Arama

Zekeriya Erdim
Mart 11, 2021
Milli Marş'a mesafemiz
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Mesafe, bir şeye olan yakınlığımızın ya da uzaklığımızın derecesini gösterir. Bu, maddi unsurlar için de manevi değerler için de geçerlidir.

Milli marşlar ise; milletlerin istiklal ve istikbal mücadelelerinin sembolüdür. Hemen hemen tamamı; zorlu bir mücadele sürecinin sonunda ortaya çıkan zaferlerin ürünüdür.

12 Mart 1921, bizim milli marşımızın kabul edilişinin 100. yıl dönümü. Sözüyle, sesiyle, manasıyla, maksadıyla mükemmel bir eser olan İstiklal Marşı'nın; Büyük Millet Meclisi'nin kucağında gerçekleşen şanlı doğum günü.

Bir şairin dilinden ve derunundan çıkmış olmakla birlikte; haykırış üslubu ile seslendirdiği mesajın ve muhtevanın kaynağı, milletin ortak vicdanı. Onun için, içinde bulunduğumuz şu günler; anmanın ve kutlamanın ötesine geçip, yeniden anlamanın ve anlatmanın zamanı.

Çünkü, aramıza uzun mesafeler girerse; temsil ettiği ruh kaybolur. Ruhunu kaybeden beden ölür, cansız ceset haline gelir.

Bu vesileyle, hikâyesini hatırlayıp; hafızamızı tazeleyelim. Geçmişten geleceğe bir köprü kurup; istiklalimizin ve istikbalimizin teminatı olan değerleri güncelleyelim.

NASIL DOĞDU?

Her bakımdan meşakkatli, milli mücadele yıllarıydı. Tek dişi kalmış canavarın parçalayıp yuttuğu Osmanlı coğrafyasından arta kalan Anadolu Yarımadası'nda; yeni Türkiye'nin, doğum sancısı günleriydi.

İçinde Mehmet Akif Ersoy'un da bulunduğu Birinci Meclis; bir milli marş metni çıkarmak için, ödüllü şiir yarışması organize etmeye karar verdi. Yarışmaya, toplam 724 şiir girdi.

Ön eleme sonrası 7 tanesi seçilip, bir adım öne çıkarıldı. Ancak, değerlendirme heyetinin iç dünyasında; bunlardan hiç birinin, yeteri kadar tatminkâr olmadığı kanaati vardı.

Milli mücadele yıllarının ünlü şairi, edibi, hatibi Mehmet Akif Ersoy; yarışmaya katılmamıştı. Millet marşı yazmak için ödül almayı, anlayışına ve ahlakına uygun bulmamıştı.

İlgililer harekete geçip, ısrarla sürece dâhil olmasını istediler. Kazanırsa ödül almamak şartıyla yazma teklifini, çaresiz kabul ettiler.

Kısa bir süre sonra, büyük coşku ile karşılanan muazzam bir eser geldi. Büyük Millet Meclisi'nde tekrar tekrar okunup ayakta alkışlandıktan sonra, oy birliği ile kabul edildi.

Şiirin bütününde, iki anahtar kavramın öne çıkarıldığı görülüyordu. Bunlardan "istiklal", milletin milli karakterini; Allah anlamında kullanılan "Hak" ise, dini karakterini temsil ediyordu.

Milli mücadele hangi değerler uğrunda verilmişse, milli marşta da onların sembolleri vardı. Mısralar, millet binasındaki yıkılmaz direkler ve duvarlar; kelimeler, kırılmaz taşlar ve tuğlalar gibi yer alıyorlardı.

Değerlendirme süreci tamamlanmadan önce, Sebilürreşad Dergisi'nde yayınlanmış; o günlerde eli tutan, ayağı yürüyen herkesin içinde bulunduğu "Kahraman Ordumuza" ithaf edilmişti. Daha sonra, bütün şiirlerini topladığı Safahat'a almamış; "O benim değil, milletimindir" demişti.

NASIL YAŞATILMALI?

Milli ve dini değerlerimizin yaşatılması konusunda, ortak bir sorunumuz var. İnsanların büyük çoğunluğu, sözü tekrar ediyor ama öze ulaşamıyorlar.

İstiklal Marşı'nın ilk iki kıtası; bestelenmiş olarak tekrar edilip duruyor. Derin anlamlar içeren diğer kıtaları ise, tamamen unutuluyor.

Öte yandan; yaşanan dil ve kültür zayiatları yüzünden, yeni nesiller, milli marşımızın anlam haritasının dışında kaldı. Mana ile mesafeli hale gelenler, maksadın da yabancısı oldu.

Ayrıca; milli marşa da şairine de yeteri kadar vefa gösteremedik. Onlar yaşadıklarını yazdılar; biz, yazılanları doğru okuyup anlamanın hakkını veremedik.

Milli marşımızın yüzüncü yılında; İstiklal Marşı'nı da Mehmet Akif Ersoy'u da iyi anlamalı ve anlatmalıyız. İstiklalimizin ve istikbalimizin teminatı olan dini ve milli değerlerimizi yaşatma yolunda; iz bırakacak adımlar atmalıyız.

Orta geçmişin Çanakkale, yakın geçmişin 15 Temmuz ruhu; gelecek asırlara ve nesillere aktarılmalı. Bu sürecin aktif unsurları arasında; eğitim, öğretim, kültür, sanat, medya, iletişim kadrolarının ve kurumlarının tamamı yer almalı.

Şiirlerini, hikâyelerini, romanlarını, tiyatrolarını yazmalıyız. Resimlerini, karikatürlerini, grafiklerini, gravürlerini, amblemlerini, logolarını çizmeliyiz.

Filmleri, dizileri çekilmeli; belgeselleri, besteleri yapılmalı. İmanın sembolü olan ezan ile istiklalin sembolü olan bayrak; fikren ve fiilen baş üstünde tutulmalı.

Yeniden büyüme ve gelişme sürecine giren, içeride ve dışarıda var oluş mücadelesi veren Türkiye'nin; bu hassasiyete ihtiyacı var. Toplumun, ajan provokatör azınlık dışındaki her kesimi; milli mücadele ruhunda ve onun veciz ifadesi olan milli marşın mesajında, muhtevasında mutabık olurlar.

Birlikte ve huzur içinde yaşamanın ortak zemini budur. Milli marşa mesafeli olanlar, milletten de uzak olur.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN