İnsan hayatında, yahut insanın gönül ve zihin dünyasında; "ilk"lerin özel bir önemi vardır. Ana rahmindeki ilk algılar, doğumdan sonraki ilk uygulamalar, yürüme çağındaki ilk adımlar, okula başlama dönemindeki ilk günler, evlenme sürecindeki ilk buluşmalar, hasılı hayatımız boyunca yaşayacağımız ilk tecrübeler; bizim için, ayrı bir anlam ve değer taşır.
Bu günlerde, yetişme çağındaki çocuklar ve gençler ile onların aileleri; eğitim süreçleriyle ilgili ilkleri yaşıyorlar. Kimileri ilk defa başlıyor olmanın, kimileri bir kademeden başka bir kademeye geçme safhasına gelmenin coşkusu ve heyecanı ile; okullara, sınıflara koşuyorlar.
İşte bu noktada; doğru bir rehberliğe, güçlü bir desteğe ihtiyaçları var. Çünkü; vadisini bulamayan suların denize ulaşması zorlaşır, buharlaşıp gitme riski artar.
AMİN ALAYI
Osmanlı döneminde, çocuklar okula başlatılırken; adına "amin alayı" yahut "bed-i besmele" denilen özel törenler yapılırdı. Bu törenlere; çocukların aile bireyleri, komşuları, arkadaşları, akrabaları ile birlikte ikamet edilen mahallin ileri gelenleri de katılırdı.
Düğün, bayram, sünnet, mevlid yahut diğer anma ve kutlama merasimleri gibi önem verilirdi. Çocuklar, güzel elbiseler giydirilerek, süslü atlara yahut arabalara bindirilerek; önceden belirlenen güzergaha göre, dualarla ve aminlerle, tekbirlerle ve ilahilerle, coşkulu bir şekilde gezdirilirdi.
Sonra okula götürülüp; derse ve hocaya ısındırma uygulamasına geçirilirdi. Herkes kendi gücüne ve imkanına göre ikramda bulunur, hediyeler verirdi.
Törenin amacı; dua almak, teşvik etmek, istek oluşturmak, cazip hale getirmekti. Aile, okul ve çevre işbirliği ile; "Biz sizi ve eğitiminizi önemsiyoruz" mesajını vermekti.
Şimdilerde de, öğretim yılının ilk günlerinde; okula yeni başlayacak çocuklar için, uyum programları yapılıyor. Gördüğümüz, bildiğimiz kadarıyla; faydadan hali olmamakla birlikte, kültür ve medeniyet dünyamızın eğitim algısı açısından, mesajı ve muhtevası eksik kalıyor.
İSTİKAMET RAYI
Bilindiği gibi; siyasette ve ticarette, yatırımda ve hizmette, "arz talep dengesi" diye bir şey var. Müşteriler ve muhataplar, üyeler ve taraftarlar, isteklerini ve ihtiyaçlarını güçlü bir şekilde ifade ettiklerinde; irade ve inisiyatif sahiplerini etkiliyor, malların ve hizmetlerin üretimine istikamet veriyorlar.
Çocuklarımızı ve gençlerimizi, okullara gönderirken; beklentilerimizin istikametini, açıkça belli etmeliyiz. Ortak ya da temel değerlerimizin sınırları içinde, kim ve ne olmaları gerektiği konusunda mutabakat sağlayıp; birlikte, o ray üzerinden gitmeliyiz.
Dünya ve ahiret sermayemiz olan, emanet beratı boynumuzda asılı duran yavrularımızı; "saldım çayıra" deyip salamayız. Öğretmenlere ve idarecilere, "eti sizin, kemiği bizim" diyerek; kendi görevlerimizi birilerine devretmiş olamayız.
Haklarımız ve sorumluluklarımız dahilinde, bizim bir temel duruşumuz olmalı. Diğer annelerle, babalarla istişare ve iş birliği içinde; bu duruşun arkasında kaya gibi durulmalı.
EĞİTİMDE İLK ADIM
Şüphesiz, genel anlamda; eğitim sürecine girenlerin hepsi bizim çocuklarımız. Ve fakat; her birinin, her bakımdan, "kendilerine has" özellikler taşıdıklarının farkında olmalıyız.
Bu açıdan baktığımızda, bize düşen; kendi çocuğumuzun ilk adımlarını iyi organize etmektir. Onun benlik, kimlik, kişilik özelliklerini göz önünde bulundurarak; en uygun mesajları verebilmektir.
Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenirse; ondan sonrakilerin hepsi yanlış olur. İlk günlerde, ilk adımlarda oluşan olumlu ya da olumsuz algı; eğitim hayatının tamamını, etkisi altına alır.
Bir zamanlar, biz kendi çocuklarımıza; bismillah, inşallah, maşallah bölümlerinden oluşan bir program yapmıştık. Bu amaçla yazılıp bestelenen bir şarkı eşliğinde; konvoy halinde dolaşarak, naralar atmıştık.
Birinci bölüm; "Okula başlıyoruz bismillah/Sınıfa koşuyoruz bismillah" ifadeleriyle, her işimizde olduğu gibi, okula başlamanın da Allah'ın adını anarak ve O'nun himayesine sığınarak olması gerektiğini vurguluyordu. İkinci bölüm; "Okuyup yazacağız inşallah/Biz adam olacağız inşallah" dizeleriyle, okulun ve okumanın amacı üzerinde duruyordu.
Üçüncü bölümde; "Okulumuz çok özel maşallah/Öğretmenlerimiz çok güzel maşallah" mesajlarıyla, kuruma ve kadroya atıf vardı. "Okul bizim evimiz/Onu siz de seviniz/Okulsuz bir dünyayı/Kapkaranlık biliniz" şeklindeki nakaratlar ise; muhtevayı tamamlıyorlardı.
Bu şarkıyı ve programı, yıllarca hatırlayıp mutlu oldular. Duygu ve düşünce dünyalarında; bismillah, inşallah, maşallah ayaklarından oluşan bir sac ayağı kurdular.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin "değerler dünyası"nın temellerini, okula başlarken atalım. Yakın ilgimizle körpe ellerini, sıcak sevgimizle taze gönüllerini sımsıkı tutalım.
Zekeriya Erdim