Değerli okuyucum.
Henüz ardı arkası kesilmemiş bir ekonomik saldırının muhatabı olarak her birimize düşen vazifeleri yerine getirmemiz gereken bir süreçten geçiyoruz. Liderle milletin; devletle vatandaşın kenetlenmesine vesile olan bu "musibet", umarız bin nasihate dönüşerek bizler adına hayırlı neticeler getirir. Bugün, adına kısaca devlet daireleri dediğimiz resmi kurum ve kuruluşlarda yaşanan israftan ve bunların daha ziyade hangi noktalarda cereyan ettiğinden söz etmeye çalışacağız.
ENERJİ İSRAFI
Ülkemiz maalesef enerji konusunda dışa bağımlılık prangasından kurtulabilmiş değildir. Yıllar önce komşumuz Bulgaristan, zaman zaman elektriğimizi kestiğinde fabrikalarda üretim durur, evlerde insanlar karanlıkta kalırdı. Bu dramatik durumlar şimdilerde yaşanmıyor olsa da son 15 yılda ortalama olarak her yıl 54 milyar dolar gibi yüksek bir meblağın enerji ve maden harcamalarına ödendiğini ifade ediyor uzmanlar.
Birkaç yıl önce "En ucuz enerji tasarruf edilendir" sloganı ortalıkta dolaşıp durmaktaydı. Toplumda tasarrufu önemseyen bir anlayış söz konusu olmayınca bu slogan da çok fazla etkili olmadı maalesef. Şimdiyse Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın web sayfasında bile rastlayamadığımıza göre, bu sloganın da maalesef "tarih" olduğunu düşünebiliriz. Oysa medyanın ısrarla ve maksatlı bir biçimde tasarruf kavramını, "cimrilik/pintilik/varyemezlik" gibi göstermeye ve tanıtmaya çalışmasının aksine, birkaç günden beridir ifade etmeye çalıştığımız üzere tasarruf, dinin emrettiği ve insanın hayrına-iyiliğine olacak bir güzel ahlak örneğidir.
Yaşanılan bu gerçeklerden sonra yeniden gündeme getirerek bu sloganı bir kez daha "En ucuz enerji tasarruf edilendir" diyelim ve devlet dairelerinde bu alanda nasıl bir israfın yaşandığı konusuna değinelim.
Kıymetli okuyucum.
Bugün ülkemizde en büyük metropollerden en ücra ve küçük yerleşim birimine varıncaya kadar adına "devlet dairesi" denilen resmi kurum ve kuruluşlar vardır. Üzülerek ifade edelim ki, bu müesseselerin belki tamamında en üst makamdaki idareciden en alttaki memura kadar odalarında gündüzleri –hiç gerekmediği halde- ışıklar yanar!.. Bir mekânın, bir evin, bir müessesenin, bir mabedin… Kısacası bizim için değerli olan her şeyin başkalarınca "görülebilmesini" sağlayan; ve o mekânı paylaşanlara "aydınlık bir ortamda yaşayabilme" imkanı veren aydınlatma işinin geceleri yapılması inkâr edilemez bir gerekliliktir; şarttır… Ancak gün ışığından dolayı yeterli bir aydınlanmanın sağlandığı ortamlarda ışıkların yanıyor olmasının hiçbir makul gerekçesi yoktur. Tek kelimeyle bir "enerji israfı" olan bu durumun sorumlusu başta o kurumun idarecisi ve yetkili olan kişi sonra da bu israfı gerçekleştirenlerdir. Bizzat yaşadığımız tecrübenin rakamsal sonuçlarını vermek isterim. İdarecilik görevinde bulunduğum kurumda gündüzleri ışıkların yakılmamasını isteyip bizzat bu kurala kendi odamda uyarak geçirdiğimiz sürecin daha ikinci ayında kurum mutemedi elindeki iki faturayı göstererek aylık elektrik giderimizin 800 TL'den 600 TL'ye düştüğünü ifade etmişti. %25 oranına tekabül eden bu rakamın, sadece gündüzleri ışıkları yakmamak suretiyle tasarruf edilmesi hiç de azımsanacak bir rakam değildir. Ama maalesef devlet, "yaz/kış saati" uygulamasına gerekçe kıldığı ve önemsediği "enerji tasarrufu" konusunu kendi dairelerinde gerçekleştirememektedir.
Enerjiye milyarlarca dolar ödediğimizi hesaba kattığımızda her bir kilowatın ne kadar önemli ve değerli olduğunu düşünerek önce devlet sonra millet olarak bu israf kalemlerini terk etmekten başka seçeneğimiz yoktur. Şu anda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın bilgilendirici ve uyarıcı mesajlar içeren yeni slogan çalışmalarına ve bunların medyada etkin ve sürekli bir şekilde yer almasına ihtiyaç vardır. Öte yandan kurum ve kuruluşlarda gündüzleri gereksiz ışık yakılmasını engelleme konusunda ilgili birimlerin takip ve denetimlerde bulunması da icap etmektedir. Başarılı bir şekilde gerçekleştirilecek tasarruflarla sadece elektrik kaleminde bile ciddi rakamları israf ile heba etmekten kurtulacağımızı söyleyebiliriz.
YAKIT İSRAFI
Ülkemizin dört mevsimi yaşıyor olması farklı bir ayrıcalık sağlarken aynı zamanda kış aylarında ısınma hatırı sayılır bir yakıt harcamasına da sebep olmaktadır. Gerek doğalgaz, gerekse sıvı ve katı yakıtlar yine ülkemizden dışarıya ciddi oranda meblağlar ödememizi gerektirmektedir. Devlet dairelerinde kış aylarında ısınma maksadıyla sarf edilen her türlü yakıtta yapılacak tasarrufun yine anlamlı bir meblağa ulaşacağını söyleyebiliriz. Zira maalesef pek çok devlet dairesinde kaloriferlerin cayır cayır yandığı hepimizin malumudur. Kendi mesken ve işyerlerimizde asla gönlümüzün razı olmayacağı bu duruma nedense kimsenin tavır aldığını, tepki verdiğini de görmüyoruz. Oysaki aşırı sıcak ortamlardan dolayı pencereler açılarak boşa giden her bir ısı birimi, hem kaybettiğimiz milli servet hem de bu savurgan davranışımızla günaha girdiğimiz bir israf kalemidir.
Öte yandan bu başlık altında ele almamız gereken bir başka husus, araçlarda kullanılan yakıtta yapılan israftır. Doğrusu, resmi kurum ve kuruluşların uhdesinde bulunan binlerce araç, –verdiği hizmet gereği- devlet tarafından finanse edilen yakıt harcamasını elbette ki hak ediyor. Buna diyeceğimiz bir şey olamaz. Ancak diyeceğimiz şu ki, araçların kullanımında hakkımız olmayan suiistimallerdir. Bir örnekle konuyu açalım. Resmi araç, adı üstünde resmi işlere tahsis edilmiş bir vasıtadır. Hiç kimsenin bu nitelikte bir aracı şahsi işleri için kullanma yetkisi yoktur/olamaz… Bu aracın şahsi işlerde kullanımı esnasında harcanan her bir yakıt damlası haddi aşmaktır, hakkı zayi etmektir; önemli bir israf kalemi olarak günahtır. Aynı günahın bir başka türü de sevk ve idaresinde bulunduğu aracı park ettiği zaman içinden çıkmayıp elinde cep telefonuyla vakit geçiren sürücülerdir. Zira onlar, çalıştırılmaması gereken araçlarını sırf sıcak ya da soğuk hava gerekçesiyle klimadan istifade etmek amacıyla çalıştırmakta ve bu surette litrelerce yakıtı israf etmektedirler. Devletin parası da malı da kamuya aittir. Bu kamunun içinde yetimler, kimsesizler, yoksullar vardır. Hakkımız olmayan bir şeye el uzatmak nasıl haram ve kul hakkı ise; uhdemizde bulunan her hangi bir imkanı maksadı dışında kullanmak da israftır, haramdır ve günahtır.
Başka israf ve tasarruf noktaları da zikredilebilir. Ama en çok kaybımızın olduğunu düşündüğümüz bu iki alanda; elektrik ve yakıt kalemlerinde devletin bizzat konuyu önemsemesi ve alacağı tedbirlerle takip ve denetimlerde bulunması çok ciddi bir tasarruf gelirine vesile olacaktır.
Sağlıcakla kalınız efendim…
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay