Çok konu olmasına rağmen ikinci defa Tarık Ramazan konusunda yazma lüzumunu hissettim. Zira Avrupa'da hukuk veya adalet adına kahpelik sahneleniyor ve sergileniyor. Tarık Ramazan esasında ılımlı fikirleri seslendiren birisi. Radikal sayılabilecek fikirlerden oldukça uzak. Belki de bu yüzden hedef seçiyorlar, kendisiyle uğraşıyorlar. Gerçekten de Batı'da İslamı asrın idrakine uygun olarak anlatabilecek, işleyebilecek bir elin parmaklarını geçmeyecek az sayıdaki insandan birisi. Geçmişte Haydar Bammat gibiler bu işi deruhte ediyorlardı. Oldukça genç sayılabilecek (55) yaşına rağmen birikim ve müktesebatı oldukça iyi. İslam'a da Batı'ya da aşina. İkisinin de içinden geliyor. Özellikle de Siyonist çevrelerin başına çorap örmesinden çekiniyor, sakınıyordu. Galiba korktuğu başına geldi. Rahmetli Garaudy'nin başına geldiği gibi. Fransız cumhuriyeti umdeleri Yahudi gardiyanlar tarafından korunuyor. Bu ilkeler ve umdeler ne Hristiyanlık ne de Yahudiliğe karşı; sadece İslam ve Müslümanlara karşı işletiliyor. Tarık Ramazan işte bu kampanyanın hedefi ve mağduru oldu. Dedesi ile birlikte aynı günlerde, aynı ayda; Şubat soğuğunda hunhar ve menfur bir suikasta maruz kaldı. Dedesi 12 Şubat (1949) tarihinde Batı ile Doğu arasında muvazaa ile ortadan kaldırılmıştır. Tarık Ramazan da kaderin bir cilvesi 2 Şubat (2018) tarihinde bir yıpratma ve karalama kampanyasıyla karşı karşıya kalmıştır. Fransız yargısı haysiyet cellatlığına soyunarak düzmece, ısmarlama bir davayla Tarık Ramazan hakkında yüzlerine bile bakılmayacak iki bayan yüzünden işlem yapmıştır. Tarık Ramazan'ın sağlığının bozuk olmasına ve muhakemenin de tutuksuz görülebilmesi seçeneğine karşı, müşteki kadınlara baskı yapabileceği ve dışarıya kaçabileceği varsayımıyla içeriye atılmış ve gözetim altında tutulmakta, alıkonulmaktadır.
Doktor kontrolünde düzenli ve titiz bir tedavi sürecinden geçmesine rağmen kendisini sudan sebeple alıkoymuşlar ve bunun sonucunda sıhhati daha da kötüleşerek sonunda hastaneye kaldırılmak zorunda kalmıştır. Besbelli ki hem manevi hem de fiziki hayatına yönelik ağır çekim bir suikast söz konusu. Eşi İman Ramazan ve çocuklarına da kendisini görme fırsatı tanımamışlardır. Tunuslu Henda Ayari gibi ayarsız ve Batı sokaklarında başıboş dolaşan gönül ve para çelicisi, avcısı kadınlar Fransız derin çevrelerinin sermayesi olarak Tarık Ramazan'ın önüne çıkmış ve tuzak kurmuş görünüyorlar. Belki de Tarık Ramazan'a tuzağı çekindiği gibi Yahudi çevreler kurdular ama oltadaki yem Müslüman görünümlüler. Şimdi maalesef ahlak dibe vurduğundan dolayı Müslümanmış değilmiş pek fark etmiyor. Gazeteler ve yayın organlarında Tarık Ramazan'la ilgili davayı sürekli olarak -elbette ki kasıtlı bir biçimde- Hasan el Benna ismiyle yan yana anıyor ve veriyorlar. Sanki mezarından kalkarak cinsel tacizi o işlemiş gibi! Belli ki, bir algı operasyonu ve manevi bir infaz gerçekleştiriyorlar. İmaj katili Amr Edip isimli Sisi'nin soytarısı meseleyi daha da katmerli hale getirebilmek için Tarık Ramazan'ın tekerlekli sandalye mahkûmu engelli bir kadına tecavüz ettiğini ileri sürüyor! Hâlbuki Sarkozy meşrepli Hinde Ayari Tahran'daki hemcinsleri gibi başındaki başörtüsünü çıkarmış, Fransız cumhuriyetinin ilkelerinin bekası adına onu bayrak gibi dalgalandırıyordu. Fransız Cumhuriyetinin ilkelerinin azizesi olabilmek için Jeanne d'Arc'a da özenmiş olabilir. Amr Edip veya Hinde Ayari gibi Müslümanlar varken Yahudilere ihtiyaç yok! Sonuçta hepsi tek millet!
Beni üzen 80'lik ömre onca acıları sığdırmış olan Mustafa Sıbai'nin yadigârı İsam Attar'ın facebook hesabından paylaştığı üzüntü ve kederi idi. İçinin yandığı belli. Tarık Ramazan'a yönelik kampanyanın başta İslam'a sonra Müslüman Kardeşlere sonra kendisine ve ailesine yönelik olduğunu ifade ediyor. Rikkatini celp etmiş. Zamanın Yakup'u olarak şöyle sesleniyor, yakarıyor: "Bu insanlığın ve İslam'ın yıldızına karşı yapılanlardan dolayı bizarım, üzgünüm…"
Siz üzülüyorsunuz düşman ise şamata yapmakla meşgul. Eşi Benan Tantavi'yi Esat'ın cellatlarına kurban vermiş olan Suriyeli büyük mustariplerden İsam Attar zamanın Yakup'u olarak Yakup'un duasını mırıldanıyor: "Yalnız gam ve kederimi seninle paylaşır ve sadece sana arz ederim …"
Hürriyetin beşiği Fransa, İslami değerlere pusu kurmuş; Tarık Ramazan'ın şahsında İslam'ın mesajını söndürmeye yelteniyor. Adam bozuntularının yönettiği bir ülke. Kaht-ı ricalin hüküm sürdüğü bu ülkeyi Yahudilerin yönetmesi cezayı sezadır, revadır.
Fransızlar cumhuriyet değerlerini giyotin gibi Müslümanların üzerine sallıyorlar ve İslami değerlere karşı kullanıyorlar. Mısır'ın firavun şamatacıları da ortakları.