İnsanoğlu, genel anlamda Âdem ile Havva'dan bugüne değin, özel anlamda ana rahminden mezara kadar; pek çok yönden, büyümeye ve gelişmeye çalışıyor. Bulunduğu yerden, halden, durumdan bir adım daha ileri gitme, bir basamak daha yukarı çıkma yolunda; uzun ve yüksek atlamalı engelleri aşmak, gerçek ya da sanal sınırları geçmek için uğraşıyor.
Tarih ve tecrübe, açık ve net bir şekilde gösteriyor ki; kişilerin ve kurumların, ülkelerin ve toplumların büyüme ve gelişme, yükselme ve ileri gitme süreçlerinin bir sistematiği var. Halin ilmine hâkim olup, bu sistematiğe uygun davrananlar; dünyevî ve uhrevî maslahatları bakımından, daha kolay ve daha iyi sonuçlar elde ediyorlar.
Dengeyi kuramayanlar, denklemi uygulayamayanlar ise; varoluş ilke ve prensipleri açısından, patolojik arızalarla malül oluyor. Bazen "başsız gövde", bazen de "gövdesiz baş" gibi; tek boyutlu yaşamak zorunda kalıyor.
Hayat ufkunda, "tek kanatlı" uçan kuşun; erken yorulması ve düşmesi beklenen bir sonuçtur. Ancak, "başarı" ile "mutluluk" arasındaki derin ilişkiyi kavrayıp, birini diğerine feda etmeden yaşayanların; uçuşları daha uzun ve daha güvenli olur.
Kişilerin ve kurumların, ülkelerin ve toplumların, dengeli ve tutarlı büyüyüp gelişebilmeleri için; eğitim safha ve süreçlerinde, "kalite" gelişimi ile "kariyer" gelişiminin birlikte yahut iç içe yürümesi gerekir. Bir başka ifadeyle; yetişme çağındaki çocukların ve gençlerin eğitiminde, "vali" olmak ile "adam" olmak birlikte hedeflenmelidir.
Ayrıca, her yaş ve seviyedeki insanın; güç ve imkân, kabiliyet ve kapasite açısından, kendi doğal sınırları vardır. Katı yağın sıvıya dönüşmesi, erime derecesine; yumuşak lastiğin çekilip uzatılması, esneme sınırına kadardır.
KALİTE ANLAYIŞI
Günümüz dünyasında, daha çok; "ürün"lerin ve "hizmet"lerin kalitesi üzerinde duruluyor. Kimilerinin üretip sattıkları, kimilerin de satın alıp kullandıkları ürünler ya da hizmetler; belirlenen standartlara, hissedilen ihtiyaçlara, öngörülen amaçlara "uygun"sa kaliteli olduğu sonucuna varılıyor.
Öte yandan, "kalite" anlayışının arka planında; "güven" kaygusu, "memnuniyet" duygusu, "daha iyiye ulaşma" arzusu var. Bu isteklere ve ihtiyaçlara uygun olan ürünler ve hizmetler; hedef kitle tarafından, daha çok benimsenip tercih ediliyorlar.
Hayatın bütününü, huzurlu ve güvenli hale getirmek istiyorsak; söz konusu kalite anlayışının ve işleyişinin, "insan" unsuru konusunda da oluşması, gelişmesi, sürdürülebilir bir "sistem"e dönüşmesi gerekir. Kendisine güvenen ve çevresine güven veren, hayatından memnun olan ve başkalarını da memnun etmeye çalışan, her bakımdan iyi olma ve her işini iyi yapma niyeti-gayreti içinde bulunan bir insan; sadece belirli ürünleri ve hizmetleri değil, her şeyi daha kaliteli hale getirecektir.
Bir zamanlar, herkesin satın aldığı bir marka ve model haline gelen "toplam kalite yönetimi" sistematiği; ürünlerden ve hizmetlerden önce, insanlar için gerekli. Örgün ve yaygın eğitimin mevzuatı ve müfredatı; bu amaca uygun olarak, yeniden düzenlenmeli.
KARİYER SİSTEMİ
İnsanın, "mutlu"luğu yakalaması için "kalite"; "başarı"ya ulaşması için de "kariyer" sahibi olması gerekiyor. Zaman, mekân, imkân unsurlarını kullanarak; işimizi yapmak, rolümüzü oynamak, kendimiz ya da çevremiz için katma değer üretmek amacıyla gereken bilgi ve becerinin elde edilmesine, "kariyer" deniyor.
Genellikle, ya örgün ve yaygın eğitim kurumlarında dersini, kursunu alarak; ya da hayatın içinde yolunu, yordamını bularak kariyer sahibi oluyoruz. Elde ettiğimiz teorik bilgiler ve pratik beceriler sayesinde; ulaştığımız seviyeyi gösteren, ihtisas alanımızı ve oranımızı ifade eden isimler, sıfatlar alıyoruz.
Eskiden, Ahi Evran esnaf teşkilatında olduğu gibi; yamak, çırak, kalfa, usta, baş usta sistematiği vardı. İnsanlar, mesleki kademelerin birinde gereken olgunluğa ulaştıklarında; diploma merasimlerine benzeyen "peştamal kuşatma" törenleri ile bir sonraki kademeye geçiyorlardı.
Şimdilerde ise; "sınav" sistematiği ile ölçüm yapılıyor. Kişilerin kariyer standartları; karne, sertifika, diploma gibi belgelerle tescil ediliyor.
Ancak, bugünkü eğitim sistemimizin; kapsama alanları ve oranları bakımından, hayatla irtibatının zayıf olduğunu biliyoruz. Üzülerek ifade edelim ki; uygulamalı eğitim yapan belirli mesleklerin ve branşların dışında, diplomasının hakkını veremeyen bir nesil yetiştiriyoruz.
Ayrıca, yeteri kadar içi dolu olmayan "kariyer gelişimi" için ayırdığımız zamanı ve imkânı; "kalite gelişimi" için de ayırmadığımız, bilinen bir gerçek. Bu gidişle, anneler ve babalar, öğretmenler ve idareciler, aydınlar ve yöneticiler; elleri dizlerine dayandığında, kendilerini huzur evlerinin himayesine terk eden evlatlar yetiştirmeye devam edecek.
Aslında, bu kısır döngü; büyümenin değil küçülmenin, ilerlemenin değil gerilemenin, gelişmenin değil bir başka şeye dönüşmenin ifadesi. Ürünlerin ve hizmetlerin kalitesini yükseltmeye çalışan insanın; kendi kendisini unutmasının, ihmal etmesinin, en temel ihtiyacı olan huzuru ve güveni tüketmesinin sesi.
Dün olduğu gibi, bugün ve yarın da bizim; kalite açısından "güven"li, kariyer açısından "güç"lü bir nesle ihtiyacımız var. Ülkeler ve toplumlar; kabiliyetlerini ve kapasitelerini "en iyi" şekilde ve "en üst" düzeyde kullanarak, katma değere dönüştürebilen "kalite" ve "kariyer" sahibi insanların omuzlarında yükseliyorlar.