Soldan gelenlerin bir kısmı, İslamcı diğer kısmı ise ulusalcı oldu. Ulusalcı olanlar İslamcılarla savaşı şiar edindiler. İslamcılar da kendilerini ister istemez eski silah arkadaşlarıyla mücadele içinde buldular. Küresel anlamda Roger Garaudy soldan gelen İslamcıların pirlerinden birisidir. Küresel anlamda Maxime Rodinson'un anti tezi ve panzehridir. Maxime Rodinson, İslam ve Kapitalizm başlıklı eserinde İslam ile kapitalizm arasında ilinti ve bağ kurar. İkisinin barışıklığını savunur. Roger Garaudy ise şahsında bunu tekzip eder ve bu uyduruk tezin fiili antitezidir. Din olarak İslam ne kapitalist ne de sosyalisttir. Piyasayı onaylamakla birlikte onun aşırılıklarını faiz ve zekat ile törpülemektedir. Piyasayı onaylamakla birlikte piyasacı değildir bilakis insanidir. Roger Garaudy'yi İslama çeken de budur. Garaudy aradığını komünizmde değil İslam'da bulmuştur ve ölünceye kadar da İslam'a olan sadakatini sürdürmüştür. Zira Papaz Pierre (Abbé Pierre ) ile birlikte bütün hayatını ve düşüncesini fakirlere ve mazlumlara vakfetmiş, adamıştır. Abbé Pierre, Victor Hügo'nun Sefillerdeki yardımsever ve müşfik papazını andırmaktadır. Hazreti Peygamber de kodamanlarla birlikte değil miskinlerle birlikte haşir olmayı niyaz etmiştir. Solda arayış içinde olanlar finali İslam'la kapatmışlardır. Sağda ise pişmanlık duyanlar ancak İslam ile tanışmışlardır. İslama yol bulabilmişlerdir. Kesin inançlılar değil ancak arayış içinde olanlar İslam'ı bulabilmiştir. Bunlar da genelde sol kesim arasından çıkmıştır.
Arap dünyasında da soldan ulusalcı sağa kayanlar olduğu gibi aynı zamanda İslam'a koşanlar da olmuştur. Bunlardan birisi rahmetli Mısırlı Abdulvahhab el Mesiri'dir. Yahudiler, Yahudilik ve Siyonizm adlı ansiklopedisini kaleme almıştır (Encyclopedia of Jews, Judaism and Zionism). Laiklik konusunda da yetkin uzmanlardan birisiydi. Yahudilik konusunu basitleştirmeden ve komplo teorilerine fazla iltifat etmeden kaleme almıştır. Bununla birlikte Yahudilerin şimşeklerini üzerine çekmekten de kurtulamamıştır. Zira Kur'an ifadesiyle her çığlığı kendi aleyhlerinde sayıyor ve 'Allah'ın milleti' avuntusuyla burunlarından kıl aldırmıyorlar.
Fehmi Huveydi de bunlardan birisiydi. Basın yayın hayatına Muhammed Haseneyn Heykel'in kazandırdıkları ve kattıkları arasındaydı. Mübarek döneminde bile hatırlı şahısların araya girmesiyle el Ahram'da yazmaya devam eden Fehmi Huveydi 2013'teki Sisi darbesinden sonra hayata küstü ve basından da elini eteğini çekti. Zira deniz bitmişti ve yazacak bir yer kalmamıştı. Hoş Ürdün'de es Sebil gibi gazeteler sütunlarını ona açıyorlardı lakin asker kasaturası arkasındaydı. Bundan dolayı Arapların ifadesiyle 'en ne'y binnefs' yaparak kendisini muhataralı alandan çekti. Bu dönemde at izi it izine karışmış ve neredeyse sahne iyi ile kötünün değil skala biçiminde kötülerin yarıştığı bir arenaya dönmüştü.
Yine soldan İslami saflara gelen isimler arasında merhum Adil Hüseyin vardır. İslam'ı savunan tanınmış gazeteciler arasında yer almıştır. Bir zamanlar Mısır'ın en ateşli muhalif gazetelerinden olan eş 'Şa'b gazetesini idare etmiştir.
