Tevafuk bazen günlerin günlere denk gelmesiyle gerçekleşir. Bugün de öyle oldu. Tam 104 yıl önce bugün de Mart'ın on sekizinci günüydü… Kendinden emin düşman ordusu Çanakkale Boğazı'nı geçerek İstanbul'a demir atmayı ve kirli emellerini birer birer hayat geçirmeyi planlıyordu. Bugün artık onlar için bunu gerçekleştireceklerine inandıkları gündü… Ama hadiseler düşündükleri gibi gerçekleşmedi, sonuç hesapladıkları gibi olmadı. Mağlubiyet, mağrurların; zafer ise zayıfların oldu. Akıllarının almadığı ve içinden çıkamadıkları bu durumu, W. Churchill'in manidar şu kısa açıklamasıyla geçiştirmeye çalıştılar: "Biz Çanakkale'de Türklerle değil, Tanrı'yla savaştık ve tabii ki yenildik!"
Gerek donanma gerekse hava ve kara gücü açısından bir mukayeseye imkan vermeyecek şekilde açık bir farkla düşmanın elinde bulundurduğu üstünlüğe rağmen, neydi Çanakkale'yi geçilmez kılan? Şüphesiz bu eşsiz zaferin birçok yönden tahlili yapılabilir, yapılmalıdır da… Çünkü 104 yıl önce muhatap olduğumuz olumsuz şartların içinde saklı bazı gerçeklerin, bugün de İslam dünyasını ve Türkiye'yi yokluğa mahkûm etmek, elini-kolunu bağlamak ve iş yapamaz hale getirmek düşüncesinde olan dost görünümlü düşmanların niyetlerinde saklı olduğunu görmek mümkün… Bu nedenle, 104 yıl önce yaşanan bu şanlı zafer, canlarını feda eden şehitlerimizin ve organlarını kaybeden gazilerimizin hakkıdır. Bize düşen ise onları vefa duygularıyla, rahmet niyazlarıyla anmakla birlikte aynı zamanda yaşanan hadiselerden dersler çıkarmak olmalıdır, düşüncesindeyiz. Soruyu tekrar sorup cevabını bulmaya çalışalım. Evet, neydi Çanakkale'yi geçilmez kılan? Cevabımız sadece iki kelime: Çanakkale Ruhu...
ÇANAKKALE RUHU NEDİR?
Şu önemli tespit General D. MacArthur'a aittir: "Savaşta silahlar önemlidir. Komutanlar önemlidir. Ama asıl önemli olan maneviyattır, ruhtur." Bir ecnebi askerin, maneviyatın ve ruhun, belki de savaşın kaderini değiştirecek güce sahip olduğunu ifade edişine en manidar örnek Çanakkale Zaferi'dir. Peki, bu zaferi kazandıran ruhu, Çanakkale Ruhu'nu nasıl ve neyle tanımlayacağız? Kanaatimizce bu ruh, maneviyatla beslenen, Allah'ın va'dine iman; Peygamberin müjdesinin gerçekleşeceğine inançtır… Kısacası, Çanakkale Ruhu, inanç ve teslimiyetin tâ kendisidir! Dolayısıyla bu ruhun tahlilini yapmak isteyenlerin başvuracakları ilk referans İslam'ın temel kaynakları olan ayet ve hadislerdir. Zira bu ruhu besleyen kaynaklardır bunlar…
Ayetlere baktığımızda Müslüman bir kimse için şehitlik ve gazilik, "iki güzellik" olarak tanımlanmaktadır (bkz. Tevbe, 54). Dolayısıyla cepheye büyük bir aşkla-şevkle, günümüzün tabiriyle motivasyonla giden asker için "ölürsem şehit, kalırsam gâzi" içi boş bir söylem ve slogan değildir! Ancak iki güzellikten biridir! Çünkü bu iki güzelliğin güzelliklerini anlatan ayetler ve hadisler öylesine etkileyici ifadelerle konuyu ortaya koymaktadır ki canını vermek ya da organlarını kaybetmek bile bu güzelliği gölgeleyememektedir. Geliniz birkaçını zikredelim.
ÇANAKKALE RUHUNU BESLEYEN AYET VE HADİSLER
Hepimizin sıkça duyduğumuz bir ayet meali vardır. "Allah yolunda can verenler için 'ölüler' demeyiniz. Bilakis onlar diridirler ama siz farkında değilsiniz." (Bakara, 153). Ayette geçen farkında olamamak "şuur" kelimesiyle ifade edilmiştir. Algı ve idrakimizin dışında olan bir durum olarak bakabiliriz, bu hadiseye… Çünkü bir başka ayette, şehitleri rızıklandırıldığından bahsedilmektedir. Rızıklandırılmak ise yedirilmek-içirilmek-doyurulmak anlamındadır… "Sakın Allah yolunda can verenleri ölüler zannetmeyin. Bilakis onlar her biri Rabbinin katında rızıklandırılan diri (canlı) kimselerdir. Allah'ın onlara ikram ettiği nimetlerden dolayı çok memnun ve mesrur bir halde sonradan gelenlere müjdeler vermektedirler…" (Al-i İmran, 169). Çünkü şehit, canını Allah için veren, Allah'ın da bu canı, cennetin eşsiz nimetleri karşılığında aldığı bir kişidir (Bkz. Tevbe, 111).
Şehitlerin yüce mertebesi hakkında Sevgili Peygamberimizin de dikkat çekici, açıklayıcı ve müjdeleyici hadisleri vardır. Bunlardan üçünü nakledelim: "Şehitlerin ruhları yeşil kuşların içindedir. Bu kuşların Arş'a asılı kandilleri vardır. Şehit ruhlarını taşıyan kuşlar, cennette istedikleri yerde dolaşır sonra arşa asılı kandillere inerler. Allah onlara yönelerek şöyle seslenir, 'Herhangi bir arzunuz var mı?' Onlar da, 'Ey Rabbimiz! Başka ne arzu edebiliriz ki? Cennetteyiz, dilediğimiz şekilde yaşıyoruz.' Yüce Allah onlara bunu üç defa sorar. Onlar Rablerinden bir şey dilemedikçe bırakılmayacaklarını anlayınca şöyle derler: 'Ruhlarımızı cesetlerimize geri çevir de dünyaya tekrar dönelim ve senin yolunda ikinci kez şehit olalım!'" (Müslim, İmâre, 121)
"Ölüp de Allah katında hayırlı bir mertebeye erişen kullar içinde, şehitten başka hiçbir kimse - içindekilerle birlikte dünya verilecek olsa bile- yeniden dünyaya gelmek istemez. Şehit, şehitliğin ne denli üstün bir mertebe olduğunu gördüğü için, dünyaya dönüp bir kez daha şehit olmak için can atar." (Buhârî, Cihâd, 6)
"Kim malını savunma uğruna öldürülürse şehittir, kim dini uğruna öldürülürse şehittir, her kim kanı (canı) uğruna öldürülürse şehittir, kim ailesini savunma uğruna öldürülürse o da şehittir." (Tirmizî, Diyât, 21)
İşte bu ayetler ve bu hadislerle beslenen ruhlar, yeri geldi Allah için can verdi ama neticede Çanakkale'yi geçilmez kıldı! Şanlı ecdadımızı ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor; makamları cennet, mertebeleri Firdevs olsun diye niyaz ediyoruz…