiden yapılmış dünya haritalarını yeterli bulmayan Kral, İdrîsî'den yeni bilgiler ışığında gelişmiş bir harita yapmasını istedi. İdrîsî, krala ithaf ettiği Kitab el-Rucerî (Roger'in Kitabı), diğer adıyla Nüzhet el-Müştâk fî İhtirâk el-Âfâk (Dünyanın Aşılmış Ufuklarında Zevkli Bir Gezinti) adlı meşhur yapıtını tamamlayarak kendisine takdim etmiştir.
AVRUPA HAKKINDA EN GERÇEKÇİ BİLGİLERİ ANLATTI
Kitapta, dünya ekvatorla ikiye ayırılmış ve güney yarımkürenin çok sıcak olduğu için canlıların yaşamasına elverişli olmadığı belirtildikten sonra, kuzey yarımküre yedi iklim halinde ekvatordan kuzeye doğru incelenmiştir. Her iklim de batıdan doğuya doğru çeşitli bölgelere ayırılmıştır. Kitapta yer alan ilginç bilgilerden biri de yerçekiminden söz edilmesidir. İdrîsî'ye göre, mıknatısın demiri çekmesi gibi yer de cisimleri çekmektedir, bırakılan cisimlerin yere düşmesinin nedeni de bu çekim kuvvetidir. Kitap, Ortaçağ İslam dünyasında yerküre üzerine yazılmış, kapsamlı ve sistematik çalışmalardan biridir ve Avrupa hakkında gerçeğe en yakın bilgileri veren ilk yapıt olma özelliğini taşır.
İdrîsî'nin 12'nci yüzyılda İslam dünyasında yaptığı bu çalışmalar, Avrupa'daki haritacılık çalışmalarını doğrudan etkilemiş, tasviri ve matematiksel coğrafya alanlarındaki çalışmalara uzun yıllar boyunca hem Doğu'da hem de Batı'da kaynaklık etmiştir.
İbn Battûta adıyla bilinen, Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah b. Muhammed b. İbrahim el-Levâtî et-Tancî, Ortaçağın en büyük seyyahı ve Rıhletü İbn Battûta diye bilinen seyahatnamenin sahibidir. Birçok şarkiyatçının da itiraf ettiği gibi eskiden Ortaçağ'ın en büyük seyyahı kabul edilen Marko Polo'nun bir numaralı rakibidir; hatta Marko Polo'dan çok daha geniş bir alanı gezmesi ve üç kıtada en önemli kültür merkezlerine ulaşması münasebetiyle onu geride bırakmıştır. İbn Battuta gezdiği topraklarda toplumsal hayata katılmış, evlilikler yapmış ve kültür aktarımında bulunmuştur. Yaşadıklarını, seyahatnamesini alim-katip İbn Cüzey'e yazdırmıştır.
İbn Battuta gezmiş olduğu coğrafyalarda evliliklerden, düğün merasimlerine, yemek kültüründen ticarete, toplumsal örgütlenmelerden dini sınıflara, savaşlardan ülke sınırlarına kadar her konuyu dikkatle incelemiş ve aktarmıştır.
BENU MUSA (MUSA KARDEŞLER)
Musaoğulları olarak bilinen, Ebu Cafer Muhammed b. Musa b. Şakir (ölümü 872), Ebu'l-Kasım Ahmed b. Musa b. Şakir (ölümü 878) ve Hasan b. Musa b. Şakir adlarındaki üç kardeştir.
Astronomi ve astroloji ile uğraştığı için el-Müneccim de denilen, bir vesile ile Halife Me'mun ile tanışan baba Musa b. Şakir, başına gelebilecek herhangi bir beladan sonra (hırsızlık yaptığı söylenir) çocuklarına Me'mun'un bakmasını istemiştir. Ölümünden sonra Halife Me'mun, kardeşleri yetiştirmesi için astronom ve astrolog olan Yahya b. Ebu Mansur'un yanına yerleştirir.