'Savaşa hayır' diyerek Suriye'de yuvalanan Türkiye düşmanı teröristlere karşı verilen mücadeleye karşı çıkan, şiddet yanlısı güçlerin yok edilmesini istemeyen bazılarına seslenmek istiyorum. Hele üyesi olduğum Tabipler Birliği'nin 'savaş sağlık sorunudur' gibi çarpık mantıkla ülkemizin ölüm kalım mücadelesine ket vurmak isteyenlere sözüm.
PKK ile mücadele yıllardır önemli derdimiz. On binlerce insanımızı bu yolda kaybettik. Ekonomimize ve refahımıza katkıda bulunması gereken milyarlarca liralık serveti bu yüzden heba ettik.
PKK'nın arkasında Türkiye düşmanı güçler olduğu biliniyor. Ne zaman o şer güçlere kafa tuttuk, 'görürsünüz' dediler ve terörü alevlendirdiler. Yani bizi köle yapmak için PKK'yı bir silah olarak kullandılar. PKK ise azdıkça azdı. Derken FETÖ girdi devreye. PKK ile ortak çalıştılar. Birlikte ülkemize zarar verdiler, dış güçlerin piyonu oldular.
Sayın Cumhurbaşkanımız baldıran zehiri içme pahasına PKK ile barış yapmak istedi. Ancak bu şer güçler ülkeyi avuçlarının içine almak istedi, şımardıkça şımardılar. Şehirlerimizde kimlik kontrolü yapmaya, çukurlar ve hendekler kazmaya, yolların altına mayınlar yerleştirmeye, canlı bombalar yetiştirmeye, belediyenin gelirini dağdaki teröristlere göndermeye kadar vardırdılar hainliklerini.
Hele verdikleri sözlerin hiçbirini de tutmadılar. Güya silah bırakacaklardı. Güya militanlarını yurt dışına çıkaracaklardı. Aksine eşkıyalar dağdan şehre indiler. Gündüz karşınızda memur, siyasetçi veya şehirli gibi durdular, gece ise PKK militanına döndüler.
Üstelik ikide bir taviz istemeye başladılar. Kendilerini güçlü, vazgeçilmez görüyorlardı. "Şunu vermezseniz veya yapmazsanız barışı bozarız" gibi sözler savurarak Türkiye'yi tehdit ettiler. "Barıştan yana olacağız, siyasetle isteklerimizi bildireceğiz" gibi propaganda ile TBMM'de de güçlü bir grupla temsil edilmeye başlandılar. Zannediyorlardı ki Türkiye Cumhuriyeti'nin gücü onlara yetmez. Şımardıkça şımardılar.
Artık tahammül edilmez hal almışlardı. Ancak yine sabırla ülkemiz barışı, ateşkesi sürdürmeye devam etti. İki gencecik polis memurumuzu evlerine gizlice girerek uykularında kalleşçe şehit ettiler. Ülkemizin olağanüstü gayretle tek taraflı olarak götürdüğü barış süreci böylelikle yine onlar tarafından son bulmuş oldu.
Şimdi inlerine girildi, büyük kayıplar verdirildi. Eskisi gibi karakol basamıyorlar, Mehmetçiklerimize baskın yaparak zarar veremiyorlar. Artık Türkiye'de barınamaz oldular. Bu defa iplerini ellerinde tutanlarca yeni bir konsept sahneye kondu. Binlerce TIR silah yollanarak, maddi yardımla beslenerek, arkalarında oldukları söylenerek sınırımıza yığıldılar ve tehdit büyüdü. Defalarca ülkemiz uyardı ama dinlemediler.
Nasıl yurt içinde bitme noktasına geldilerse yanı başımızda da olmaları ülkemizin güvenliği ve geleceğimiz adına büyük tehlike arz ediyordu. Türkiye de gereğini yaptı ve Afrin'e girdi. Şimdi kaçıyorlar, teslim oluyorlar, inşallah bitiyorlar.