Solun içinden çıkıp da İslamcıların içine düşenlerden birisi de Muhammed İmare olmuştur. Bir zamanlar sol düşünceyi temsil ediyordu. Kaddafi'ye ve benzeri siyasetçilere uzak değildi. Bazı kitapları Libya tarafından yayınlanıyordu. Sonrasında ' aydınlanma' serisi içinde Arap aleminin aydınlanmacı isimlerini seri halinde neşretti. Hatta Suzan Mübarek'in katkılarıyla bu tür kitaplar aydınlanma serisi içinde El Ahram veya el Ahbar gibi gazeteler tarafından halka promosyon olarak verildi, dağıtıldı. Bütün çalışmaları babından Muhammed Abduh, Cemaleddin Afgani ve Abdurrahman Kevakibi gibi isimlerin çalışmalarını notlandırarak yayınlamıştır.
Soldan geldikten sonra İslami kesimin bayraktarlığını yapmıştır. İslam adına birçok fikri akıma karşı çıkmıştır, kalem sallamıştır. Mutezile ve Devrim kitabında Mutezile meselesini iyi değerlendirmiştir. Son sıralarda Emevilik-Selefilik sarmalında İslam'da devletçi anlayışı yermiş ve Mutezile anlayışının bu hususta ayaklarının daha fazla yere bastığını yazmıştır. Es Selefiyye kitabında İbni Teymiye ve İbnü'l kayyımın İslam'da devletçi düşünceye kaydıklarını ve adalet meselesini izafileştirdiklerini ifade etmiştir. Bugün de Camiyye ve Medhaliyye Selefiliği veya akımları meseleyi vülgarize ederek İslamcıların dışında her türlü iktidara bel bağlamışlar ve yama olmuşlardır. Hafter bunlardan ne ilki ne de sonuncusudur. İslam'ı , Allah ve resulünü çıkararak ulu'l emirci bir çizgiye dökmüşler ve kalıba sokmuşlardır. Salih bin Abdulaziz Muhammed Bin İbrahim Al-i Şeyh ' El Vasatiyye ve'l İtidal ve Eseruha alaHayati'l Müslimin' kitabında savunduğu gibi. Bunlar Allah'a isyanda kula itaat kültürünü aşılamaktadırlar. Muhammed İmare fikri açıdan Arap Baharı sürecinde bu akıma en açıktan karşı çıkanlar arasında olmuştur. Bu nedenle Muhammed Recep el Beyumi'nin andından Mecelletü'l Ezher'in başına getirilen Muhammed İmare Sisi darbesinden sonra bu postunu kaybetmiştir,
Yine Şia'nın fitne ve kargaşa ortamına dolu dizgin hizmet etmesini birçok kitabında eleştirmiş, dile getirmiştir. Şia'yı tarihten bugüne birçok kitabında analiz etmiştir. Şia'nın Buhari düşmanlığı ve Hazreti Ömer husumetini müstakil eserlerinde incelemiştir. Keza Hakaik ve Şubuhat Havle es Sünneti ve'ş Şia adlı eserinde Şii-Sünni i ihtilafına değinmiş ve meselenin hakkını vermiştir.
Vefatının ardından bir araya geldiğimiz Mısırlı gazeteci Cemal Sultan ile merhumu yad ettik. Ayrıca son okuduğum kitaplardan birisi Muhammed Abid Cabiri eleştirisiydi. Onun tefsir çalışması ve fikirleri üzerine oturaklı bir reddiye kaleme almıştı. Cabiri'nin panzehriydi. Taha Abdurrahman'ın felsefik ağırlıklı reddiyeleri yanında Muhammed İmare'nin ilgili reddiyesi yediden yetmişe herkesi ilgilendirmektedir. Reddi İftiraat el Cabiri kitabını okurken kaybettim sonra aradım ama bulamadım. Yer yarılmış içine girmişti. Hatta kitapçılara baktım yine de kitabı yeniden edinemedim. Kitabını ararken kendisini yitirdik. Allah rahmet eylesin.