Genel tarife-tanıma göre, vatan; doğduğumuz, büyüdüğümüz, yaşadığımız yer. Tarihiyle, coğrafyasıyla, kültürüyle, medeniyetiyle; bizi biz yapan değerlerin tamamını içine alan, kuşatan, kucaklayan, koruyan, geliştiren, asırlardır uğrunda canlar feda edilerek yükseltilen, yüceltilen "üstün değer".
O bizim; hem dünümüz, hem bugünümüz, hem de yarınımız. Ana kucağı gibi şefkatli ve merhametli kollarında; sevdiklerimizle birlikte, huzur ve güven içinde yaşarız.
Onun için; her karış toprağı, her zaman kutsaldır. Bir millet; ancak vatanıyla birlikte vardır, var olacaktır.
Eskiden beri, vatana saldırmanın, varlığına kastedip yok etmeye çalışmanın; bin bir türlü yolu, yöntemi var. Kimileri dışarıdan, açık-seçik, toplarıyla-tüfekleriyle hücum ediyor; kimileri içeriden, gizli-kapaklı, kurdukları tezgâhlarla-tuzaklarla, zayıf düşürüp diz çöktürmeye çalışıyorlar.
İşte bu, hileli-hurdalı yollardan biri; Osmanlı'nın duraklama döneminde başlayan, gerileme döneminde devam eden, yıkılma döneminde hızlanan, Cumhuriyet döneminde de iyice derinlere inip kök salan "yabancı misyon okulları". Ümmetin kahir ekseriyetini içine alan "cihan devleti"ni parçalayıp bölerek ve bölüşerek; bizi Anadolu Yarımadası'na hapseden Batılı emperyal güçlerin, içimize soktukları ileri karakolları.
BURASI NERESİ?
Dün vilayetimiz, eyaletimiz olan Osmanlı beldelerinin çoğuna; bugün artık, "gönül coğrafyamız" diyoruz. Büyük vatanın küçük bir parçası haline getirilen Türkiye'de; "son kale"nin son müfrezesi gibi, çetin bir varoluş mücadelesi veriyoruz.
Yabancı misyon okullarının, stratejik noktalardaki sistematik dağılımlarına bakıldığında; insana, "burası neresi" sorusunu sorduruyor. İyi günde ve kötü günde, uzantısı oldukları yabancı güçlerin lehine ve bizim aleyhimize yapıp ettikleri hatırlandığında; içimizdeki yara, yeniden kanıyor.
19. yüzyılın sonlarında, Osmanlı coğrafyasında; 2305'i "azınlık okulu", 920'si "yabancı okul" olmak üzere, toplam 3225 "yabancı misyon okulu" var. Bütün bu kurumlar; mensubu oldukları dinin ve göbekten bağlı bulundukları devletin değirmenine su taşıyorlar.
Cumhuriyetin ilanından önce ise, elimizde kalan son kara parçasında, bu sayı; 667'si "azınlık okulu", 715'i "yabancı okul" olmak üzere, toplam 1382'ye düşüyor. Kimileri bilinen isimleri ve imajları ile kimileri kılık değiştirerek; kuruluş ve var oluş amaçlarına uygun bir şekilde, bizimle birlikte yaşıyor.
KİME HİZMET EDİYORLAR?
Güçlü olduğumuz zamanlarda; insani haklar ve özgürlükler adına gösterdiğimiz "merhamet"i, zamanla "maraz"a dönüştürmüşler. Zayıf olduğumuz zamanlarda; ikili anlaşmalarla elde ettikleri avantajları, kaleyi içten fethetmek için, bir manivela gibi çalıştırmışlar.
Her birinin; geçmiş algısını oluşturan bir hatırası, gelecek kurgusunu oluşturan bir hayali var. Kişisel ve kurumsal bütünlük içinde, kelimenin tam anlamıyla; kendi dinleri ve devletleri, kültürleri ve medeniyetleri için, "misyonerlik" yapıyorlar.
Bir yandan, "sütün kaymağı" diyebileceğimiz "üstün yetenekli" çocuklar ve gençler alınarak; hayatın bütün alanlarında ve konularında köşe başlarını tutup, devleti ve milleti yönetecek "elit kadro"lar yetiştiriliyor. Öte yandan, bu seçkinlerin sevk ve idaresi sayesinde; toplumun kahir ekseriyeti, yabancı hayranı bir güruha dönüştürülüyor.
Buna bir de muhtelif metot ve usullerle kolaylaştırılan, teşvik edilen, desteklenen, dayanılması zor denecek derecede cazip hale getirilen "beyin göçü"nü ilave ettiğimizde; ülke ve toplum olarak, içimizin boşaltıldığını daha açık bir şekilde anlamış oluyoruz. Asırlardır, sınırlarımızın dışından gelen işgallere karşı destanlar yazdıran direnişler gösteriyor; bizi içten içe yiyip bitiren, elmastan daha değerli madenlerimizi çalıp götüren, aklımızın vatanı olan beynimize ve ruhumuzun vatanı olan gönlümüze bağdaş kurup oturan haramilere seyirci kalıyoruz.
BUGÜN DURUM NEDİR?
Yabancı misyon okulları ve onların yerli gibi görünen uzantıları üzerinden organize edilen yabancılaştırma, casusluk, isyan, iç savaş, işgal girişimleri; geçmişte olduğu gibi, günümüzde de devam ediyor. Eğitim çağındaki çocuklarımızın ve gençlerimizin önemli bir kısmı; bizim limanlarımızda demir atmış düşman gemilerine binip, bir daha geri dönmemek üzere gidiyor.
Cumhuriyet tarihi boyunca kaptan köşkünde oturup, Türkiye'yi emperyal güçlerin "sömürge ülkesi" haline getirenlerin, yerli ve milli olan her şeye karşı çıkıp şiddetle muhalefet edenlerin hangi okullardan mezun olduklarına bakıldığında; bu manzara, açık ve net bir şekilde görülecektir. Mevzuatıyla, müfredatıyla, kadrosuyla, kurgusuyla "yabancı" misyon okulları "yerli" hale getirildiğinde; son yıllarda yeniden canlanmaya başlayan istiklal ve istikbal mücadelemiz, daha ümit ve güven verici bir safhaya girecektir.
Önümüzdeki günlerde, imkân dâhilinde; bu konudaki son durumumuzu, örnekleriyle özetlemeye çalışacağız. Çok zamandır devam eden ve bundan sonra da devam edecek olan kültür ve medeniyet savaşının; eğitim cephesine, bir nebze ışık tutmuş olacağız.