Arama

Zekeriya Erdim
Ağustos 23, 2017
Öze dönüş

İnsanların, hayvanların, bitkilerin, hasılı tüm canlıların yeryüzündeki var oluşlarını devam ettirebilmeleri için; kendi fıtratlarına uygun olarak, üremeleri ve çoğalmaları gerekir. Üremenin olmadığı yahut olamadığı yerde; var oluş süreci bitti-bitiyor, ekinler ve nesiller gitti-gidiyor demektir.

Üremeyi, çoğalmayı sağlayan şey; tohum olma, embriyo olma özelliğini kaybetmemiş nüvedir, çekirdektir, özdür. Öz bozulur, ifsad olursa; geriye kalan, hafif rüzgarlarda bile savrulup gidecek bir tozdur.

Onun için; geçmişte olduğu gibi günümüzde de, öncelikle ve özellikle, hayat denklemi içinde var olan her şeyin özü korunmalıdır. Yaşanan sorunlu süreçler sebebiyle sarsılmalar ve kırılmalar, savrulmalar ve dökülmeler olmuşsa; usulüne uygun olarak yapılacak öze dönüş hamleleri ile var oluşumuzun devamı sağlanmalıdır.

Püf Noktası

Türkiye; sosyal ve kültürel, siyasal ve ekonomik, bilimsel ve teknolojik, askeri ve stratejik açılardan yolların kesişme noktasında bulunuyor. Bu özel konumu ve durumu sebebiyle; güç odaklarının iştahını kabartıyor, doğrudan ya da dolaylı işgal girişimlerine muhatap oluyor.

Bu kaleyi yıkmak yahut ele geçirmek isteyenler; hemen her dönem, içeride ve dışarıda, nice tezgahlar ve tuzaklar kuruyorlar. Koruma ve direnme gücünü kırmak için; önce ekinleri ve nesilleri bozacak şeyler yapıyorlar.

Sorunları tahlil etmeye ve kendimizce çözüm üretmeye çalışırken; genellikle, faturayı siyaset kurumuna kesiyoruz. Derdimizi orada görüyor; devamızı onlardan bekliyoruz.

Oysa, sorunların ve çözümlerin ana merkezinde; bütün isimleriyle ve sıfatlarıyla insan unsuru var. Hayat düzleminde, birbirini etkileyen ve tamamlayan tüm alanları ve konuları; insanlar sevk ve idare ediyorlar.

Sürecin içinde; tüm kişiler ve kurumlar, bilumum alanlar ve konular yer alıyor. Ortada iyi ya da kötü bir sonuç varsa; anneler ve babalar, öğretmenler ve idareciler, esnaflar ve tüccarlar, sporcular ve sanatçılar, aydınlar ve yöneticiler, hasılı etkisi ve yetkisi olan herkes birlikte üretmiş oluyor.

Bir Avuç Tohum

Elimizde bir avuç buğday tohumu olsa ve bir karış toprak bulup oraya eksek; uygun şartlarda yeşerip başak verir. Tohumun cinsine, toprağın kalitesine ve bizim ilgimize göre; birimiz on, yüz, hatta bin bile olabilir.

Elde ettiğimiz mahsulün bir kısmını tohumluğa ayırır; kalanını un, bulgur yaparız. Belki bir kısmını, başka ihtiyaçlarımızı karşılamak için; pazara çıkarıp, belli bir bedelle satarız.

Ama, elimizde çuvallar dolusu bulgur (yani kırılmış buğday) yahut çuvallar dolusu un (yani öğütülmüş buğday) olsa ve onu hektarlarca büyük tarlalara, ovalara eksek; bir tek başak bile çıkmaz, çıkamaz. O tarlalardaki ve ovalardaki ayrık otlarına gübre olmaktan başka bir işe yaramaz.

Çünkü, kırılarak yahut öğütülerek; tohum olma, embriyo olma özelliğini kaybetmiştir. Özü bozulduğu, ifsad olduğu için; üreme kabiliyeti, kapasitesi yok olup gitmiştir.

Bu durum; her yaş ve seviyedeki insan için de aynen geçerlidir. Yaşadığı süreçler sebebiyle, fıtri kabiliyetleri ve kapasiteleri örselenen insanlar; korunma ve direnme güçlerini ve güvenlerini kaybederek, başkalarının kollamasına muhtaç ve kullanmasına müsait hale gelir.

Öz güveni yerinde olanlar ve özü sağlam kalanlar ise; her türlü olumsuz etkiye ve tehlikeye karşı dik dururlar, direnirler. Hatta, ihtiyaç halinde kendi sınırlarını aşarak ve akıncılar misali cepheden cepheye koşarak; yakın ve uzak çevrelerine çeki düzen verirler.

Ana rahminden mezara kadar devam eden örgün ve yaygın eğitim sistemimizin, anlayışımızın, işleyişimizin en temel zaafı; insanımızın tohum olma, embriyo olma özelliğini kaybettirmek. Fıtri kabiliyetleri ve kapasiteleri sınırlayıp engelleyerek yahut zorlayıp olmadığı, olmayacağı şeylere icbar ederek; kırılmış buğday (yani bulgur), öğütülmüş buğday (yani un) haline getirmek.

Düştüğümüz yer burası ise; kalkacağımız yer de burasıdır. Bizi ancak; ilimde, imanda, amelde, tavırda öze (yani fıtrata) dönmek kurtarır.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN