Eskiden beri, eğitimci ve özel okulcu kimliğimizle; özelleşme alanı ve oranı artırılarak, devletin eğitim yükünün azaltılması gerektiğini söyleyenlerden olduk. Bu noktadan hareketle; özel öğretim kurumlarının, doğrudan ya da dolaylı yollarla teşvik edilmesi, desteklenmesi gerektiği fikrini savunduk.
Son yıllarda, devlet nezdinde de bu eğilimin arttığını gösteren adımlar atıldı. Hatta belli usul ve esaslar dâhilinde; öğrenci başı mali destek sağlanması noktasına kadar varıldı.
Ancak, şimdilerde; sektörün içinde bulunanların, garip ve endişe uyandırıcı bir hal ve gidişleri var. Eskisiyle, yenisiyle, özel okullar camiasının içinde bulunan kurumlar; incelenmesi, irdelenmesi, müdahale edilip düzeltilmesi gereken şeyler yapıyorlar.
TAŞERON OKULLAR
Artık Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını hepimiz biliyoruz. Devlet ve millet olarak, içeride ve dışarıda, pek çok cephede kıran kırana savaşıp; yeniden, zorlu bir istiklal ve istikbal mücadelesi veriyoruz.
Ancak, bizim ekmeğimizi yiyip suyumuzu içmekle birlikte, eskiden beri Batı kültür ve medeniyetinin ileri karakolu gibi çalışan yabancı misyon okulları ile onların izinden yürümeyi var oluş amacı haline getiren yerli taşeronları; yeni Türkiye'nin gidişine ayak uyduracak bir değişime, dönüşüme zinhar niyetli görünmüyorlar. Onlar halen, bu ülkenin ve toplumun en kabiliyetli ve kapasiteli çocuklarını ve gençlerini, sütün kaymağını toplar gibi toplayıp; resmen ya da fiilen temsilcisi oldukları yabancı ülkelere, doğrudan ya da dolaylı olarak servis etme noktasında duruyorlar.
MARKET OKULLAR
Öte yandan, güçlü sermayelerle sektöre girip, önce algı oluşturan, sonra da o algıyı satan bazı kişiler ve kurumlar; hiçbir sosyal ve kültürel, akademik ve pedagojik hassasiyet gözetmeksizin, market açar gibi açıyor. Kemiyet açısından göz doldurarak, keyfiyet açısından göz boyayarak; sürümden kazanmayı seçiyor.
Bu kategoride yer alan yatırımcılar; doğal olarak okula fabrika, öğretmene işçi, öğrenciye ürün gözüyle bakıyorlar. Belli bir noktaya geldikten sonra; cazip fiyat teklifleri aldıkları zaman, sadece kişisel kazançlarını esas alıp satıyorlar.
GECEKONDU OKULLAR
Yıllar önce, bu sektörde; apartmandan yahut iş hanından bozma okullar da açılıyordu. O günün şartları ve imkânları içinde; piyasa bu standartları kabulleniyordu.
Zamanla, müşteri kesiminin beklentileri yükseldi. Eğitim ve öğretim kalitesiyle birlikte; fiziki altyapı da tercih sebeplerinden birisi haline geldi.
Fakat şimdilerde; yeniden, standartların düşmeye başladığını görüyoruz. Sektörün imajını ve itibarını zedeleyecek şekilde; gecekondu usulü özel okullar açıldığına üzülerek şahit oluyoruz.
Bu kurumlar; müşteri kapmak için, renkten renge kalıptan kalıba giriyorlar. Makul olamayacak derecede fiyat indirimleri yaparak; vadettikleri hizmetleri veremeyecek hale geliyorlar.
Bu gidişle; muhtemelen, önemli bir kısmı duvara toslayıp batacaklar. Arkalarında; iyi örneklerin önünü kesecek kötü hatıralar bırakacaklar.
DERS ÇALAN OKULLAR
Normal olarak, özel okulların; müfredatta yer alan dersleri okutmaları ve o dersler için belirlenen haftalık ders saatlerini uygulamaları gerekiyor. Ancak, maalesef; önemli bir kısmı, daha fazla yabancı dil (özellikle İngilizce) okutmak için, diğer derslerden çalma yoluna gidiyor.
En çok iç edilen dersler arasında; Resim, Müzik ve Beden Eğitimi'nin olduğunu biliyoruz. Ayrıca, dinden ve diyanetten uzak durmayı marifet sayan özel okulların; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini de araklayıp, İngilizce 'ye tahsis ettiklerine şahit oluyoruz.
Şüphesiz, bu sonuçta; öğrenci velilerinin de payı var. Anneler ve babalar; çocuklarının kim olacaklarından çok, ne olacaklarıyla ilgileniyorlar.
ÖZELİN ÖZELİ OKULLAR
Özel öğretim kurumları mevzuatına göre; özel okullar, mevcut okul kategorilerinden farklı olarak, özel müfredat uygulayabilirler. Usulüne uygun hazırlık yapıp, Talim Terbiye Kurulu'nun onayından geçirerek; özel okulların özeli olabilirler.
Eskiden beri, bu fırsatı; Batı kulübü içinde yer alan özel okullar değerlendirdi. Her biri; Avrupa ya da Amerika okullarına entegre olarak, onların Türkiye'deki uzantıları yahut temsilcileri haline geldi.
Son yıllarda, sosyal ve kültürel, siyasal ve ekonomik şartlar bakımından; kendi değerlerimiz üzerine, yeniden yükselmeye ve yücelmeye elverişli bir zemin var. Fakat gel gör ki, dindar ve muhafazakâr kesimlere hitap eden zihniyeti yerli özel okullar; bu fırsatı değerlendirerek, özel okulların özeli haline gelme niyeti, gayreti içinde görünmüyorlar.
Her birimiz, kendi cephemizde; işimizi iyi yapar, nöbetimizi iyi tutarsak daha iyi günler göreceğiz. İnanıyor, iman ediyoruz ki; mahşer günü geldiğinde, yaptıklarımızın ve yapmadıklarımızın hesabını vereceğiz.
Her şeyi devletten, hükümetten bekleme tembelliğini artık terk edelim. Hepimiz elimizi, kolumuzu, gerekirse gövdemizi taşın altına koyup; yaşadığımız sürecin hakkını verelim.
Zekeriya Erdim