Kendi ilimin Reyhanlı ve Hassa ilçelerine attıkları roketlerden de belli ne kadar risk altında oluşumuz. Dün de maalesef Kilis'e tarihi bir camimize, üstelik cemaatle namaz kılınırken bomba attılar ve 2 şehit verdik, 11 vatandaşımız da yaralandı.
Kısacası Türkiye'nin Suriye'ye girmesi savaş değil (ki gerektiğinde savaşa da karar verilir), terörle mücadeledir. Başka bir yol kalmamıştır.
Sınırımıza kadar gelmişler, terör yuvası olarak ülkemizi tehdit altında bırakmışlardı. Hangi ihaneti yapacakları belli olmazdı. Türkiye'nin buna tahammül etmesi mümkün değildi. Bir takım dost görünen düşman devletlerin silah ve mühimmat desteği ile bu karanlık güçler, Türkiye'ye meydan okur hale gelmişlerdi.
Büyük ve köklü devletimiz ise o hainlere hak ettikleri muameleyi yaptı ve yanı başımızda yuvalanan teröristlere karşı taarruz başlattı. Sınırlarımızı ve ülkemizi korumak, terör odaklarının başını ezmek için bu operasyon şarttı. Oldukça başarılı olan ve adeta destan yazan kahraman ordumuzun muvaffakiyetlerinin devamı için dua ediyoruz.
Ülkemiz aynı anda dört mevsimin yaşandığı, olağanüstü doğal güzelliklere sahip bir konumdadır. Yeraltı ve üstü zenginlikleriyle hayranlık uyandırmaktadır. Ayrıca tarihten gelen binlerce yıllık misyonu ile, zor ve muhtaç durumda olanlara yardım etmesiyle, hayati tehlike altındaki insanlara bağrını açmasıyla, dünyanın dört bir yanındaki felâket ve afet görmüş yoksulların yanında olmasıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın deyimiyle 'kimsesizlerin kimsesi' oluşuyla bütün dünyanın dikkatini çeken lider bir ülkedir. Tarihte İslâm dünyasına önderlik ettiğinden dolayı düşmanlar kumpaslarla, açık veya gizli oyunlarla, sinsi manevralarla Türkiye ile uğraşmaktadırlar.
En son ise PKK'nın uzantısı teröristler sınırımızda karargâh kurmuşlar, efendilerinden gelecek emri bekliyorlardı. Tahribat için hazırlardı yani. Ancak kahraman Türk ordusu onlara bu fırsatı vermedi ve Zeytin Dalı adı verilen operasyonla o hainleri inlerinde vurdu.
PKK'nın hendekler açarak, çukur siyaseti uygulayarak, kalleşçe patlattıkları mayınlarla Türkiye'ye şerli bir savaş açmasına ve bombalarla, tuzaklarla terör estirmesine sesini çıkarmayan başta FETÖ'cüler olmak üzere bazı hainlerin 'savaşa hayır' diyerek bu haklı operasyona (ismi üzerinde zeytin dalı, yani barışçıl bir müdahale bu) karşı kampanya başlattığını görüyoruz. Bu millet ve memleket düşmanı kendini bilmezleri kınıyoruz. Bunların amacı barış değil aksine teröre destektir ve kötü niyetlidirler.
Yabancı yetkililer ve devlet adamları ile sağduyulu siyasetçiler, yazarlar ülkemizin haklılığını görmekte ve itiraf da etmektedir. Ancak içimizdeki yabancılar, Türkiye'den yana olmayanlar tuhaf ve kabul edilmez şeyler söylemeyi ne yazık ki sürdürmektedirler.
Kahraman ordumuzun muzaffer olmalarını diliyor, dualarımızın ve desteğimizin Mehmetçiklere olduğunu haykırıyoruz.
Vakit birlik günüdür. Vakit bir ve beraber olma günüdür. Vakit kardeşlik günüdür.