Arama

Prof. Dr. Ahmet Ağırakça
Ekim 28, 2024
Hz. Adem ve İblis Kıssası

İblis, Adem'in soyundan gelenleri hile ve desiseleriyle mal, kadın, mevki-makam gibi değişik vaatlerle kandırıp Allah'ın yolundan saptırabilir. Ancak, Allah'ın muttaki, mümin kullarını asla kandırıp yolda çıkaramaz. Çünkü onlar, Rablerinin kendilerine verdiği bilgiyle şeytanın hilelerini öğrenmiş, hilelerini anlamış, bunlara karşı Rablerinin kudret ve himayesine sığınmış, Allah'a itaate imanla devam etmektedirler.

İblis isteklerinde ve tehditlerinde ısrar ederek muhtemelen gaflete düşmüş olan bazı kullarını yoldan çıkarmak için sürekli çalışıyor. Ayrıca kendisini haklı çıkarmaya çalışıyor. Sanki isyan eden o değil de, istemediği halde isyan ettirilmiş gibi bir ortam oluşturmaya yol arıyor. Bundan dolayı da Hz.Adem'in (as) soyundan ve kendisinden intikam almaya yemin ediyor:

(İblis) dedi ki: "Beni sen azgınlığa mahkûm ettiğin için ben de onları gözetlemek üzere senin doğru yolunun üzerinde (Âdem'in soyundan gelenlere) pusu kurup oturacağım." (el-A'râf, 7/16-17)

Bilindiği gibi cinler grubundan olan İblis, kıskançlık ve öfke dolu bir büyüklenme ile Allah'a isyan etmiş, bundan dolayı da lanetlenmişti. Zira ateşten yaratılmış bir varlık olarak kendisinin topraktan yaratılmış insandan daha üstün olduğunu ileri sürmüştü. Bu bahane de bir şey ifade etmemişti. Lanete uğrayıp itaat örneği olan meleklerle aynı yerde kalmaktan mahrum bırakılıp kovulunca Allah'tan kendisine insanların dirileceği güne kadar süre tanınmasını istedi. Allah da belki bilmediğimiz bir hikmete dayalı olarak ona sûra üfleneceği güne kadar mühlet verdi. İblis, bu lanet ve kovulmanın sebebi olarak gördüğü Hz. Âdem, onun neslini yoldan çıkarıp kendisine uydurmayı hedef edinerek bunu açıkça dile getirdiğini görüyoruz. Yüce Allah da kendisine uyacak insanları da onunla birlikte cezalandıracağını haber vererek onun peşinden gitmenin getireceği zararı insanlığa bildirdi. Şeytana uymak, Allah'ın belirlediği İslâmi ilkelerden ve tevhid inancının gereği olan yaşama biçiminden uzaklaşmak demektir. İblis, Allah'a ve her şeyi O'nun yarattığına iman ediyordu. Fakat yoldan çıkmış ve yanlışlıklara saplanmıştı. Ona uyanlar da Allah'a iman ederler. Şeytan onlara günah işlemeyi güzel ve zevkli göstererek onları yoldan çıkaracağını ümid etmişti. İşte bu İblis insanların sağından, solundan, önlerinden ve arkalarından dolaşıp onları sarıp sarmalayarak yoldan çıkaracağını isyan olsa da ifade etmişti. İnsana olan düşmanlığını açıkladı. Bu kadar isyan edip şımarıklık gösteren İblis'e seslenen Yüce Rabbimiz "Küçültülmüş, kınanmış ve kovulmuş olarak çık oradan. Yemin ederim ki onlardan kim sana uyarsa iyi bilsin ki cehennemi hepinizle dolduracağım" buyurdu.

Allah, İblis ile Hz. Adem'i bu tartışmadan sonra birbirinden ayırdı. İblis, büyük bir kin ve hileyle Adem'i (as) kandırma yollarını aramaya başladı. Cenab-ı Allah da, Adem ve hanımı Havva'yı bir müddet imtihan için Cennete yerleştirdi.

"Ve Biz "Ey Âdem! Sen hanımınla birlikte cennete yerleş ve (ikiniz) oradan bol bol, istediğiniz gibi yiyin. Yalnız bu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de (büyük bir hata işleyen ve) zulmedenlerden olursunuz" dedik." (el-Bakara, 2/35)

Neden "şu ağaca yaklaşmayın" diyor? Adem, bütün cennet nimetlerinden faydalanmasına rağmen Allah, kendisini sadece bir nimetten mahrum ediyor.

İnsanın yaşama biçimini Allah belirlemiştir. O, ilk insana ilk günden itibaren iman çerçevesinde yaşama kuralları koymuş, koyduğu bu ilahi emirlere uyulmasını istemiştir. İnsan bu ilahi emirlere uyduğunda ödüllendirilir, isyan ettiğinde de cezalandırılır. Allah, Hz. Âdem'e sorumluluk verdiğinde bu görevi daha rahat yapabilmesi için ona yakın bir arkadaş ve bir dost yaratmış. Böylece onu hayat arkadaşlığının ve dostluğun sorumluluğunu paylaşacak biriyle ülfetlendirmiştir. Hz. Âdem'i yarattığı maddeden Havvâ'yı da yarattı ve ikisi birlikte dünyadaki sorumluluklarını yüklendi. Dolayısıyla kadın ve erkeğin birbirini tamamlayan bir bütünün iki parçası olarak yaratıldığı mesajı da ilahi vahiyle insanlığa öğretilmiş oldu.

Cennette hiçbir zararlı ve faydasız yiyecek olmadığına göre, Hz.Adem'in yaklaşmasına izin verilmediği ağaçta şüphesiz zararlı değildi. Ancak Allah, Hz. Adem'in ona yaklaşmasını yasaklaması bir imtihan gereğidir. Böylece ilk insanın İblise karşı bu imtihanda ne yapacağı veya Allah, yardım etmediği takdirde insanın ne kadar zayıf olduğu ortaya çıksın, diye onu deniyordu. Nitekim diğer birçok peygamberi de sonradan deneyecekti. Bu Peygamberleri haşa tuzağa düşürme imtihanı değil Allah'ın emirlerine itaat ve bağlılığının bir eğitim şekliydi.

Bu tür imtihan için belirlenen yasak ve bunda alıkonuşlarının mutlaka bir kusurunun veya zararının olması gerekmemektedir. Allah öyle dilediği için o yasaklamıştır. Dediğimiz gibi bu insanın bir eğitim yoludur. Bunun gibi, Allah (c.c) bazı şeyleri helal kılmış, bazı şeyleri de haram kılmıştır. Mü'minlerin bu emirler karşısında İblis gibi kıyas yapmadan, tam bir teslimiyetle Allah'ın emirlerine uymaları gerekir. Allah (c.c), Adem'i cennetine alırken şeytanın hile ve tuzaklarına düşmemesi için de onu ayrıca uyarıyor.

" "Ey Âdem!" dedik, "Sakın unutma! Bu (İblis) sana ve hanımına düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra sıkıntıya uğrarsın." (Ta-Ha, 20/117-119)

"Biz daha önce Âdem'e (cennetteki ağacın meyvesinden yememesini) vahyetmiştik. Fakat o (bu vahyimizi ve tavsiyemizi) unuttu. Biz onu azimli bulmadık." (Ta-Ha, 20/115)

Bu söz konusu yasak ağaçtan yememesi emri, insanların ilki olan Hz. Âdem'in ruh ve irade eğitimi için yapılmasının yanı sıra sonradan gelecek nesilleri oluşturacak olan insanın teşekkül edecek iradesinin özgürlük duygusu kazanması için uygulanmış bir imtihandı. İnsana verilen bu irade ve seçme özgürlüğünü nasıl kullanacağını ve nasıl kullanması gerektiğini Allah'ın kullarına ilk ataları Âdem (as) üzerinden bir öğreti ile anlatmak istediğini ifade etmemiz mümkündür.

İblis bir kin ve öfkeyle, bu öfke ile kinini de tam bir ustalıkla kullanarak kurnaz ve sinsi bir şahsiyete bürünüyordu. Sanki gerçekten Adem'in iyiliğini istiyor ve ona dostmuş gibi görünüyordu. Nihayet Adem ve eşini tuzağına düşürerek şöyle dedi: "Sonunda şeytan ona vesvese verip dedi ki: "Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve zamanın geçmesiyle sonu gelmeyecek bir hükümranlık ve saltanatı göstereyim mi?" (Ta-Ha, 120).

Cenâb-ı Hak, insanı yaratırken belli bir beşerî zaaflar silsilesiyle de imtihan etmiş ve bu beşerî istekleri karşısında nasıl bir seçme özgürlüğünü kullanacağını görmek istemiştir. Bu beşerî zaaf noktalarını bilen şeytan, insanın kalbine ve zihnine girerek onu aldatmaya çalışmaktadır. Hz. Âdem'e de bugün bizlere de bu zaaf noktalardan girmiş ve girmeye devam etmektedir. Şeytanı sevindirmemek insanın iradesine bağlıdır.

"Ey Âdem, Sen de eşinle birlikte cennete yerleş ve orada istediğiniz her yerden yiyin. Yalnız bu ağaca yaklaşmayın. Ona yaklaşırsanız zalimlerden olursunuz."

Derken Şeytan o ana kadar birbirlerine kapalı olan edep yerlerinden örtülü olan kısmı (farkına varmadıkları durumu) onlara göstermek için onlara fısıldamaya başladı ve "Rabbinizin sizi bu ağaçtan uzak tutması, siz, melekler (gibi) olmayasınız ya da sonsuza kadar (orada) yaşayamayasınız diyedir" deyip yemin ederek: "Ben size sadece (sizin iyiliğinizi istediğimden) öğüt veriyorum" dedi. İkisinin de yanılmalarını sağlayıp yalan sözlerle onları yanlış bir yöne yönlendirdi (ve cennetteki mevkilerinden düşürdü). O ağacın meyvesini tadar tatmaz çıplaklıklarının (mahrem yerlerinin açıldığının) farkına vardılar ve üzerlerine cennet bahçelerinden topladıkları yaprakları üst üste koyarak (avretlerini) örtmeye çalıştılar. Rableri onlara "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?" diye seslendi. (el-A'râf, 20-22)

İblis, Hz. Adem'e (as) yaptığı bu oyunlarla emeline ulaşmış oldu. Bunu yaparken de, iyi bir dost görüntüsü vererek, Allah adına yeminle yalan beyanlarda bulunmuştu. Cenâb-ı Hak insanı yaratırken belli bir beşerî zaaflar silsilesiyle de imtihan etmiş ve bu beşerî istekleri karşısında nasıl bir seçme özgürlüğünü kullanacağını görmek istemiştir. Bu beşerî zaaf noktalarını bilen şeytan, insanın kalbine ve zihnine girerek onu aldatmaya çalışmaktadır. Hz. Âdem'e de bugün bizlere de bu zaaf noktalardan girmiş ve girmeye devam etmektedir. Şeytanı sevindirmemek insanın iradesine bağlıdır.

"Sinsice kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran vesvesecinin şerrinden, ki o insanların kalplerine vesvese verir." (en-Nass, 4-5)

İsyan ve İlk Tevbe

Hz. Adem'in (as) ve eşinin yaptığı bu iş şüphesiz bir günahtır. Allah, kendilerini uyarmasına rağmen İblisin vesveselerine kanarak Allah'ın yasak emrini gaflet ile çiğnemişlerdir. Fakat hemen yaptıkları bu hatanın büyüklüğünü anlamış ve hanımıyla birlikte Allah'a yalvarıp tevbe etmişlerdi.

"(Bunun üzerine onlar), "Rabbimiz, biz kendimize zulmettik. Eğer kusurumuzu örtüp bizi bağışlamaz ve bize acıyıp merhamet etmezsen artık zarara uğrayanlardan (her şeyimizi kaybedenlerden) oluruz" dediler." (el-A'râf, 23)

Allah (cc) da onların bu samimiyetle yaptıkları tevbeyi kabul etti: " Âdem Rabbinden bazı kelimeler (sözler öğrenip) belleyip aldı (ve bu kelimelerle tövbe etti). Allah da tövbesini kabul buyurdu. Çünkü O, tövbeleri kabul edendir, çok bağışlayandır." (el-Bakara, 37)

Her ne kadar şeytanın Hz.Adem'e (as) makamdan kovulmasından dolayı düşmanlığı olmuşsa da Adem (as) ona karşı böyle bir duygu taşımıyordu. Onun için de kolayca kandı. Ancak, aldığı bu tecrübeyle birlikte onun da İblise karşı bir düşmanlığı, bir kini vardı artık:

