Saray'a kapatma bahsinde Suudi Arabistan ve sabık Kral Abdullah'a dair 2014 mahreçli bir haberin satır başları şöyleydi: "Kral Abdullah Bin Abdülaziz el Saud'un (89) kızları, 13 yıldır babalarının Cidde'deki sarayında zorla alıkonulduklarını iddia ederek yardım istedi. Prenses Seher (42) ve Prenses Cevahir (38), e-posta ile ulaştıkları İngiliz Sunday Times gazetesine hikayelerini anlattı. Prenseslerin anlattıklarına göre, diğer kız kardeşleri Maha (41) ve Hala (39) da saray arazisinde bulunan başka bir villada esir tutuluyor. Prenseslerin kaldıkları villalarının kapısında 24 saat boyunca güvenlik görevlileri bekliyor, ev gözetleme kuleleri ile izleniyor. Dışarı çıkmaları yasak olduğu gibi kimse de içeri giremiyor. Öz erkek kardeşleri bulunmayan prensesler, Kral'ın başka bir eşinden olan üç oğlunun kontrolünde bulunuyor.
Esaret altında yaşayan kadınlar, bir zamanlar ise jet-sosyete gibi yaşıyorlardı. Batı tarzı bir hayat süren, anneleri Alanoud Alfayez ile yılda iki kez gittikleri Avrupa'da partilere katılan kadınların banka hesaplarına para yağıyordu. Prensesler, 1990'da anneleri olmadan çıktıkları İtalya ve Yunanistan tatili sonrasında ise her şeyin değişmeye başladığını anlatıyorlar. Eskiden ülkedeki yoksulluğu bile eleştirebildiklerini söyleyen prensesler, hayat tarzları nedeniyle hedef olduklarını savunuyor."
'Hayat tarzları nedeniyle saraya kapatıldıkları' kesiti Batılıları harekete geçirmek, atıfetlerine nail olabilmek için; duygu sömürüsü babından söylenmiş ifadeler olsa gerek. Batılıların duygularına nasıl hitap edeceklerini, ayranlarını kabartabileceklerini biliyorlar. Nasıl olsa içlerinde yaşamışlar! Batı'da olsaydı bu kızlar muhtemelen manastıra kapatılırlardı. Gözden uzak tutabilmek için ülkeden ülkeye yöntemler ve işlemler değişebiliyor.
El etek öpme faslından sonra kenara çekilen sabık/ devrik Veliaht Muhammed Bin Nayif için de son durumun dile getirilen hikayeden pek farklı olmadığı anlaşılıyor. Muhammed Bin Nayif de Kral Abdullah'ın kızları gibi Cidde'de bir sarayda tutuluyor. Saraya kapatılmış. Şimdilik kendisine ülke dışından kimse ulaşamıyor. Kısaca saray kapatması haline gelmiş. Tek başına değil elbette. Kral Abdullah'ın kızları örneğinde olduğu gibi kızları Prenses Sara ve Prenses Lülü de beraberinde saraya kapatılmışlar. New York Times gazetesi, yeni ve eski Amerikan yönetimlerine mensup 4 yetkiliye dayandırdığı haberinde, Muhammed bin Nayif'in saraya kapatılması hikayesini teyit etmektedir. Batı basını dedikoduların peşini kovalıyor. Bu baptan olmak üzere İngiliz The Guardian gazetesi gibi gazeteler de New York Times gazetesinin bulgularını paylaşıyorlar. Saraya kapatılması şu demek: Dışarıyla teması kesilmiş, tecrit edilmiş. Tecrit altında yaşamaya mahkum edilmiş. Sarayların bulunmadığı ülkelerde bu işlem, zoraki ikamete tabi tutmak, göz hapsinde bulundurmak şeklinde ifade edilmektedir. Suudi Arabistan gibi ülkelerde ise kraliyet üyeleri için saraylar mevzubahis olduğu için 'altın kafesten' söz etmek mümkün.
*
Yeğeni Muhammed Bin Selman'ın kendi postunu devralmasıyla ilgili kısa merasimde Muhammed Bin Nayif'in ağzından şu sözler dökülüyor: "Allah yardımcın olsun, rahatladım…" Bu pes etmek anlamına geliyor. Bunu demesine demiş ama mücbir sebepler tahtında yani zoraki mi yoksa gerçekten de hazmederek mi söylemiş? Batı basını içtenlikle söylediğinden kuşkulu. Yoksa dili ne söylerse söylesin gönlü ve gözü hala geride bıraktığı tahtta mı? Sadece tahtı kendisi mi istiyor, yoksa beraberinde başkaları da istiyor mu?
İsrailli müsteşrik/oryantalist Shaul Yanay Suudi Arabistan'da Muhammed Bin Nayif'in azledilmesi ve Muhammed Bin Selman'ın yerine geçmesiyle taht kavgalarının durulmadığını aksine ilerideki günlerde daha sertleşme ihtimalini barındırdığını, kızışma ihtimalinin bulunduğunu yazmaktadır. Bu fitne kazanı kaynatmak mı yoksa gerçeklere mi dayanıyor? Shaul Yanay, 2015 yılında Muhammed Bin Selman'ın ikinci veliahtlığa (Savunma Bakanlığı) da atanmasından beri ülkenin istikrarsızlık girdabına yakalandığını, yuvarlandığını ifade etmektedir.
Yemen'e askeri müdahale ve son Katar krizi onun marifetlerinden bazıları.
Oryantalist Shaul Yanay'ın söylediklerini muhalif kanat da tasdik ediyor ve doğruluyor. Bunun nedeni Muhammed Bin Selman'ın toy ve atak olması. Uhdesine verilen iki stratejik alan; savunma ve ekonomik meselelerde çuvallama ihtimalinin yüksek olmasıdır. Bu nedenle de bu atamadan dolayı kaygılı kesimler ülkenin ve kraliyet ailesinin de geleceği adına bu yeni atama aleyhinde lobicilik faaliyeti yürütüyorlar. İçeride kısık sesle de olsa homurtular yükseliyor. Muhammed Bin Selman'ın veliaht atanmasının yanlış bir karar olduğunu düşünüyorlar. Bunu şimdilik açık bir şekilde söyleyenler ya dışarıdaki muhalifler ya da doğrudan yabancılar. İngiltere'de ikamet eden Suudi Arabistanlı muhaliflerden Dr. Saad el Fakih de kraliyet ailesinin geleceğinden kaygı duyanların insiyaki bir biçimde Muhammed Bin Selman aleyhinde lobi oluşturduklarını ifade etmektedir. Dr. Saad el Fakih, Yahudi oryantalist Shaul Yanay'ın nokta-i nazarını (bakış açısını) doğrulamaktadır. Durum çok ciddi görünüyor. Gelecekte muhtemel fiyaskolarla birlikte iç çekişme kızışma ihtimalini barındırmaktadır. Bu mücadelede Muhammed Bin Nayif eksen kişidir. Muhalif lobiye göre, kraliyetin son umududur. Ama son umutları da saraya kilitli bulunmaktadır.