"(Sonra Allah şöyle) buyurdu: "Hepiniz oradan (cennetten yeryüzüne) inin. Kiminiz kiminize düşman olacaktır. Bununla beraber, Ben'den size bir yol gösterici (kitap ve başka bir tavsiye) geldiğinde kim benim yol gösterici olarak gönderdiğim (Peygamberlerim)e (ve gösterdiğim yola) uyarsa artık o kimse yoldan sapmaz ve (dünya ve ahirette) sıkıntı çekmez."Kim de (indirdiğim) Kitabımdan (Kur'an'dan, bana ve peygamberlerime itaat etmekten) yüz çevirirse, gerçekten onun için dar bir geçim/sıkıntılı bir hayat vardır. Ve onu Kıyamet gününde (mahşer yerine) kör olarak getiririz." (Ta-Ha, 123-124)

"(Allah) buyurdu ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak (cennetten yer küresine) inin. Siz yeryüzünde bir süreye kadar yerleşip kalacak ve orada yaşayacaksınız. Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine (kıyamet günü) oradan çıkarılacaksınız" buyurdu." (A'raf, 24-25)

Hz. Âdem ile Hz. Havvâ'nın nerede yaratıldığı konusunda kesin bir bilgiye sahip değiliz. Yerküresindeki topraktan yaratılıp sonra cennete çıkarıldığı yorumunu yapmak mümkün olmakla birlikte bu bir yorum ve tahminden ibarettir. Allah bize bunları açıklıkla bildirmeyip gaybî bir bilgi olarak bırakmıştır. Son vahyin kesilmesinden sonra bu gibi bilgilerin kesinlik kazanabilmesi mümkün değildir. Buna rağmen bu olay üzerine Allah onlara verdiği emirle hep birlikte yeryüzüne inmelerini istemişti. Hep beraber derken Hz. Âdem, Hz. Havvâ ve şeytanın yeryüzünde birlikte yaşamaları irade buyurulmuş; Hz. Âdem ile Hz. Havvâ'ya şeytanın vesvese ve aldatmalarına dikkat etmeleri öğütlenmişti. Ölünceye kadar -dünya hayatı boyunca- burada kalacak, sonra ölüp yaratıldığınız toprağa defnedilecek ve kıyamet gününde diriltilip Allah'ın huzurunda hesap vereceksiniz.

Böylece yeryüzüne halife olarak gönderilen Adem (as), bu maceralı yolculuktan ve olaylardan sonra asıl görev alanına inmiş oldu. Ancak, yeryüzüne inerken beraberinde azılı bir düşman da gelmişti. Bu düşman, birçok yeteneğe ve silaha sahiptir. Hz. Adem'in (as) elinde ise sadece iman ve salih ameli, kısaca Allah'a tevekkül imkanı vardır. Bir de müminlerle birlikte oluşturacağı bir salih toplumla ve nesli ile birlikte şeytana karşı mücadele edecekti. Bu salih ve Allah'ın emirlerine bağlı olan toplum sayesinde şeytanın aldatmalarına karşı topyekün bir savunma hatta taarruzda bulunabilecek, Allah'ın onlardan onların da Allah'tan razı olacakları bir hayat tarzı meydana getirebileceklerdi.

Bu iniş, aynı zamanda insanlık tarihi boyunca devam edecek bir mücadeleyi da başlatmış oldu. Bu mücadele, Allah taraftarları yani Hz. Adem'i, neslini ve ondan sonra gelecek bütün insanları Allah'ın dinini ve inancını kabul eden müminler topluluğu ile şeytan ve taraftarlarının mücadelesidir.

Adem ve Havva, yeryüzüne yerleştikten sonra insanoğlunun nesli meydan geldi.

"Ey insanlar, sizi tek bir candan yaratan ve ondan da (beşer türünden) zevcesini var eden, her ikisinden de birçok erkek ve kadın türeten Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağını kesmekten de sakının. Allah elbette üzerinizde tam bir gözetleyicidir." (Nisa, 4/1)

Gerçekten İblis, insana yaklaşırken, insanı kendi yoluna çağırıp İslâmdan ve imandan uzaklaştırırken fiziki faktörler kullanmaz. O sadece sinsice vesvese verir. İnsanı her türlü kötü yola yönlendirip yaklaştırır. İnsanların Allah'ın yolundan uzaklaşması için büyük gayretler gösteren İblis, ne yazık ki çoğu zaman bizzat insanı kullanarak emeline ulaşır.

Prof. Dr. Ahmet AĞIRAKÇA

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN